“Alman ve Türk Dışişleri Bakanları Ankara’da açıkça karşılıklı tokatlaştı. Pek ender görülen bir basın toplantısı.”
Doğru okuyorsunuz, “tokalaştı" değil, "tokatlaştı.” Dün saat 11.05’te bir Alman gazetecinin attığı bir tweet bu.
Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier yaklaşık bir yıl sonra dün yeniden Ankara’da. İlk görüşmesini Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yapıyor. Görüşme sonrası iki bakan olağan basın toplantısı düzenliyor.
Basın toplantısı devam ederken, Almanya’nın popüler kanallarından ZDF’te çalışan ve dış politikayı izleyen deneyimli gazeteci Andreas Kynast Türk ve Alman dışişleri bakanlarının görüşmesine ilişkin yukarıda aktardığım tweeti atıyor. Kullandığı deyim müthiş:
“...Karşılıklı tokatlaşma...” (offener Schlagabtausch).
Steinmeier’in “resmi ziyaretinde” Çavuşoğlu ile birlikte yaptığı basın toplantısını Alman gazeteci böyle yorumluyor.
Belki daha başka yorumlar da mümkün iken, bu gerçekleşmiyor.
Hay aksi tesadüf, Alman gazeteciler Çavuşoğlu’na tam soru yöneltecekleri sırada, mikrofon bozuluyor. Görüyor musunuz aksiliği!!!
O Steinmeier ki, Almanya’da şu anda cumhurbaşkanı adayı.
Şimdiki Cumhurbaşkanı Gauck’un süresi Mart’ta doluyor. İki gün önce Almanya’da iktidardaki büyük koalisyon, Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratlar, sosyal demokrat Steinmeier’in adaylığı üzerinde anlaşmaya varıyor.
Seçim şubatta, martta Steinmeier’in cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması bekleniyor.
İnsanı imrendiren bir siyasal uzlaşma.
İki rakip parti bir araya geliyor ve Hristiyan Demokratlar (CDU / CSU) en büyük rakipleri olan Sosyal Demokratlar'ın (SPD) önemli bir üyesini Cumhurbaşkanlığı'na aday gösteriyor.
Basın toplantısında, muhtemeldir ki, ikili görüşmede de, Çavuşoğlu Almanya’yı teröristlere kucak açmakla eleştirirken, Steinmeier de Türkiye’deki gazeteci tutuklamaları, kitlesel tutuklamalar (HDP başta) ve basın özgürlüğü kısıtlamalarını dile getiriyor.
Eleştirilerini sıralarken, çok dikkatli, “bunlar kibirle söylenmiş sözler değildir” diyerek, ayrıca vurgulamak gereğini hissediyor.
Alman Dışişleri Bakanı'nın Ankara’da olduğu gün, dün...
Almanya’da kırk gazete aynı başlıkla, aynı yazıya yer veriyor, “Biz Teslim Olmayacağız.”
Almanya’nın en büyük ulusal çaptaki gazetelerinden yerel gazetelerine kadar kırk gazete ya da onların Internet siteleri “Türk basını ile dayanışma” adına ortak bir metne imza atıyor.
İki metin var. Birisi Alman gazetelerinin ortak açıklaması. Diğeri de, o açıklamada yer aldığı gibi, Cumhuriyet tarafından kaleme alınan bir yazı.
Ortak açıklamanın başlığı “Gazeteciler hapiste.”
Almanların yazdığı o metin şöyle:
“Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü büyük tehlike altındadır. Gazeteciler sistematik olarak susturulmakta, medya ya baskı altına alınmakta ya da siyasal iktidara tabi kılınmaktadır.
"Biz, Alman gazetecileri, Türkiye’deki meslektaşlarımızla dayanışmak adına, Cumhuriyet Gazetesi tarafından kaleme alınan bir metni yayınlıyoruz.
"Cumhuriyet Gazetesi özellikle baskı altında bulunan, yazarları ve yöneticileri hapse atılan bağımsız bir gazetedir.”
Tam Steinmeier’in Ankara’da resmi ziyaretlerde bulunduğu gün, Alman gazetelerinin yayını böyle.
Anlayana...
Gazetelerin ortak yayınladığı metin hem Almanca, hem Türkçe.
Metinde Türkiye’nin son aylarda yaşadığı durum anlatılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ ve PKK terörü, dabe girişimi sonrasındaki kitlesel ve siyasal tutuklamalar, işten atmalar, gazeteci tutukulamaları ve bu arada Cumhuriyet’in özel konumu dile getiriliyor. Yazar ve yöneticilerinin tutuklanması, Cumhuriyet’e yöneltilen suçlamalar, tutuklanma emrini veren savcının konumu belirtildikten sonra:
“Biz sadece gazetecilik yapıyoruz, bizim işimiz gazetecilik. Tek eksiğimiz var, basın özgürlüğü. Ama ne olursa olsun, Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’nun hapisanede dediği gibi, biz sadece halkımızın ve okuyucumuzun önünde eğiliriz.”
Son yıllarda bir başka ülkedeki hayati sorunların, basın ve ifade özgürlüğü kısıtlamalarının bu ölçüde yaygın ve çok net protestosunun bir başka örneği var mı, anımsamıyorum. Müthiş bir dayanışma örneği.
Zamanlaması da öyle.
Alman Basınındaki bu dayanışma, CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyelerinin Silivri’de tutuklu bazı meslektaşlarımızla yaptıkları görüşmeyi aktardıkları güne rastlıyor.
Ahmet Altan, Ali Bulaç, Murat Aksoy, Şahin Alpay, Atilla Taş, Mehmet Altan, Habip Güler, Ahmet Turan Alkan’la yaptıkları görüşmeler dün “bazı gazetelerde” yayınlanıyor. Diğerlerinde de yayınlansaydı, zaten şaşmak gerekirdi.
CHP ekibi daha önce de, Cumhuriyet’in Silivri’deki yazar ve yöneticileri ile görüşüyor.
Sadece son olarak kendileriyle görüşülenler değil, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Nazlı Ilıcak, Mümtazer Türköne ve tanıdığım, tanımadığım hapisteki 142 gazeteci, 142 meslektaşımın artık bir şeyi bilmeleri gerek.
Siz yalnız değilsiniz. Siz her yerde ve her fırsatta anılıyorsunuz, hepiniz tek tek ve topluca. Dünya sizi artık biliyor.