Her gün hayat kurtarıyorlar. Sağlıklarına kavuşturarak, "sıradan bir iş yapıyormuş gibi" insanlara yeni bir yaşam armağan ederken, bir sonraki armağana koşuyorlar:
"Doktorlar..."
Ve birlikte çalıştıkları sağlık ekipleri...
Nazım'ın dediği gibi:
"Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız...
(...)
Hava yağmurlu mu diye, bakacağız pencereden,
Yahut da, yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
En son ajans haberlerini."
Nazım'ın insanlara aşılamak istediği belli.
"Yaşama asılmak, yaşamdan kopmamak."
Geçen hafta ağır geçeceği belli olan açık kalp ameliyatına girerken, pencereden dışarıya bakıyorum, hava bugün nasıl olacak diye, merak ediyorum.
Sonra ameliyat masasına "büyük bir güvenle" yatıyorum.
Çünkü:
"Beni ameliyat edecek doktorlar Türkiye'nin en yetkin kalp cerrahları."
Sessiz sedasız, günde kim bilir kaç insanı yeniden hayata kavuşturan bir ekip.
Başlarında Şişli Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez var.
Kalp ve damar cerrahisi denildiğinde, Türkiye'de akla gelen ilk isimlerin başında geliyor Prof. Sönmez.
Hem tıbbi bilgisi ve mahareti, hem de hastalarına "ameliyat masasına değil de, çocuk bahçesine girercesine" aşıladığı güven ve ruh hâli...
Öncelikle ameliyatıma giren Prof. Dr. Bingür Sönmez'e nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.
Bingür Bey'e bin selam olsun."
"Ameliyat ettik, bitti" değil.
Cumartesi, pazar demeden, her gece saat 23 dolaylarında ameliyat ettiği hastaları tek tek kontrol ediyor. Demek, "Bingür Bey" böyle olunuyormuş!
Ayrıca...
Ameliyatıma fiilen katılan:
"Prof. Dr. Oğuz Yılmaz'a,
Uzman Dr. Naci Yağan'a" çok teşekkür ederim.
Ameliyattaki başarılarını, sıcak insani ilişkileriyle sürdüren doktorlar...
Ameliyatı izleyen bir doktor var:
"Doç. Dr. Hasan Ardal'a" ayrı bir teşekkür borçluyum. Her gün gelip, gerekli kontrolleri yapıyor, hastayla dostluk kuruyor.
Yoğun bakım Başkanı "Uzman Dr. Erol Can" ameliyat sonrasındaki sohbetleriyle insana can katıyor, kendisine teşekkür ediyorum.
Ve...
Bundan sonraki hayatımda benim sağlımı izleyecek olan, o izlemeye hastanede zaten başlamış olan "Uzm. Dr. Deniz Şener'e" çok teşekkür borçluyum. Gerekli uyarıları yapmayı ihmal etmeyen, ameliyat sonrası yaşam biçimini bana sık sık hatırlatan doktora...
Solunum fizyoterapisti "Onur Köksal" nefes açıcı yöntemleri öğretiyor, kendisine teşekkür ediyorum.
İş ameliyatla ve kontrollarla bitmiyor.
Yoğun bakım ve sonrasında doktorların tavsiyesiyle, titiz bakım için her türlü çabayı gösteren fedakar bir ekip var:
"Yoğun bakım hemşireleri:
Kübra Kişioğlu,
Büşra Çiftçi" ile...
Odaya çıktıktan sonra beş gün süreyle 24 saat boyunca her türlü bakımı yerine getiren hemşireler:
"Arzu Kırbaş,
Didem Erşenel,
Melek Çetin,
Sultan Seçkin,
Pınar Purtul,
Ezgi Yiğit'e" ayrı ayrı teşekkür ederim. Hepsi de, iyi eğitim almış, görevlerini aksatmadan güler yüzle yerine getiren insanlar.
Bir hastanın ilk başvurusu, doktorla ilk randevusu, hangi işlem yapılacaksa, onun takvimini ayarlayan, Bingür Sönmez'e ve hastalara kolaylık sağlayan "bir koordinasyon ekibi" var.
Ekibin başında yer alan "Sevim Zorkaya" ile birlikte aynı görevi yürüten "Gökhan Bilir, Seda Sevinç ve Ceren Öztürk'e" teşekkür ediyorum.
Kısa süre içinde dostluk kurduğum "doktorlar ve ekibin tamamı.."
Her türlü övgüyü çoktan hak ediyor.
Hastaneden ayrılırken, "Ahmet Haşim'i" hatırlıyorum. Onun "Frankfurt Seyahatnamesi" kitabını...
Rüzgârlı, karanlık bir sonbahar gecesiyle başlayan yol notları ve sonrasında tedavi için 1930'lar Almanya'sına gelmiş bir Türk aydınının Frankfurt penceresinden bakışlarını içeren kitabını.
Ahmet Haşim gibi hüzünlü değilim. Çünkü:
"Bizim yetkin doktorlarımız,
iyi eğitilmiş bir sağlık ordumuz var."
Birebir yaşadım.
Sonsuz teşekkürler...
NOT: Değerli okurlar, günlük yazılara muhtemelen bir süre daha ara vermeye devam edeceğim. Sonrasında buluşmak umuduyla...