Oliver Stone, önemli filmlere imza atmış Oscar'lı ünlü yönetmen, Putin ile bir dizi röportaj yapıyor. O sohbetlerin bir bölümünde Putin, belki de bugün açtığı savaşa kadar gelen gerilimin en can alıcı anını anlatıyor, tarihin akışını değiştiren anını:
"Bill Clinton Başkan olarak Moskova'yı ziyaret ediyordu. Görüşmemizde ona, ‘Rusya'nın NATO'ya katılma seçeneğini düşünsek olmaz mı' diye sordum.
Clinton buna karşı olmadığını söyledi ancak, görüşmemize katılan Amerikan heyetindeki herkesin belirgin biçimde gerildiğini, bu önerime sıcak bakmadıklarını gördüm."
Amerikan heyetinin bu tavrı Putin'i derinden etkiliyor, kendisini ve Rusya'yı dışlanmış kabul ediyor. Oliver Stone ile yaptığı röportajın devamında NATO için notunu veriyor:
"Amerika NATO'yu kendi dış politika aracı görüyor. NATO içinde müttefikler yok, köleler var. O köleler, kendi topraklarında füze savunma sistemleri ile saldırı sistemleri yerleştirilmesine izin veriyorlar."
Bu can alıcı tespitten sonra Putin, Oliver Stone'a düşüncesini açıklıyor:
"Bunun karşılığında bizim kendimizi savunmak için önlemler almamız gerekir."
Putin'in sözün ettiği Clinton'ın Moskova ziyareti 2000 yılında.
O ziyaret ve NATO üyeliği için Amerika'dan aldığı yanıt Putin'in bütün siyasetini temelden etkiliyor. O ziyaret sonrasında kesin karara varıyor:
"Yıkılan Sovyetler Birliği'ne dahil ülkelerin hiçbirinde NATO üyeliğine izin vermeyecek."
Bu temel politikanın ilk örneği, 2008 yılında Gürcistan'a NATO üyeliği gündeme geldiğinde, oraya yine tıpkı bugün Ukrayna'ya olduğu gibi, savaş açtığında görülüyor ya da daha sessiz bir biçimde Kırım'ı ilhak etmesi.
Ukrayna savaşı da, aynı kaygıya dayanıyor, eski sınırları çevresinde NATO üyesi istemiyor.
Rusya fiilen savaş açıyor, Ukrayna lideri Zelenski aczini ifade ediyor:
"Özgürlüğümüze ve çocuklarımıza saldırı olursa, kendimizi savunuruz!.."
Adam ülkesinin topraklarını girmiş, önüne gelen yeri vuruyor, Zelenski saçmalıyor, çünkü elinden gelen bir şey yok. Askeri üstünlük olağanüstü biçimde Ruslardan yana.
Ya Amerikan Başkanı Biden?.. Bir başka aczin ifadesi:
"Ukrayna halkı için dua ediyorum!.."
Biden sadece "dua etmekle" yetiniyor, çünkü:
"Amerikan halkının üçte ikisi savaş istemiyor."
Batı'dan gelen diğer açıklamalar benzer pasif tutumu yansıtıyor.
Birkaç Rus bankasını engelleme, birkaç Rus iş adamının önünü geçme filan...
"Yaptırım" adı altında Batı'nın bu havanda su dövmelerini duyduğunda, aktarılan bir anektoda göre:
"Putin kahkahalarla gülüyor!.."
O kahkaha atarken, uluslararası piyasada petrolün varili 100 doları, doğalgazın metreküp fiyatı yüzde 35 artışla 1.400 doları görüyor.
Her ikisi de, Rusya'nın en değerli iki ekonomik varlığı ve silahı.
Buna karşılık, Rus parası Ruble aynı piyasalarda, dün öğle saatlerindeki verilere göre, yüzde 12 değer kaybediyor.
Amerika'nın yirmi iki yıl önce, 2000 yılında Rusya'nın NATO üyeliği istemini geri çevirmesinin faturasını önce Gürcistan, sonra Kırım, şimdi Ukrayna ödüyor.
Belki de, daha sonra, dünya!.. Düşünmek bile felaket.
Rusya kuzeyden Belarus'tan başlayarak, güneye doğru Ermenistan ve Azerbaycan dahil, NATO'ya karşı kendine bir "güvenlik kuşağı" oluşturuyor.
O kuşak içinde Ukrayna Putin için özel bir yer, "Aşil'in topuğu", kendisine göre, en zayıf noktası. Batı'ya sesleniyor:
"Ukrayna'yı silahlandırmayın!... Yoksa, orayı silahtan ben arındırırım!.."
Şu anda yaptığı o.
Donetsk, Luhansk derken, dün öğle saatlerinde başkent Kiev'e girdiği haberleri geliyor.
Silahsızlandırma nereye kadar?..
"Ukrayna'da kendine bağlı bir iktidar kuruncaya kadar."
Bunun ipuçları dün sabah ortaya çıkıyor. Kiev'de muhalif liderlerden Radikal Parti Başkanı Oleg Lyaşko Cumhurbaşkanı Zelenski'nin istifasını istiyor.
Bunun için Putin'e süre gerek.
En isabetli yorumları yapan, önemli bilgiler aktaran Moskova Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. İkbal Dürre dün sabah TELE 1'de :
"Moskova'da bu savaşın en çok yedi gün süreceğine ilişkin bir izlenim var."
Yedi gün, uzun bir süre.
Umalı ki, hemen sona ersin ancak, öyle görünmüyor.
Altmış yıl önce Vietnam...
Kırk yıl önce İran...
2000'lerin başında Irak...
Sonrasında Suriye...
Libya...
Afganistan...
Gürcistan...
"Amerika'nın altüst ettiği ülkeler..."
Putin'i harekete geçirdiği için şimdi Ukrayna...
"Kendi ekonomisinin refahı için izlediği dış politika dünyaya çok pahalıya mal oluyor, bunun faturasını o ülkelerle birlikte bölge halkları ödüyor."
Savaşla ilgili Tayyip Erdoğan'ın daha önce ve dün yaptığı açıklama aynı:
"Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı göstermek... Rusya'nını askeri operasyonunun reddetmek..."
İki yaklaşım da, doğru.
Ancak, burada "çok ince bir politika" gerek.
İkinci Dünya Savaşı'nda İsmet Paşa'nın büyük bir maharetle izlediği "tarafsızlık" politikası. Taraflarla diyaloğu eksik etmeden, tarafsız kalmak başarısı.
Yükselen enerji fiyatlarıyla, TL'nin dolar karşısında değer kaybetmeye başlamasıyla birlikte, Ukrayna savaşından en çok etkilenecek ve etkilenmeye başlayan ülke Türkiye.
O nedenle:
"Pozisyonunu koruyarak, Türkiye tarafsız kalmalı!.."
Bunu ne ölçüde başarabilir, şu anda soru işareti.