“12. Geleneksel Elişi Eğitimi Sempozyumu”... Ankara’da düzenleniyor.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinde halkın geçimini sağlamak üzere, çoğunlukla kendi arasında, ayrıca devlet tarafından desteklenen, bunun eğitimi verilen elişleri... Oya, dantel, yün eğirme, desen, sedef kakma, seramik, v.s. gibi el sanatları, elişi... Bunun sempozyumu.
Sempozyumu düzenleyenler İngilizce ders almış, dolayısıyla İngilizce bilen kişiler...
Arkadaşlar İngilizce biliyor ya...
Sempozyumda elişi eğitiminin bir de İngilizcesini yazıyorlar, koca koca harflerle, büyük bir pankart üzerine:
“12th Traditional Handjob Education Symposium”.
Elişi anlamında İngilizce “Handjob”!..
Doğru, “handjob” elişi ama, çok farklı bir elişi.
“Handjob” İngilizcede mastürbasyon anlamına geliyor.
Sempozyumdaki elişi, yani el sanatlarının doğru İngilizcesi “handycraft” sözcüğü.
Af buyrun, biraz argo olacak ama, ilgililerin kullandıkları haliyle elişi eğitim sempozyumu, İngilizce olarak şu hale geliyor:
“12. Geleneksel 31 Çekme Eğitimi Sempozyumu”.
Bu bir uluslararası sempozyum. Pankarttaki bu yazıyı okuyan yabancılar birbirine soruyor, “bunlar mastürbasyon için neden sempozyum düzenliyor” diye...
Türkiye’nin dış politikası da, işte aynen böyle.
“Kandırıldık, aldatıldık” itiraflarının ötesinde, kendi içinde çelişkili açıklamalara sahne olan bir politika.
En taze örneği S - 400’ler.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu açıklıyor:
“S - 400’ler aktif olarak kullanılmayacak, sadece ihtiyaç halinde kullanılacak”.
Dört saat sonra Cumhurbaşkanlığı dış politika danışmanı İbrahim Kalın tam tersini söylüyor:
“S - 400’ler aktif kullanılacak”.
Bu tutarsızlık bir yana, asıl soru şu:
“S - 400’ler kime karşı kullanılacak?.. Hangi ülkenin bize saldırısı karşısında kullanılacak?..”
Şu anda en papaz olduğumuz komşu ülke Suriye. S - 400’leri Rusya’dan aldığımıza göre, Rusya - Suriye ilişkileri sıkı fıkı iken, Suriye’den bir saldırı zor görünüyor.
Başka?..
Diğer komşu ülkelerle bir savaş hali yok, Avrupa ile yok, eee, biz bu S - 400’leri neden alıyoruz?..
“Hava savunma sistemimiz olsun” diye!..
Aklıma nedense, “Elişi” Eğitim Sempozyumu geliyor!..
Ancak, dış politikada asıl eksen başka.
Yeni bir parti kuracağını bizzat söylemek üzere Tayyip Erdoğan’a giden Ali Babacan’a Erdoğan’ın yaptığı uyarı hem dış politikanın, hem iç politikanın, hem de hayallerin ve heveslerin odağına oturuyor:
“Ümmeti parçalamaya hakkınız yok”.
Bu tarihi bir cümle.
Rejimin adını koyan cümle.
Ya ümmet?..
Hazreti Muhammed’in izinden giden Müslümanların tümü.
Yani, Ali Babacan yeni bir parti kurmakla, Erdoğan’ın gözünde “siyaseti, siyasi partileri, siyaset tabanını değil, Müslümanları parçalamış” oluyor!..
Erdoğan da, kendisini “Müslümanları birleştirmekle” görevli görüyor. Politikasının odağında İslam yatıyor.
Gerçi, bu bilinmeyen değil ancak, Erdoğan tarafından bu biçimde ilk kez dile getiriliyor.
Unutulmayacak bir cümle.
Yaklaşık yirmi yıl önce söylediği bir cümleyle örtüşüyor:
“Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır”.
Aynı “İslami’ anlayış dış politikanın ta kendisi.
Orta Doğu’yu yıllardır izleyen Alman gazeteci Rainer Hermann kısa sürede ikinci baskısını yapan bir kitap yazıyor:
“Arabisches Beben, Die Wahren Gründe der Krise im Nahen Osten”.
“Arap Depremi, Orta Doğu’daki Krizin Gerçek Nedenleri”.
Kitapta bol bol Türkiye de var. Nasıl var?..
“Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve ve Birleşik Arap Emirlikleri Müslüman Kardeşler modelinden ürküyor, onların hanedanlıklarını sona erdireceğinden kaygı duyuyor. Buna karşılık, Türkiye ve Katar Müslüman Kardeşleri destekliyor”. (A.g.k., s.136).
Türkiye’nin AKP iktidarı ile birlikte bu desteğin örneklerinden bir demet:
-1980’lerde bir darbe ile iktidara gelen Sudan’daki Ömer El - Beşir’in arkasında Hasan El Turabi var, İhvancı gelenekten. Bizimkiler darbelere karşı, ama İhvancı Müslüman Kardeşler olunca, iş değişiyor. Bu arada Ömer El - Beşir Birleşmiş Milletler tarafından insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle kırmızı bültenle aranıyor ama, Türkiyeye gelebiliyor!..
-Mısır’da darbeyle devrilen Mursi, İhvancı gelenekten, Müslüman Kardeşler ekibinden.
Mursi’ye Ankara’dan giden desteğin haddi hesabı yok.
-Son zamanlarda da, Libya’da Saraj Hükümetine destek, çünkü o da aynı gelenekten.
Bir başka ülke ya da bir uluslararası kurum, örneğin Avrupa Birliği ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye ile ilgili hoşa gitmeyen bir karar verdiğinde, “siz kim oluyorsunuz da bizim iç işimize karışıyorsunuz” fırçası...
Ama, kendisi sürekli olarak başka ülkelerin iç siyasetine karışabiliyor.
Neden ve asıl hangi koşulda?..
İşareti “Rabia” olan “ihvan” nedeniyle.
İhvan?..
“İslam’a inananların birbirleriyle kardeşliği... Allah için sadakat, yardım ve dayanışma üyeliği...”
“Ümmeti parçalamak” yurt içinde ve dışında rejimin temel cümlesi.