On sekiz gişe var ama, sadece dördü faal, sadece dördünde “polis pasaportları kontrol ediyor”, diğerlerinde hiçbir görevli yok.
“Bodrum Havaalanı... Geçen pazar günü, saat 14 dolayları...”
Frankfurt’tan Bodrum’a hareket eden özel bir Türk şirketine ait uçakta, her şey “salgından korunma kurallarına uygun”.
Maske ve mesafeye titizlikle uyuluyor, uçakta maskesiz tek bir yolcu ya da hostes yok. Maskelerin çıkartılmaması için kaptan pilot sık sık uyarıda bulunuyor. Salgından korunmanın kurallarını sık sık tekrarlıyor.
Uçakta her şey yerinde.
Yolcular memnun, mesut ve emin.
Ne var ki...
“Bodrum’a aynı anda yedi uçak iniyor, hepsi de dolu, toplamda yaklaşık bin beş yüz yolcu”.
Gelenler arasında yabancı turistler çoğunlukta, özellikle de Ruslar.
Yaklaşık bin beş yüz yolcu ancak, dört gişe açık, pasaport kontrolünde dört polis! İnsanlar birbirinin üstüne yığılmış durumda.
Yığılmış da “O bin beş yüz yolcu içinde hemen hemen bin kişi, belki daha çoğu maskesiz!”
Hem üst üste, hem maske yok!..
İnsanların maskelerini takmaları için uyaran tek bir yetkili yok.
Uyaran yetkili yok ama, maskeli olan yolcular diğerlerini maske takmaları için uyarmaya çalışıyor.
Kim dinler?
Hele de, Ruslar…
“Kendisini uyaranlara öfkeyle bağıran, hatta ‘sen bana karışamazsın’ diye yumruk sallayan terbiyesiz Ruslar bile var”.
Pasaport sırasında bir saat kadar bekledikten sonra, pasaport işlemleri biten yolcular dışarıya çıkıyor.
Ne görsünler?
“Taksi şoförlerinde, havaalanı çalışanlarında ya da orada bulunan kişilerde maske yine yok”.
Tatil için Bodrum’a ayak basanlar, daha havaalanında hem öfkeleniyor, hem öfkeyle karşılaşıyor.
Hava alanındaki insanların belki yüzde doksanında maske yok, ya Bodrum’un içinde?
O ünlü “Barlar Sokağı’nda” insanlar yine üst üste. İnsanlar arasında mesafe sıfır.
“Ve çok büyük çoğunluk maskesiz dolaşıyor”.
Bodrum şu sıralar yerli ve yabancı turistin kaynadığı bir turizm merkezi.
Pek çok yerinde, büyük çoğunlukla maske takan yok.
Ve...
“Önceki günkü verilere göre, Türkiye genelinde vaka sayısı 22 bini aşıyor”.
Bu koşullarda değil 22 bin, yakında 42 bini de aşar, 52 bini de!
“Bodrum hastaneleri ise…
Dönüyoruz yine üç, beş ay öncesine...
Tıklım tıklım...”
Kötü gidiyor, çok kötü.
Sözüm ona dinlenmeye, tatil yapmaya, hatta eğlenmeye geliyor insanlar Bodrum’a.
Bakıyorum, neşe pek az, gülen pek az, çoğunluk düşünceli, güneşlenmek amacıyla bir şezlong için birbiriyle kavga edenlere rastlamak sıradan bir olay. Anında öfke!..
Bu gözlemler Amerikan araştırma şirketi “Gallup’un” verileriyle örtüşüyor. O araştırmaya göre:
“Türkiye en öfkeli, en stresli, insanların hayattan en az keyif aldığı, en az güldüğü ülkeler arasında, diğer ülkelere göre, açık arayla en keyifsiz ve en gergin insanlarla dolu.”
116 ülke arasında:
-İnsanların “öfkeli” olduğu Irak’tan sonra ikinci ülke Türkiye. Bizi Lübnan, Tunus ve Mısır izliyor.
-“En gergin” ülkeler arasında Peru, Lübnan ve Ekvator’dan sonra dördüncü ülke Türkiye.
-“Hayattan en az keyif alan” ülkeler arasında Lübnan’dan sonra ikinci sırada yine Türkiye var.
-“En az gülen” ülkeler arasında ise, Türkiye birinci!
Şu halimize bakın!
Herhangi bir olanağa sahip olanlar, boşuna terk etmiyor ana yurtlarını!
Araştırmaya göre, 116 ülkenin tamamında salgın nedeniyle bir gerginlik, bir kaygı genel olarak var. Salgın hayatı, maddi ve manevi olarak ciddi etkiliyor, bu bir gerçek.
Ne var ki...
Her ülkeyi etkiliyor da bizi bu ölçüde etkilemesinin nedenleri çok başka.
“Türkiye’de insanlar bugün kendilerini güvende hissetmiyor, yarınlarına güvenmiyor. Geçim derdi büyük. Ayrıca ve en başta sağlığa, eğitime, adalete erişimde güvenmiyor. Değil gülmeleri, gülümsemeleri için bile, bir neden yok. Bugününden ve yarınından emin olmayan, özgürlükleri ellerinden alınmış insanlarda hangi gülme, hangi keyif?”
Sonuçlar hiç sürpriz değil. Uluslararası araştırmalar hangi alanda yapılırsa yapılsın, Türkiye artık sürekli “en kötü” ülkeler arasında ve bazen birinci, ikinci, dördüncü sırada.
“Son on dokuz yılın, AKP iktidarının bilançosu bu”.
Salgın bu ölçülerde daha ümitsiz bir tablo çiziyor.
Bodrum’a bak, Türkiye’yi görürsün!
İstanbul’da, Adana’da, Rize’de, Kars’ta, Edirne’de, nerede olursan ol, yine Türkiye’yi görürsün!