Yandaş medyanın her zamanki rekorunu Cemal Kaşıkçı cinayetinde bir devlet kurumu kırıyor, yandaş medyayı geride bırakıyor:
"Anadolu Ajansı, kısaca A.A."
AKP ve MHP'nin, yani iktidar ortaklarının ne düşündüğünü, neyi, nasıl dizayn etmek istediklerini görmek için A.A. haberlerine, yorumlarına, derlemelerine bakmak yeter.
Kaşıkçı cinayetinin dünyayı ve Türkiye'yi çok ilgilendirdiği günlerde Tayyip Erdoğan çok sert çıkıyor:
"Kaşıkçı konsoloslukta alçakça şehit edildi. Suudi Arabistan bizden belgeleri istedi. Belgeleri dinletiriz ama, vermeyiz. Bir de bunları yok mu edeceksiniz?..
(...) Bunlar insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesap sormasını bilir."
Eh, 'Reis' öyle söylüyorsa, bir bildiği var!..
Tayyip Erdoğan burada yaptığı açıklamalarla yetinmiyor, aynı cinayetle bağlantılı olarak, kendi imzasıyla Washington Post'a yazı gönderiyor, özetle:
"Cemal Kaşıkçı cinayeti 11 Eylül terör saldırısını saymazsak, 21. yüzyılın en büyük ve tartışmalı olayı sayılabilir.
(...) İstihbarat ve emniyet teşkilatımız, diplomatlarımız ve savcılarımız meselenin takipçisi olarak ulusal ve uluslararası kamu oyunu aydınlatmak için gerekli adımları atmışlardır.
(...)Cemal Kaşıkçı'yı Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda katledip, cesedini parçalara ayıranlar, Suudi Arabistan Devleti'nin içinde yuvalanmış bir çetenin çıarlarına hizmet ediyordu.
(...) Kaşıkçı cinayetini siyasetin değil, adaletin konusu olarak görüyor, adaletin ancak ulusal ve uluslararası mahkemeler eliyle tecelli edeceğine inanıyoruz.
(...)Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki bir numaralı diplomatının olayın üstünü örtmeye çalışması, çok tehlikeli bir emsal oluşturmuştur."
Kendisini böylesine bağlayan bu yazı üzerine, işareti alan yandaşlar yelkenleri fora ediyor, manşetler tam AKP'nin istediği gibi:
Sabah: 'Ölüm Emri Prens Selman'dan'.
Hürriyet: 'Katil Prens Denilmesi Türkiye Sayesinde'.
Akit: 'Çember Daralıyor, Selman İçin Yolun Sonu'.
Takvim: 'Katil Prens'.
Eh, böyle bir ortamda A.A. duracak değil ya!..
2 Ekim 2018 tarihinde A.A. Kaşıkçı cinayeti sonrasındaki gelişmeleri içeren çarpıcı bir derleme yapıyor.
"Kaşıkçı cinayetenin ardından geçen skandal dolu 2 yıl" başlığı ile yayınlanan araştırma, 2018 ile 2020 arasında cinayetle bağlantılı süreci adım adım aktarıyor.
Cinayete ilişkin bilgi verilirken, Kaşıkçı'nın dünyada sembol haline geldiğini anlatan yazıda, Tayyip Erdoğan'a da çiçek atılıyor:
"Tüm süreci yakından izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan oluşturduğu uluslararası kamu oyu sayesinde inkar yolunu seçen Suudi Arabistan'ın cinayeti itiraf etmesini sağladı."
24 Ekim'de A.A. aynı konuya yeniden el atıyor, Prens Selman'ın ve cinayette adı geçen dört yardımcısının fotoğraflarını ve kimliklerini yayınlanıyor.
O gün öyle, çünkü 'Reis' öyle istiyor, ibretlik bir durum.
Bu özet sadece o ibretlik durumu yansıtmakla kalmıyor, devamı Türkiye'nin nasıl yönetildiği gösteriyor.
Erdoğan'ın söylediği onca söze rağmen, Kaşıkçı dosyasını Suudi Arabistan'a teslim etmesi, Selman'la kucaklaşması başka ibretlik sahneler.
Sanki o lafları Erdoğan etmemiş, sanki kendisine bağlı yandaş medya, Saray'dan aldığı izlenimle o ağır manşetleri hiç atmamış ve bugün ve kim bilir hangi övgülerle:
"Prens Selman'ın Türkiye'ye gelmesi nedeniyle, aynı yandaşların ona çektikleri güzellemeler basın tarihine geçecek türde.
Yok 35 iş adamıyla geliyormuş, yok şu kadar para verecekmiş, yok çeşitli ekonomik alanlarda işbirliği filan falan!.."
O gün öyle, bugün böyle!.. Devr-i alem!..
Bu özeti neden yazıyorum?..
Ekonomik krizin en derin günlerinde, tek bir cente muhtaç duruma düşünce, "katil" diye ilan edilen Prens Selman'la önce Suudi Arabistan'da kucaklaşmak, Kaşıkçı dosyasını onlara vermek, sonra onu burada kırmızı halıda halıda karşılamak...
Neresinden tutacaksınız?..
Olay zaten ortada da, çok farklı bir yerinden tutmak gerek, hele de bugünlerde.
"Şu anda ifade ve basın özgürlüğünü temelden ortadan kaldıran bir sansür yasası var ya...
O yasa çıktıktan sonra, böyle bir özeti yayınlamak mümkün olmayacak!..
Çünkü, kendi zikzaklarını, tutarsızlıklarını, ülkeyi yönetemediklerini sergileyen bu özete iktidardakiler kızacak, çıkacak yasadaki 'kamu düzenini bozmak' kılıfıyla karışık, doğru savcının karşısına!..
Sadece bu gibi özetlere değil, işlerine gelmeyen her habere ve yoruma bir kılıf uydurarak, özgür basını susturmak ana amaç."
Prens Selman'dan sansüre...
Enflasyondan sansüre...
Adaletsizlikten sansüre...
Yolsuzluk iddialarından sansüre...
Orman yangınlarına müdahale edememekten sansüre...
Akla ne gelirse, sansüre...
Üstelik sadece gazeteciler ve TV yorumcuları için değil, halktan herhangi birisi için de geçerli, örneğin "açım, geçinemiyorum" diyen birinin de, 'halkı paniğe sevk etmekten' savcının karşısına çıkması işten değil.
"Yandaş medyada sansür yasasıyla ilgili çıt çıkmıyor."
Bu bile AKP - MHP ortaklığının niyetini göstermeye yetiyor.