Savaşın daha ilk gününde...
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı başlattığı saatlerden, hemen hemen üç saat kadar sonra...
"Dünyada dolar karşısında parasının değeri en çok düşen iki ülke var.
Biri Rusya ki, normal, onlar savaşan ülke, Ruble yüzde on iki değer kaybediyor.
Diğeri Türkiye.
Ne savaş, ne şu, ne bu, ama dolar TL karşısında 13.60'lardan 14.60'lara kadar yükseliyor, TL yüzde on değer kaybediyor."
Ruble ile birlikte gelişmekte olan bazı ülkelerin paraları değer kaybediyor ama, TL o ülkeler arasında en çok değer kaybeden para birimi.
TL değer kaybedince, her zaman olduğu gibi, temel bir politika olmadığı için yine "günü kurtarmak" telaşıyla, Merkez Bankası piyasaya yaklaşık 3.5 milyar dolar sürüyor. Dolar yeniden düşüyor ama, çok değil, dün bu satırlar yazılırken, 13.80 TL'lerde dolaşıyor.
Ekonominin ne kadar kırılgan olduğunu, nasıl bir krize düştüğünü gösteren pek çok örnekten biri.
Dövizle bağlantılı bir başka hesap daha var, acı bir hesap. O acı hesabı CHP Sözcüsü Faik Öztrak açıklıyor:
"2018 yılında merkezi yönetimin toplam borcu içinde döviz cinsinden borçların payı yüzde 45. Aralık 2021 tarihinde o pay yüzde 66'ya çıkmış.
Bu şu demek:
Dolardaki her 10 kuruşluk artış, merkezi yönetimin borcuna 14 milyar lira daha ekliyor."
Neresinden tutsan, elinde kalan bir ekonomi!..
Savaşın ilk gününde TL darbe alıyor.
Ya ikinci gününde...
"Dünyada hiç bir ülke akaryakıta zam yapmazken, Türkiye'de benzine 1.61 kuruş, mazota 1.51 kuruş zam yapıyor."
Ekonomideki kırılganlığın bir diğer ölçüsü.
Özünde...
"Neredeyse, sadece zamla yönetilen bir ekonomi!.."
Pardon!..
Şu saçma sapan "kuyumcu büfeleriyle enflasyon timlerini" unutmamak gerek!..
Büyük ekonomi dehası Nureddin Nebati'nin planına göre, malum, insanlar evdeki altınlarını kuyumcu büfelerine götürecek, Merkez Bankası altına ve dövize boğulacak, öte yandan, "enflasyon timleriyle", firmalara tehdit telefonları eşliğinde, enflasyon düşecek!..
Yine Ukrayna savaşının etkisiyle...
2008 yılında Gürcistan'a savaş açtığında, 2014 yılında Kırım'ı ilhak ettiğinde, Rusya ekonomide hep aynı silahı kullanıyor:
"Sattığı doğalgaz fiyatlarını yükseltiyor."
Şimdi de, öyle. Önceki gün bunu resmen açıklıyor, Avrupa'ya doğalgazı metreküpte iki bin Avro'ya satacağını ilan ediyor.
Türkiye doğalgaz ithalatının üçte birini Rusya'dan yapıyor. Bu durumda, önümüzdeki günlerde yeni bir doğalgaz zammı sürpriz olmaz!..
Savaşın siyasi yanı, dış politika yanı ülkelerin kaderi açısından hayati önemde.
Ülkeler siyasi kaderleriyle uğraşırken, ekonomik kaderlerini ihmal etmiyor, ekonomilerine öncelik tanıyor.
Türkiye'nin ekonomide önceliği ne?..
"Zamlar, tamam artık ezberledik!.."
Başka?..
2021'de Türkiye'nin toplam buğday ithalatı 2 milyar 400 milyon dolar. Bunun 1 milyar 700 milyon dolarlık bölümü Rusya'dan, 423 milyon dolarlık bölümü Ukrayna'dan geliyor. Yaklaşık yüzde 87'si bu iki ülkeden.
Savaşla birlikte, bizim buğday ithalatı nasıl etkilenir?..
Kısaca:
"Ekmeği nasıl buluruz, kaça buluruz?.."
AKP iktidarı bu konuda fiilen ne yapıyor, nasıl bir plan düşünüyor, hangi ülkelerle bağlantı kuruyor?..
Bunu halka açıkça anlatması gerekmez mi?.. Propaganda ve algı operasyonlarına başvurmadan, anlatmak...
"Tarımı yok edersen, Hollanda büyüklüğünde tarım arazisini kaybedersen, tarımla uğraşan çiftçi nüfusun kentlere göçünü önleyemezsen, tarımda üretim maliyetlerini başa çıkılmaz hale getirirsen, bugün insanları ekmeklerini düşünmek zorunda bırakırsın!.."
Savaş gibi, çok istisnai bir durum için ülkelerin her alanda planları var.
Senin planın var mı, varsa ne?..
Bırakın savaşı, normal barış zamında bile düzgün bir ekonomi politikası olmayan bir iktidardan plan beklemek hayli iyimserlik.
"Zam ve zam ve zam!.. İşte, plan!.."
Ne garip değil mi, savaşın daha dördüncü günündeyiz, savaşa katılmadan, savaştan en çok etkilenen ülke biziz.