“Yüksek Seçim Kurulu (YSK) öyle bir kurul ki, kadını erkek, erkeği kadın yapmanın dışında, her şeyi yapabilir”.
Bu söz YSK’nın eski başkanlarından birine ait, bir sohbet sırasında söylediği söz.
İşte, şimdi o sözün gerçekliği ile karşı karşıya Türkiye.
AKP’nin hazırladığı yeni bir YSK yasa tasarısı “her şeyi yapmaya imkan veren” kurallar içeriyor. Bu kuralların özü, “ne olursa olsun, seçimi mutlaka kazanmaya dönük” inanılmaz bir hamle.
Tasarının bugün Meclis’te ilgili komisyonda ele alınması bekleniyor.
YSK ile ilk önemli hamle geride kalan 16 Nisan Başkanlık rejimini öngören anayasa referandumu sırasında yaşanıyor.
Günün bir saatinde, YSK genelgesi ile “mühürlü olmayan zarflardan çıkan oylar” ansızın geçerli sayılıyor.
Zarflar mühürsüz, kimin, nasıl kullandığı belli değil. Ama, geçerli.
O “mühürsüz zarf oyları” ile referandumda Başkanlık sistemini isteyenlere yüzde 51 çoğunluk sağlıyor.
Şimdi 2019’da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. 16 Nisan referandumunda kabul edilen sistemin fiilen yürürlüğe girmesini öngören seçim.
AKP bunun için hazırlıklarını dört koldan yürütüyor. Bunlardan biri de, YSK tasarısı. Hazırlık en kritik yerden, seçim sandıklarından başlıyor.
YSK’nın bir teşkilat yasası yok. Kadrosu da yok. Kadrosu Adalet Bakanlığı bünyesi içinde.
Şimdi YSK Teşkilat Yasası geliyor. Kadrosu ile birlikte.
Son seçimde YSK bağlantılı bir genelge yayınlanıyor. O genelge ile:
“Özel TV’lerin seçim yayınlarının denetlenmesi için YSK’ya yetki veriliyor”.
Böylelikle seçimlere giderken, AKP özel TV’lerde şakır şakır boy gösterirken, muhalefet solda sıfır kalıyor.
O tarihlerde yayınlanan rakamlara göre, özel TV’lerde örneğin Tayyip Erdoğan 156 saat konuşmuşken, HDP bir dakika, CHP on iki dakika konuşabiliyor.
Tek yönlü propaganda. İnsanlar özel TV’lerde sadece AKP’nin sesini duyuyor.
Ancak, şimdi belli ki, bu AKP’ye yetmiyor. İşi sağlama almak açısından “YSK’ya teşkilat ve kadro getiriyoruz” ayaklarıyla, iki önemli madde getiriyor.
Bu iki maddeden biri “sandık başkanı” ile ilgili.
Şimdiki uygulamaya göre, sandık başkanını ilçe seçim kurulları belirliyor. Ama, şöyle:
Seçime giren partiler arasında en çok oy almış dört parti aday listesi hazırlıyor. Bir de, ilçe seçim kurulu hazırlıyor.
Örneğin, o ilçede beş yüz sandık varsa, partiler 500 isim belirliyor. Bir de ilçe seçim kurulunun hazırladığı beş yüz kişilik liste var.
Listede yer alan sandık başkan adaylarına ilişkin bir şart var: “İyi ün sahibi olmak”.
İlçe seçim kurulları HSYK’nın atadığı bir yargıç, iki memur üye ve yine en çok oy almış dört partinin üyelerinden oluşuyor.
İlçe seçim kurulu hazırlanan listelerden yargıç ve partilerin katılımıyla ortak bir sandık başkanı seçiyor.
Şimdi getirilen tasarıda ise:
Bu sistem kaldırılıyor, partiler devre dışında bırakılıyor, ilçe seçim kurullarının sandık başkanlığına bir kamu görevlisi ataması öngörülüyor.
“Kamu görevlisi” mi? O kim?
Hiç tartışılmaz bile, AKP’nin adamı.
Sandık başkanlığı seçiminde partiler seçim kurulu dışına itiliyor, seçim kurullarının ana aktörü artık partiler değil.
Tek aktör AKP. İktidar kimi belirlerse, sandık başkanı o.
Böylece seçim sandıklarını ele geçirme hırsı, manevrası, planı.
Bu koşullarda hangi “demokratik seçim”.
“Mühürsüz oy zarflarını” kabul etmek yetmiyor, sandıkları doğrudan ele geçirmek harekatı başlıyor.
Şimdiden 2019 hazırlığı.
Tasarıdaki ikinci önemli değişiklik, sandık müşahidi ile ilgili.
Şimdiki uygulamada seçime giren partiler sandık başında müşahit bulunduruyor. Partiler kendilerine verilen oyları sandık başlarında kontrol etmek, o oylara sandık başlarında sahip çıkmak adına.
AKP’nin getirdiği yeni tasarı sandık müşahitlerinin belirlenmesini inanılmaz zorluklara bağlıyor. Öyle ayrıntılı zorluklar ki, partilerin sandık başlarında müşahit bulundurması iyice güçleşiyor. Partiler seçime giderken, her şeyi bırakacak, müşahit bulundurma ve “beğendirme” peşinde koşacak.
Sandık başkanı zaten “kamu görevlisi”, yani AKP’li. Bir de müşahit bulmanın zorluğu, AKP seçim sandıklarını ele geçirmiş oluyor.
Eee, bu durumda “seçimi kazanmak garanti” gibi.
Şimdi büyük mücadele başlıyor. Tasarı Meclis komisyonunda, herhalde epey gürültülü tartışmalara sahne olacak komisyon çalışması, sonra da Meclis genel kurulu.
AGİT, Avrupa Konseyi gibi kuruluşlar tasarıyla şimdiden ilgilenmeye başlıyor.
Ve getirilmesi düşünülen uygulamaya kimse inanamıyor, çünkü demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir düzenleme.
Bir eski YSK Başkanı haklı çıkıyor:
“YSK kadını erkek, erkeği kadın yapmanın dışında, her şeyi yapabilir”.
Öyle bir kıyamete gidiyoruz.