Bugün saat 18’ de...
Kanada’nın Montreal kentinde Cabot Meydanında bir eylem var, çevrecilerin protesto gösterisi...
Kanadalı firmanın altın çıkarmak amacıyla siyanür kullanarak, binlerce ağacı keserek Kaz Dağlarında yaptığı doğa katliamını protesto etmek üzere... AKP Hükümetinin buna izin vermiş olmasını protesto etmek üzere...
Türkiye’deki direnişe destek vermek üzere...
***
“Corfu” Adriyatik Denizi girişinde, Yunanistan’ın yedinci büyük adası. Hem antik bir ada, hem turistik bir ada.
“Pulya” bir kuş türü. Zamanında Kıbrıs’ta Rumlar Türkleri bu kuş için avlanmaya gönderiyor. Osmanlı 1537’de Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki donanmayla Corfu Adasına sefere çıkıyor.
O tarihte Osmanlı leventleri kendi içlerinde muzip bir ifade kullanarak, “Pulya avlamaya gittiklerini” konuşuyor. Eh, adayı teslim alacaklar, o zaman bu bir “gaza”.
Corfu’yu ele geçirmek üzere düzenlenen bir sefer...
“Sefer-i Pulya ve Gaza - yı Körfös...”
Bu deniz seferine, her ne kadar, böylesine ihtişamlı bir başlık atmış olsalar da, o tarihte kuşatma hüsranla sona eriyor. Denizdeki fırtına ve diğer hava koşulları adanın ele geçirilmesini engelliyor.
1571’de Osmanlı Corfu için ikinci bir denemede bulunuyor, ondan da bir sonuç alınamıyor.
Corfu’yu ele geçirmek için 1799 yılını beklemek gerekiyor. III. Selim dönemini.
Onca uğraştan sonra ele geçirilen Corfu Adası Osmanlı’da çok fazla kalmıyor. 1814’te yeniden Fransa’nın egemenliğine giriyor.
Bu kısa tarihçeden sonra...
Corfu bir yandan antik kent (ada) olması, diğer yandan da doğal zenginliği nedeniyle günümüzün en çok turist çeken yerlerinden biri.
Ege’deki diğer adalara olduğu gibi, Yunanlılar bu adaya da gözleri gibi bakıyor.
Adanın doğasını korumak için “siyasi iktidarların, devletin” aldığı kararlara imrenmek gerek.
Öylesine koruma ki...
“Beş metrekarelik bir dükkan açmak için en az 250 bin Avro ödemek gerekiyor”.
Beş metrekare için de, kimse bu parayı vermiyor.
Dolayısıyla, gelişi güzel otel yapmak, bina dikmek, ev inşaatına girişmek inanılmaz pahalı.
Adamlar adalarını koruyor!..
Ne ağaçları kesiyorlar, ne ormanları yakıyorlar...
“Rant...” Akıllarına en son gelen değil, hiç gelmeyen bir kavram...
Hele de, doğayı rezil ederek...
Mümkün değil...
Yunanistan geçen bir kaç yıl içinde çok ağır bir ekonomik kriz yaşarken bile, “toprağı ona buna peşkeş çekelim, Hazineye aktaralım” diye bir düşünceye kapılmıyor.
Bunca Corfu öyküsü neden şimdi?..
Kısa bir karşılaştırma yapmak için...
Bizim Bodrum’la...
Bodrum’da dağ taş bina doluyor.
Bodrum’da kıyılar çoktan elden gidiyor.
O pırıl pırıl deniz hızla kirleniyor.
Kıyılar binalarla dolup taşıyor. Konduran kondurana. Nasıl olsa, kimse sesini çıkarmıyor, hatta belki teşvik bile ediyor, eee, ucunda “rant var rant”.
Türkiye şimdi haklı olarak bütün dikkatini Kaz Dağlarındaki katliama çeviriyor.
Buna karşılık, “mevsim yasağına rağmen” Bodrum’un bazı yerlerinde inşaat hala devam ediyor.
Yeşilmiş... Ormanmış... Ağaçmış... Kıyı şeridi imiş... Mevsim yasağı varmış...
Doğa insafsızca katlediliyor.
Ve katlediliyor.
Ve katlediliyor.
“Rant” uğruna...
“Rant” uğruna...
İşte, şu fotoğraflar Corfu ile Bodrum’u karşılaştırıyor.
Neden bu karşılaştırma...
Her iki kent de, aynı iklim kuşağında, doğal zenginliklerine aynı anda sahip iken... Yola aynı anda çıkmışken...
Bodrum’un şu kepazeliğine bakın!..
Bir de Corfu’nun korunan doğal zenginliğine...
Doğal zenginlikleri sadece “ormanları bilerek yok etmekle, ağaçları bilerek kesmekle” bitirmiyor Türkiye...
Aynı zamanda “bilerek yakarak” bitiriyor...
Nasıl bir rastlantı ise, her yıl ama, her yıl bu mevsimde orman yangınları çıkıyor, Türkiye’nin her yerinde.
İşte, şimdi yine iki gün önce, 24 saatte çeşitli yerlerde 27 yangın çıkıyor, tarım ve orman arazilerinde...
“Sayın” yetkililer yangınlara teşhisi anında koyuyor:
“Yangınların yüzde 95’i insan hatasından çıkıyor”.
Yok ya!..
Bu oyalamalara herkesin karnı tok.
Yangınların Türkçesi çok net:
“Rant... Rant... Rant...”
Ormanlar önce yakılıyor, o topraklar sonra imara açılıyor!.. Son yıllarda o kadar çok örnek var ki!..
Türkiye yanıyor beyler, yanıyor...
Ormanlara sefer düzenleniyor...
“Seferi Orman ve Gaza - yı Orman...”
Yüz yılda düzelmeyecek bir tahribat...
Türkiye’deki direniş Kanada’ya kadar uzanıyor...
Tarih sizi hiç affetmeyecek!..