Başbakanla çatır çatır tartışıyor dört ekonomi uzmanı, “öyle olmaz, doğrusu budur” türünde bir ekonomik tartışma.
Tamamen gerçek, yaşanmış bir olay.
Yer Yüksek Planlama Kurulu (YPK), 1970’lerin ikinci yarısı.
1961 Anayasası’na göre, YPK Başbakan başkanlığında dört bakan ve dört ekonomi uzmanından oluşuyor. Dokuz kişilik bir kurul. Ekonomi uzmanlarının dördü de Devlet Planlama Teşkilatı’ndan (DPT). Biri DPT Müsteşarı, diğer üçü DPT Daire Başkanı.
Dokuz kişiden, beşi siyasi, dördü teknokrattan oluşan Yüksek Planlama Kurulu’nun 1961 Anayasasından kaynaklanan çok önemli bir özelliği var:
“Başbakan dahil, seçilmiş dört bakan ve dört ekonomi uzmanı YPK’da eşit oya sahip.”
Bugünden bakınca, rüya gibi!.. Öylesine demokratik bir kurul.
En üst ekonomik kararların alındığı YPK’da siyasi tercihler ikinci planda.
Bir keresinde dönemin Başbakanı Demirel YPK’da uzmanlarla anlaşamıyor, onun üzerine “YPK toplantısı sona ermiştir, ben şimdi siyasi karar alacağım” diyor.
Uzmanlar dışarıya çıkıyor, toplantı siyasi nitelikte devam ediyor. Ama, artık YPK toplantısı değil.
Bir zamlanlar DPT...
1961’den başlayarak 2000’li yıllara kadar kırk yıl boyunca Türkiye’nin en seçkin kurumlarından biri.
Orada uzman olmak çok güç. Önce sınavla uzman yardımcılığı, uzman olabilmek için yardımcılık sırasında bir tez yazmak ve yeniden sınava girmek gerek. “DPT’de uzman olmak” ancak öyle mümkün.
DPT yeni uzmanları yurt dışına gönderiyor, daha iyi yetişmeleri için.
Bu sistem kendi içinde çok değerli insanlar yetiştiriyor.
Demirel ve Özal gibi DPT kökenli Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, her siyasal partide görev almış pek çok Bakan ve çok sayıda milletvekilli.
Siyasal görüşlerine katılalım ya da katılmayalım, yetişmelerini DPT’ye borçlu olan insanlar. DPT’den yetişen ve önemli uluslararası kuruluşlarda görev alan ünlü uzmanlar. Farklı siyasal görüşlerde olsak da, pek çoğunu birebir tanıdığım, dostluklar kurduğum insanlar...
Onları tanıdığım için kendimi şanslı görüyorum.
Bugün DPT’yi neden anımsıyorum?..
“11. Beş Yıllık Kalkınma Planı” nedeniyle.
Kalkınma Planı deyince, kırk yıl boyunca akla ilk gelen kurum DPT, çünkü planı DPT hazırlıyor ve uyguluyor, diğer kamu kurumların da, plana uygun davranmalarını izliyor, denetliyor.
11. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın daha kapağını açmadan, kapağındaki başlık AKP döneminde en tarihsel, en güzide kurumların nasıl darmadağınık olduğunun göstergesi.
Bu planı kim hazırlıyor?..
“Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı.”
En seçkin kurumlardan biri olan DPT 2002’den sonra AKP iktidarı ile birlikte tarihe karışıyor. Bu ve benzer kurumların çökmesi, aslında Türkiye’nin çöküşünün göstergesi.
AKP ile birlikte, hele de “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine” geçildikten sonra, bol bol “yeni kurul” oluşturuluyor. Çoğu işe yaramayan, göstermelik kurullar, başkanlıklar v.s.
İşte, 11. Planda yeni bir kurul daha icad ediliyor, “Sanayi İcra Kurulu”, elbette yine Cumhurbaşkanlığına bağlı!..
Diğerleri ne işe yarıyorsa, bu da o işe yarayacak!..
Aklıma Prof. Dr. Sabri Ülgener’in ünlü kitabı geliyor, “İktisadi İnhitat Tarihimizin Zihniyet ve Ahlak Meseleleri”.
Osmanlı döneminde ekonominin çöküş nedenlerini anlatırken, Ülgener Hoca o nedenlere bir de “hiç bir işe yaramayan bol bol kurul oluşturmayı” ekliyor.
Bugünkü gibi.
11. Kalkınma Planı Meclis’te görüşülürken, anlamlı eleştirilerden ikisi CHP’nin ekonomik kökenli milletvekillerinden geliyor.
Hazine eski Müsteşarı, CHP sözcüsü Faik Öztrak ile bir zamanlar DPT Müsteşarlığı görevinde bulunmuş, CHP milletvekili İlhan Kesici.
İkisi de, eleştirmiyor, ders veriyor!..
AKP’liler her şeyi bildiklerinden, derse ihtiyaçları yok!..
Neyi, ne kadar biliyorlar, Öztrak ve Kesici’nin verdikleri rakamlar bunun kanıtı.
Plan, gözlerden kaçırma çabasıyla, komisyondan ve Meclis’ten hızla geçiriliyor.
Oysa, İlhan Kesicinin vurguladığı gibi, “Planın Meclis komisyonlarından on beş görüşülmesi yasa hükmü”.
Ne yasası?.. Hangi kural?.. Bunlar var mı artık?..
210 sayfalık planda bir cümle, “AKP’deki iflah olmaz hastalığın, ekonomiyle uzak yakın ilgisi olmayan takıntıyı” tekrar vurguluyor:
“Yüksek faiz enflasyona neden olur.”
Ya kardeşim, eyyy AKP’liler, yok mu aranızda ekonomiden anlayan tek bir kişi?.. Bunu “Reisinize” anlatma cesaretine sahip birisi yok mu?..
Böyle bir denklem yok!.. Yooook!..
Sen bunu hele de beş yıllık plana yazarsan, daha ilk anda tuşa geliyorsun!..
Senin tuşa gelmen umurumuzda değil, hepimizi de batırıyorsun!..
Ayrıca, genel bir değerlendirme olarak, planda Öztrak’ın vurguladığı gibi, “krizle ilgili tek satır yok”. Oysa, Türkiye son elli yılın en derin ekonomik krizlerinden birini yaşıyor.
İktidarın sürekli vurguladığı bir hedef var:
“2023 hedefleri”.
2023 hedefi için hep dile getirilen ve 11. Kalkınma Planındaki verilerden bir demet:
-Söylenen: 2023’te milli gelir iki trilyon dolar.
Planda: Bir trilyon dolar.
-Söylenen: Kişi başına gelir 25 bin dolar.
Planda: 12 bin 484 dolar.
-Söylenen: 2023’te ihracat 500 milyar dolar.
Planda: 227 milyar dolar.
-Söylenen: İşsizlik yüzde 5.
Planda: Yüzde 9.9.
Atılan nutuklarla kendi planlarındaki veriler arasında tam iki kat fark var. Meydanlarda atış serbest!..
AKP’nin planla filan ilgisi yok. İş olsun diye plan hazırlıyor. Ama, orada da fena yakalanıyor. İlhan Kesici 2014 yılında kabul edilen 10. Kalkınma Planında yer alan hedeflerle, beş yıl sonra bugün fiili gerçekleşmeleri karşılaştırıyor. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planında:
-Milli gelir hedefi: Planda 1 trilyon 285 milyar dolar. Gerçekleşme 724 milyar dolar.
-Kişi başına düşen gelir: Planda 15 bin 996 dolar. Gerçekleşme 9 bin 630 dolar.
-İhracat: Planda 277 milyar dolar. Gerçekleşme 169 milyar dolar.
-Genç işsizlik oranı: Planda yüzde 13.5. Gerçekleşme yüzde 24.5.
-Enflasyon: Planda yüzde 4.8. Gerçekleşme yüzde 20.3.
-Dolar kuru: Planda 1.97. Gerçekleşme 4.72.
Sen plan yapsan ne yazar, yapmasan ne yazar!..