“Altı işçinin cansız bedenine ulaşılmıştır, heyelan altında kalan on işçi için arama ve kurtarma faaliyetleri devam etmektedir.”
Siirt’te bakır madeninde medyana gelen heyelan sonucu, heyelan altında kalan işçilerle ilgili okuduğum en son haber bu, üç gün önceye ait.
Elbette ve her zaman olduğu gibi, T24 hariç.
Ondan sonra, yani üç gündür, yine aynı dille devam edersek:
“O işçilerden bir daha haber alınamamıştır.”
Türkiye’de bir kaç gazete ve bir kaç internet sitesi hariç, medya manzarası ve umumi manzara açısından yine ayni dille devam edersek:
“O haberlerden de bir daha haber alınamamaktadır.”
Siirt’teki maden kazası 17 Kasım günü saat 20.30’da meydana geliyor, maden bölgesinde toprak kayması sonucu on altı maden işçisi toprak altında kalıyor.
TV’ler önce haberi “canlı yayında” aktarıyor. Gazeteler ertesi günü kazaya yer veriyor. CHP’den üç milletvekili hemen olay yerine gidiyor.
21 Kasım’da üç milletvekili kazanın araştırılmasını öneren Meclis Araştırma önergesi veriyor.
Siirt’e giderek madenci aileleri ve uzmanlarla görüşen CHP milletvekilleri Barış Karadeniz, Ünal Demirtaş ve Veli Ağbaba verdikleri araştırma önergesinde:
“(...) Son on dört yılda 18 bin 67 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş, 73 bin 500 işçi iş göremez hale gelmiştir.
2016’nın ilk on ayında iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 1.596’dır.
(...) Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıradadır.
İş cinayetleri en çok madencilik ve inşaat sektöründe görülmektedir.
(...) Heyelanın meydana geldiği alanda heyelan öncesi seksen santim büyüklüğünde çatlaklar oluştuğu, bu çatlakların tehlike yaratacağından hareketle iş yerine bildirildiği, ancak önlem alınmadığı ve kazanın meydana geldiği bildirilmektedir”.
CHP milletvekillerinin verdikleri önergede daha sonra çarpıcı ve kritik bir iddiaya yer veriliyor:
“Ayrıca, yetkililerin ifadesine göre, geçtiğimiz hafta bölgede aşırı yağışlar olmuştur. Yine bir gün önce bölgede yağış meydana gelmiştir. Kazanın meydana geldiği gün ise, heyelanın olduğu alanda patlayıcı kullanılmıştır.
Uzmanlara göre, iş yerinde üretimin aşırı kar elde etmek için tehlike arz edecek şekilde yapıldığı, toprağın aşırı yağış sonrası suya doyarak yumuşamasının ve iş yerinde patlayıcı kullanılması ile heyelanın tetiklendiği ve bu şekilde heyelanın meydana geldiği ifade edilmektedir.”
Çok ağır, çarpıcı tespitler. Belki de, buna dayanarak, araştırma önergesinde sürekli “iş kazaları yerine, iş cinayetleri” deyimi kullanılıyor.
Bu tespitlerden yola çıkarak, Siirt’te maden bölgesinde, yine önergeye göre, “Siirt’te maden kazasında ihmallerin incelenmesi, ölümlerin sorumluları ile kazanını nedenlerinin araştırılması” isteniyor.
Madenlerde ve inşaatlarda meydana gelen iş kazaları sonucu, kim bilir bu kaçıncı araştırma önergesi.
Daha önce verilen önergelerin kim bilir kaçı kabul ediliyor, kim bilir kaçından hangi sonuçlar elde ediliyor, kim bilir kaçı hakkında yasal işlem yapılıyor.
Son on dört yılda 18 bin 67 işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor. O kazalarla ilgili hiç akılda kalan, ibret-i alem için hiç dişe dokunan bir sonuç hatırlıyor musunuz?
Bir kaza, ortalık “canlı yayından,” “uzman görüşlerinden,” ilgili Bakanın açıklamasından geçilmiyor, ondan sonra gazetelerin ve TV’lerin pek çoğunda derin bir sessizlik, bir başka kazaya kadar.
Son olarak Siirt’te yaşandığı gibi.
İlk iki gün “bir işçinin daha cansız bedenine ulaşıldı, kurtarma faaliyeti devam ediyor”, ondan sonra ne oldu, haberlerin arkası kesiliyor. Dün akşam T24’teki habere göre, en son on işçinin cansız bedenine ulaşılmış bulunuyor.
Siirt’te kadar 18 bin 67 işçi hayatını kaybetmiş, şimdi onlara on altı işçi daha ekleniyor, kimin umurunda?
Ya onların aileleri, yakınları?..
Türkiye nerede ki, heyelanda yaşamını yitiren işçilerle ilgilenmeyi sürdürsün?
İşte, dünkü “Sözcü” gazetesinin tarihe geçecek birinci sayfası:
“Avrupa’da Donduk,
Suriye’de Şehit Olduk,
Adana’da Öldük,
Dolarda Diz Çöktük.”
Bütün bunlar bir günde yaşanıyor. AB ilişkilerinde Avrupa Parlamentosu’nun tam üyelik görüşmelerini dondurma kararı, Suriye’de Fırat Kalkanı Harekâtı'nda verilen şehitler, Adana’da terör sonucu hayatlarını kaybedenler ve doların durdurulamaz yükselişi.
Her gün bir felaketten diğerine, her gün bir ıstıraptan ötekine, her gün bir açmazdan...
Bu facialar dizisi içinde on altı maden işçisi için biz bize, ancak ağıt yakılabilir. Yunus Emre misali:
“Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin.”
Ülke “gariplerden” geçilmiyor.