En kilit isimlere sorulmuyor, en kilit isimlerin görüşleri alınmıyor.
Tayyip Erdoğan’a, Binali Yıldırım’a, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a 15 Temmuz gecesi, öncesi ve sonrasına ilişkin soru sorulmuyor.
15 Temmuz darbe girişimini aydınlatmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu ekimden bu yana havanda su dövüyor ve nihayet ne kadar “çalışma” denebilirse, “çalışmalarını tamamlıyor.”
Ekimde göreve başlayan komisyonda başlangıçta haftada dört, beş gün çalışma önerilirken, kısa sürede toplantı sayısı haftada önce üçe, sonra ikiye düşüyor. Komisyona çağrılması istenen kişilere teğet geçiliyor.
Aslında başlangıçta pek öyle değil. Ne zaman ki, komisyonun CHP üyesi Aytun Çıray “samimiyet testi yapalım” diye bir öneri ortaya atıyor, AKP’liler o zaman geri çekiliyor.
Çıray’ın testi şu:
“-ByLock kullanan siyasiler, belediye başkanları dahil, hangi partiden olursa olsun, tespit edilsin ve komisyona çağrılsın.
"-15 Temmuz gecesinin uçuş planları ve dinleme kayıtları komisyona getirilsin.
"-Dinlemek istediğimiz bürokratlara Başbakan Binali Yıldırım, komisyona gelmeleri için izin versin.”
AKP bu samimiyet testinden çakıyor, çünkü bugün, yarın diye oyalayarak, bu isteklerin hiç birini yerine getirmiyor.
Komisyonda sohbet sırasında ise, “ByLock ya şu partideki milletvekillerinden çıkarsa” diye bir kaygı var.
CHP’liler, “kimden çıkarsa çıksın, hangi parti olursa olsun” diyor ancak, AKP her sefer bir bahane ile atlatmaya çabalıyor.
AKP atlattıkça, CHP yükleniyor, “siz darbenin aydınlanmasını istemiyorsunuz, oysa darbeciler sizin hükümetinizi devirmek istedi” dedikçe, AKP aradan sıyrılmak için yine bir kulp buluyor.
CHP’liler, “darbenin iç yüzü aydınlanmaz ise, dedikodulardan siz zarar görüsünüz’’ itirazını ileri sürüyor, yok nafile, yine dinlenmesi istenen kişileri “komisyondan kaçırıyorlar.”
Türkiye’nin çeşitli yerlerine 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden şehitlerin isimleri veriliyor. Ya da çeşitli alanlara, köprülere “15 Temmuz Şehitler Alanı ya da Köprüsü” ismi veriliyor. Unutturmamak adına. İyi, güzel.
Peki, asıl unutturmamak, darbeyi aydınlatmaktan geçmiyor mu, geçiyor. O zaman AKP darbenin iç yüzünün aydınlanmasını neden es geçiyor?
Bir başka garabet de, komisyon gezileri. Marmaris’e, Çengelköy Karakolu'na, Atatürk Havaalanı Kulesi'ne ziyaretler.
Hangi amaçla ve hangi sonucu elde etmek için? Hiç. Zaten bir şey çıkmıyor, ne çıkabilir ki zaten? Dostlar alış verişte görsün.
Derken bir adet çıkıyor, “bazı kişilere yazılı soru gönderelim.” Neden yazılı?
O kişi gelse ve komisyonda anlatsa, o anlattıkça, ortaya yeni sorular çıksa ve adım adım meselenin özüne inilse, hayır olmaz, itiraz hemen hazır, “gerek yok.”
Aytun Çıray da itiraz ediyor, “yazılı soru gönderirsek, bu komisyon o zaman Mektupla Araştırma Komisyonu’ olur” diye, işi mizaha döküyor, yine nafile.
Örneğin, Binali Yıldırım’ın dinlenmesi için ona çağrı yapılmazken, komisyona gelmesi için Yıldırım’ın iznine bağlı bürokratlar için bile, Yıldırım’dan izin alma girişimide dahi bulunulmuyor.
Bu arada matrak, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazılı sorular gönderiliyor, asıl gönderilmesi ya da dinlenmesi gereken Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım pas geçiliyor.
Oysa, 15 Temmuz gecesinin karanlıkta kalan dört saati var. Erdoğan ve Yıldırım’ın Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı'na ulaşamadığı dört saat.
O dört saat hala karanlıkta, çünkü komisyonun AKP üyeleri, başta başkanı, dört saatin üstüne gitmek istemiyor nedense.
Komisyon onu dinledi, diğerini dinlemedi, tartışmaları sürerken, iki garip olay birbirini izliyor.
-Bir zamanlar FETÖ’ye alabildiğine övgü düzenler, şimdi FETÖ’ye alabildiğine küfrediyor, kendilerini gizlemek için.
-Aynı tipteki insanlar küfrün dışında, başkalarına iftira yarışına giriyor, yine kendilerini gizlemek için.
Daha genel olay ise, şu:
Darbeyi araştırma komisyonu işi savsaklarken, yurt çapında ilgili, ilgisiz binlerce insan FETÖ suçlamasıyla tutuklanıyor. İşlerinden atılıyor, iş yerlerine el konuyor.
Akla ister istemez, şu iki soru geliyor:
-Madem tutukluyorsun ve FETÖ ile mücadele ediyorsun, o zaman FETÖ darbesini neden bütün ayrıntılarıyla aydınlatmak için işi alargaya alıyorsun?
-Darbeyi aydınlatmayı madem geri plana itiyorsun, o zaman FETÖ’ü gerekçesiyle, olur olmaz pek çok kişiyi neden içeri atıyorsun? Ya da devletten ihraç ediyorsun?
Bu soruların yanıtları yok.
Üç, dört gün önce hakkında gensoru verilen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Meclis’te bilgi veriyor:
“FETÖ nedeniyle 92 bin 538 kişi gözaltına alınmış, 41 bin 749 kişi tutuklanmıştır. 779 kişinin tutuklanma işlemleri sürmektedir.”
İyi, güzel, mücadele tamam, o halde komisyon gereği gibi darbenin aydınlatılması üzerine neden gitmiyor? Neden?
Son bir toplantı bile yapılmadan komisyon kepenkleri indiriyor. Üç ayın sadece bir buçuk ayı çalışma ile geçiyor.
Komisyonun AKP kanadı şimdi nihai raporu yazmakla meşgul. MHP’yi bilmem, onlar nasıl olsa, AKP ne derse, onu yapıyor ancak, CHP muhalefet şerhi yazıyor.
Komisyon az gidiyor, uz gidiyor, AKP sayesinde havanda su dövüyor ve “araştırma masalına” noktayı koyuyor.
Darbenin karanlıkta kalan aktörleri başına gökten üç elma düşüyor...