"Frauen gehören an den Herd."Almanya'da Hitler döneminde kadınlar için en sık söylenen sözlerden biri bu, 'kadınların yeri ocak başıdır.'Yani, evde otursunlar, aktif yaşama katılmasınlar.Evde oturunca ne olacak?..Ne olacak, çocuk doğuracaklar, zaten o yıllarda Almanya'da kadınlar daha çok çocuk doğurmaya teşvik ediliyor.Kadınların toplumda ikinci sınıf yurttaş sınıfına indirgenme isteği bize hiç yabancı değil. Hele de, son günlerde.
Cumhur İttifakı'na katılan HÜDA PAR ile Yeniden Refah Partisi kadınların sosyal yaşamda yer almasına, çalışma hayatına katılmasına karşı. İkisi de, bunu kendi parti programlarında açıkça ilan ediyor.İkisi de, bir adım daha ileri gidiyor, kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline alkış tuttukları gibi, kadına şiddeti önleyen 6284 sayılı yasanın da gözden geçirilmesini öneriyor.İki partinin bu isteği kadınlardan çok büyük tepki topluyor.İkisi de, AKP ile birlikte Cumhur İttifakı'nda yer almasına rağmen...AKP bunun tam tersi bir iradeyle...Milletvekili listelerinde yaklaşık 90 kadın adayına yer veriyor.Kaçı seçilebilir, bilinmez ama, yer veriyor.
Kadınlar...AKP listelerinde diğer partilere göre daha fazla aday gösteriliyor.Özellikle CHP ve İYİ Parti listelerinde kendilerine daha fazla yer ayrılacağını beklemelerine rağmen...Haklı olarak, hayal kırıklığı yaşıyorlar.Bununla birlikte...Ne bir gece yarısı, tek bir imzayla İstanbul Sözleşmesi'nin iptalini, ne Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformu'nu kapatma davasını, ne de her kadın eyleminde polis tarafından yerlerde sürüklenmeyi, göz altına alınmayı unutuyor.Şurası çok kesin ve tartışmaya kapalı:Bugünkü otoriter iktidarı önce kadınlar götürecek.Kadınlar bunda çok kararlı.
Kadınların Millet İttifakı listelerinde beklenenden daha az aday gösterilmiş olması, CHP ve İYİ Parti'ye kırık not.Sadece kadınlar değil.Millet İttifakı listeleri, iktidara hazırlandıkları için başka açılardan da, beklentileri karşılamayabilir.Şu kişi neden yok ya da tam tersi bu kişinin listede ne işi var gibi, değerlendirmelerde haklılık payı olabilir. Benzer eleştiriler doğru da olabilir.Aslında bu tür eleştiriler her seçimde, her parti için geçerli.Ancak...İçinize, içimize sinsin sinmesin, bu eleştiriler bu seçim için geçerli değil.Çünkü, bu seçim Türkiye'nin yol ayrımı niteliğindeki en önemli seçimi.Dolayısıyla, üzümün çöpü, armudun sapı gibi gerekçeler gündem dışı.
Göz önündeki bir örnek, yirmi bir yıllık AKP iktidarının yüzünü göstermeye yetiyor.Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum İstanbul'un depreme hazırlanmasıyla ilgili konuşuyor:"Beş yıllık bir planla İstanbul'un dönüştürülmesine ilişkin hazılıklarımız tamam."Ne?..Yirmi bir yıldır iktidardalar, hala beş yıldan söz ediyorlar?..Yirmi bir yıldır ne yaptınız?..Hiç bir şey yapmadınız!..Hala beş yıl diyor, bunu da, herkesin yüzüne baka baka söyleyebiliyor.
Aslında tarımdan sanayiye, çevreyi talan etmekten rant sistemine, çocukların aç kalmasından sağlık sistemindeki bozukluklara, eğitimdeki sefalete kadar her alanda geriye gitmiş, tükenmiş bir ülke var.Kutuplaşma...Tarikatlar...Adalet ve adalet...Kurumların çöküşü...Bir deprem ve sel felaketinde, orman yangınlarında varolan devlet kurumlarının nasıl işlevsiz hale getirildiğini hep birlikte yaşıyoruz.Hepsinin toplamında...Bugünkü iktidarı değişmesi şart ve şart.Dolayısıyla...Listelere takılmak, içinize, içimize sinse de sinmese de, doğru değil.Bu iktidarı değiştirmek için gidip oy vereceğiz.
Kadınlardan sonra...Gençler...İktidarı onlar kadınlarla birlikte değiştirmeye hazırlanıyor.Kadınlar ve gençler...Gençlerin listelere takıldığı filan yok, kim aday, kim değil, gençlerin umurunda bile değil. Onlar iktidarı değiştirmek üzere yola çıkıyor.
Çok hoş, simgesel ve aynı zamanda gerçek bir durum var.Taaa Amerika'da, San Fransisco'da...Türk - Amerikan Gezi Platformu adı altında oradaki gençlerin kurduğu bir sivil toplum örgütü var.Gençler bir otobüs kiralıyor.San Fransisco ve çevresinde yaşayan, ne kadar Türk seçmen varsa, onları oy kullanmak üzere o otobüsle, seçim sandıklarına taşıyor.Büyük çoğunluğu orada okuyan Türk çocukları.Seçmenleri oy sandıklarına taşıyan otobüse bir isim vermişler.Nedir oy isim?..Son otobüs.Daha anlamlı, hedefe daha yönelik, simgesel bir başka isim bulunamazdı. Kutlamak gerek o gençleri.Evet...Son otobüs...Gençler her şeyin farkında.Listeleri eleştirirken...Bir de otobüse bakalım, her şeyi değiştirecek...Ama, aynı zamanda tehlikeyi işaret ediyor.Son otobüs.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |