Buluşma yeri çok çarpıcı, Lazkiye.
Üç gün önce Suriye Demokratik Gücü (SDG) ile Suriye Hükümeti yetkilileri Lazkiye’de buluşuyor.
Lazkiye’nin özelliği ne?..
Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki bu kentinde Rus Hava Kuvvetleri Merkezi (Üssü) bulunuyor. Yani:
SDG ile Suriye Hükümeti Ruslar’ın gözetiminde buluşuyor.
SDG ne?.. Suriye Demokratik Gücü, Suriye’deki en eski Kürt Partisi. PYD’nin diğer adı.
PYD ne?.. Suriye’nin kuzeyinde liderliğini Salih Müslim’in yürüttüğü Demokratik Birlik Partisi. Hani, bir ara Ankara’da sarmaş dolaş kabul ettiğimiz Salih Müslim.
SDG ya da PYD’nin askeri kolu ise, YPG, Halk Savunma Birlikleri.
Sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor: PKK’ya. Ortak özellikleri Suriye’de faaliyet göstermeleri.
Kafa karıştırmaya gerek yok, bugün Türkiye’nin kendisine askeri harekat düzenlediği PYD / YPG / SDG, artık ne derseniz deyin, Ruslar’ın himayesinde, tanıklığında Suriye Hükümeti ile görüşüyor.
Ve görüşme sonrasında... Suriye Devlet Haber Ajansı Sana’nın haberine göre...
Suriye Ordusu, Türk askerinin bulunduğu bölgeye doğru hareket ediyor.
Sana, bizim Anadolu Ajansı gibi, devletin haber ajansı, dolayısıyla, verdiği haber yüzde 99.9 doğru. Ayrıca, dikkat çeken nokta, bu haberi devletin resmi ajansı veriyor. Türkiye’ye mesaj.
Geçen hafta Suriye Devlet Başkanı Esad’ın açıklaması var, “Türkiye ile savaşacağımızı sanmıyorum” diyor.
Üç hafta kadar önce de, Birleşmiş Milletler’e “PKK terör örgütüdür” diye görüş bildiriyor.
Ama, şimdi Lazkiye’de onlarla görüştükten sonra, askerlerini kuzeye yönlendiriyor.
Yoksa, işin rengi mi değişiyor?.. Tehlikeli bir hâl mi alıyor?.. Suriye ile?..
Diplomatik yoldan değil, tweetler üzerinden görüş bildiriyor Amerikan yetkilileri ya da doğrudan Trump üstleniyor bunu.
Söyledikleri çok açık:
-“Kürtlerin güvenliğini sağlayacağız.
-SDG’yi desteklemeye devam edeceğiz.
-Söylediklerimin dışına çıkarsa, Türkiye aşırı zarar görmüş bir ekonominin gazabına uğrar. Bunu daha önce Rahip Brunson ile ilgili yapmıştım. Para birimleri rekor seviyede düştü, Brunson’u hızla geri verdiler.”
Şimdi yine ekonomi ile tehdit ediyor. 1963’te Türkiye Kıbrıs’ı bombaladığında, Amerika kısmı ambargo uyguluyor, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay tarihi bir itirafta bulunuyor, “Donumuzu bile Amerika veriyor”.
Şimdi elbette böyle bir durum yok ama, bir Amerikan ekonomik ambargosunun maliyetinin ağır olacağı ortada. Kaldı ki, YPG’ye TIR’larla silah gönderiyor ve onları eğitiyor.
Askeri harekata karşı çıkan NATO’ya, Avrupa Birliği’ne ve Arap Birliği’ne Tayyip Erdoğan toptan giydiriyor.
Alman Başbakanı Merkel ile görüşmesinde NATO’ya: “NATO’da ben mi müttefikim yoksa, terör örgütü mü?..”
Arap Birliği’ne: “Topunuz tek Türkiye etmezsiniz”.
AB’ye: “Kapıları açarız, sığınmacılar sizin ülkenize gelir”. AB’ye zaten her fırsatta söylemediği kalmıyor, ayrıca “bize hap yalan söylediler” diyerek devam ediyor.
Bazı ülkelerin Türkiye’ye silah satışını durdurma kararlarını da eklersek, dünyadaki manzara hiç parlak değil.
O kadar parlak değil ki, dün Alman basınına bakıyorum.
Bizim milli takımın Arnavutluk maçında golü attıktan sonra, oyuncularımızın “Mehmetçik selamı” vermiş olması, Avrupa’nın her yerinde olduğu gibi, özellikle Almanya’da günün konusu.
Alman Milli Takımı’nda oynayan Türk asıllı iki futbolcumuz Emre Can ile İlkay Gündoğan bu selamı sempatik tweetlerle destekliyor. İkisinin bu tavrı öyle tepki çekiyor ki, Alman basınında, “Alman Futbol Federasyonu’nun her iki oyuncuyla konuşacağı” haberleri yer alıyor.
Hatta, saygın Der Spiegel dergisi bile, “UEFA’nın bu iki oyuncunun tavrını incelediği” yolunda doğru olmayan bir haber yayınlıyor. UEFA’nın “böyle bir inceleme yok” açıklamasına rağmen.
Tepkiler karşısında Emre Can ve İlkay Gündoğan, söylediklerini düzeltmek zorunda bırakılıyor.
Bu harekatta yalnız kalıyoruz. Birkaç ülke destek veriyor, o kadar. Soru şu:
“Bu yalnızlık Türkiye’yi mi hedef alıyor, yoksa özellikle Tayyip Erdoğan’ı yalnız bırakmak mı?..”
Ne olursa olsun, sonuçta böyle bir yalnızlığın hepimizi etkileyeceği ortada.
Ama, günün sorusu şimdi başka:
“Suriye Ordusu ile Türk Askeri karşı karşıya gelir mi?..
Böyle bir tehlikeyi düşünmek bile, tam kâbus!..
SDG ile Suriye Hükümeti’nin Rusya’nın gözetimi altında buluşması, “Putin’in tezgahı mı” sorusunu akla getiriyor. Putin harekata doğrudan karşı çıkmıyor ancak, Kürtlerle Suriye’yi buluşturarak, dolaylı yoldan Türkiye’yi vahim bir tehlikeye mi itiyor?..
Ankara’nın önündeki en hayati konu şimdi bu.