Her gün sabahtan akşama kadar benzer söylemlere tanıklık edince...
Her gün sabahtan akşama kadar aynı döngü çevresinde dolanınca...
Her gün sabahtan akşama kadar hiç yaratıcılık taşımayan benzer polemiklere boğulunca...
İnsan şöyle derin bir nefes almak istiyor.
Ezberlerlenmiş tekrarlardan kaçınmak istiyor.
Yüzeyden uzaklaşıp, derinlere inmek istiyor.
Tam anlamıyla...
Paslanmış bir dünyadan gerçek, onun için de düşündürücü alanlara bilgiyle, akılla, mantıkla, hiç laf kalabalığına düşmeden, yelken açmak istiyor.
İşte, önceki gün ortaya böyle bir fırsat çıkıyor.
"T24...
Yıllık Buluşmaları" başlığı altında:
"Cumhuriyet'in 100. yılında Türkiye ve dünya nereye" konulu bir panel dizisi, bir çalıştay düzenliyor.
Önce organizasyon...
Herhangi bir Batı ülkesinin başkentinde Brüksel'de, Berlin'de, Paris'te, Roma'da ya da önemli bir kentinde bu tür bir çalıştay (workshop) ya da panel dizisi aynen böyle düzenleniyor, mükemmel.
"- Çeşitli konular seçkin uzmanlarca anlatılıyor, yorumlanıyor.
- Programın akışı, önceden ilan edildiği gibi, hiçbir biçimde aksamıyor.
- Çalıştayı izlemeye gelen konuklar nezaketle karşılanıyor.
- Ayrıca kahve araları ve yemek..."
Sabah 9.30'da başlayan akşam 18.00'e kadar süren çalıştayı geniş salonu dolduran pek çok konuk dikkatle, notlar alarak izliyor.
Dış politikadan iklim değişikliğine, ekonomik krizden göçlere, Cumhuriyet dönemi tarihinden yoksulluğa, şiddetten eşitsizliğe, gençlerin durumuna kadar değişik konular ele alınıyor.
Anlatılan konuların özetinin özetinde, herkesin üzerinde birleştiği bir konu var:
"Bu iktidar gidiyor, seçimi kazanması mümkün değil."
Temelinde pek çok konu sayılabilir ancak, öne çıkan nedenler şöyle:
"- Hızlı yoksullaşma,
- Orta sınıfın çökmesi,
- Olağanüstü bir adaletsizlik, hak ve hukuka erişimin neredeyse ortadan kalkması,
- Yolsuzluk iddiaları,
- Temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması,
- Demokrasiden uzaklaşma, onun yerine keyif bir rejim."
Çeşitli konular ele alınırken, ortak sonuç özetle böyle.
Devamı ilginç.
Seçim sonrasında iktidar değiştiğinde...
"Sürpriz bir biçimde, sorunların çözümü açısından, katılan konuşmacıların hepsinde bir iyimserlik var.
Temel hak ve özgürlükler, demokrasi zaten hemen devreye giriyor.
Ekonomi en çok iki yılda toparlanıyor.
Yönetimde liyakat hemen öne çıkıyor."
Herkesi rahatlatan iyimser görüşler.
Buna karşılık, asıl zorluk, seçim sonrası yeni iktidarı asıl uğraştıracak konular şöyle sıralanıyor:
"- Toplumun kılcal damarlarına kadar her kesime yayılmış olan her türlü şiddet.
- İklim değişikliğine karşı yirmi yıldır ihmal edilen ve fakat mutlaka atılması gereken adımlar.
- Dış göç. Göçün getirdiği her türden yükün hafifletilmesi.
- Eğitimde ve istihdamda fırsat eşitliğinin sağlanması."
Yirmi yılda bu sorunlar öyle birikiyor, öyle kangren hale geliyor ki, demokrasi ve ifade ve basın özgürlüğü de ağır darbe alınca, ülke tarumar (perişan, darmadağın) oluyor.
Öyle bir girdabın içine düşüyoruz ki, Bekir Ağırdır'ın gözlemiyle...
"Ne yas tutabiliyoruz, ne kahkaha atabiliyoruz."
Eşitsizlik derinleşiyor, eşitsizliğin artışı şiddeti körüklüyor.
Eşitsizlik deyince, ırkçılık, etnik ayrımcılık, cinsiyetçi ayrım, hepsi birden şiddeti, şiddet de kutuplaşmayı beraberinde getiriyor.
"Türkiye'nin sosyal yapısı çok derin biçimde yaralanıyor."
Sokakta, evde, trafikte, okulda, hastanede, iş yerinde öfke ve kızgınlık hazır bekliyor.
Bu insanlar üzerinde çok ciddi hasara yol açıyor.
"Türkiye'de ilk kez, son dört yılda evet ilk kez mutsuz sayısı artıyor, mutsuzların sayısı toplam nüfus içinde artık daha fazla."
Bu hastalıklı bir durum. Ve daha fazla sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.
Onun için herkes çok emin, bu iktidar artık gidiyor.
T24'te yazdığım için söylemiyorum. Böyle başarılı bir çalıştayı kim düzenlemiş olursa olsun, onları kutlamayı görev biliyorum.
O nedenle...
"Başta Doğan Akın olmak üzere, T24'ü kutluyorum."
Kulaklarımızın pası gidiyor, düşünce dünyamız zenginleşiyor.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |