"Tarih ve kültür" konulu bir konuşma yapıyor ABD Başkanı Trump.
Belli ki, önceden hazırlanmış, önündeki yazılı metinden okuyor. Yani, dersine iyi çalışmış!..
"Biz tarihi ve tarihimizi çok iyi bilmek zorundayız" diye söze giriyor. Nedenini hemen belirtiyor:
"Çünkü, tarih kendini tekrar edebilir, onun için hazırlıklı olmak ve tarihi iyi bilmek gerekir."
Ardından örnekler sıralamaya başlıyor. Günün konusu ne?.. Pandemi. Oradan başlıyor anlatmaya:
"En büyük pandemi faciası İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1917’de yaşandı!.. Elli ile yüz milyon insan öldü!.."
Belli ki, dersini iyi çalışmış, iyi hazırlanmış. Ufak tefek yanlışlar kadı kızında da olabilir:
1- İspanyol gribi 1918 ile 1920 yılları arasında yaşanıyor.
2- İkinci Dünya Savaşı 1939 ile 1945 yılları arasında geçiyor.
3- İspanyol gribinden ölen insan sayısı elli ile yüz milyon arasında değil, elli milyon.
Yine de, Trump’a kulak vermek gerek, ne de olsa, "tarihi iyi biliyor", tarih ile kültür arasında göz yaşartıcı bağlantılar kuruyor.
Belli ki, iyi hazırlanmış, önündeki metinden okumayı sürdürüyor. "Kültür ve tarih" diyor ya, eh o zaman akla gelenlerden biri "Eski Roma." Trump İtalya üzerinden bağlantı kurarak, sözü "Eski Roma’ya" getiriyor:
"Amerika Birleşik Devletleri ile İtalya arasındaki kültürel ve siyasal ilişkiler bin yıl öncesine dayanıyor, Eski Roma İmparatorluğuna kadar uzanıyor."
Dersini iyi çalışmış, sular seller gibi biliyor ama ufak tefek yanlışlar kadı kızında da olabilir:
- Amerika Birleşik Devletleri 1776 yılında kuruluyor, "bin yıl öncesine" dayanması mümkün değil.
- Eski Roma İmparatorluğu ise, M.S. 476 yılında son buluyor. Dolayısıyla, o açıdan da "bin yıl öncesine" dayanması mümkün değil.
Tarih ve kültür dedin mi, şakır şakır!..
Bir başka örnek Amerikan İç Savaşı'ndan, kendi tarihinden, öyle İspanyol Gribi ya da Eski Roma ile ilişkiler filan değil:
"1775 yılında Kongre birleşik bir ordu kuruyor. Devrimci güçler New York ve Boston’da duruma hakim oluyor. Aynı güçler havaalanını ele geçiriyor."
Yine küçük bir hata var ama olsun, sonuçta koskoca Amerikan Başkanı.
1775 yılında uçak henüz icat edilmiş değil, o nedenle havaalanı filan da yok.
Adam önce ülkesini, sonra dünyayı yönetiyor, her buluşun hangi tarihte gerçekleştiğini bilmek zorunda değil.
Önceden hazırladığı metne bazı "kültürel serpintiler" ekliyor ki, dünya onun ne kadar kültürlü bir Başkan olduğunu görsün. İki örnek veriyor:
"Duvar Orta Çağ buluşudur, tekerlek ise, duvardan önce bulunmuştur, bunları karıştırmamak gerekir."
Doğru, karıştırmak olmaz!.. Ama, Başkan'dır, işi çok, karıştırabilir:
Duvar M.Ö. 9 bin yılında var, Orta Çağ ile uzak yakın ilgisi yok. Tekerlek ise, duvardan sonra bulunuyor, M.Ö. 3.500 yılında. Tekerlek de Orta Çağ’dan çok önce var.
Eh, Başkan!.. Adamın işi başından aşkın, ufak tefek kusurlarını görmezden gelmek gerekir.
Amerikan Başkanı tarih ve kültür dersi verecek de, ABD - AB ilişkilerinden söz etmeyecek... Yok, olmaz!..
"Avrupa Birliği Amerika’nın avantajlarını ele geçirmek için kurulmuştur. Bununla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Birliği’nin kurulmasını desteklemiştir."
Belki Trump’ın sular seller gibi okuduğu kitaplarda öyle yazıyor olabilir ancak, gerçek hayli başka.
Nihai olarak Avrupa Birliği’ne giden yolun temeli 1951 yılında altı Avrupa ülkesinin aralarında oluşturduğu "Kömür ve Çelik Birliği'nin" kuruluşu ile atılıyor. Amaçları o sırada Amerika ile rekabet değil, tam tersine kendi içlerinde ticareti geliştirmek.
Yine de, bir Başkan olarak Amerika’nın çıkarlarını düşünmesi, Avrupa ile iyi ilişikilerin geliştirilmesini sağlamak onun görevleri arasında.
Geniş bir coğrafyada, geniş bir tarih - kültür sentezinde dolaşırken, nedeni pek anlaşılmayan bir biçimde sözü Kürtler’e getiriyor. Verdiği örnek dudak ısırtıyor:
"Kürtler kendi topraklarında yaşamak için savaşmaktadırlar. Savaşıyorlar ama, örneğin bize İkinci Dünya Savaşında yardım etmemişler, Normandiya Çıkarması'nda yanımızda olmamışlardır."
Verdiği tarih ve kültür dersini dinleyenler her ne kadar aradaki bağlantıyı kurmakta zorluk çekmiş olsalar bile, yine "Kürtler ve Normandiya Çıkarması" üzerine bir tez yazmayı akıllara getirmiş olabilir.
Kürtler Normandiya Çıkarmasında Amerika’ya yardım etmiyor ama Başkan Trump bugün Kürtler’e yardım ediyor. Bu örneği, belki de sırf bundan dolayı vermiş olabilir. Nazik bir hatırlatma olarak!..
Trump tarih ve kültür üzerine yaptığı, önceden çok iyi hazırlanmış konuşmasını doğrudan Amerikan Tarihine ayırıyor. Bir başkana da bu yakışır:
"Andrew Jackson çok güçlü bir Başkan'dı. İyi yönetiyordu, yine de, iç savaş çıktığında, çok kızmıştı ve savaşı önleyememişti."
Doğruya doğru, Jackson Amerika’nın Yedinci Başkanı ve çok etkin bir yönetim sergiliyor. Ne var ki, yine ufak bir hata var:
Andrew Jackson 1845 yılında ölüyor, Amerikan İç Savaşı ise onun ölümünde on altı yıl sonra 1861’de başlıyor, yani iç savaşı görmesi ve kızması biraz zor!..
Trump yine haklı!.. Amerikalılara ‘iç savaş" diyerek, kendi tarihlerini hatırlatıyor.
Bu muhteşem tarih ve kültür gezintisinde, Trump verdiği örneklerden hareketle, konuşmasını gelecek kuşaklara asla unutmamaları gereken bir cümleyle noktalıyor:
"Tarih bilgisi ve kültür çok önemlidir, aralarında kopmaz bir bağ vardır."
Trump da bu konuşmasında bunu kanıtlıyor.
Üç gün önce, bir Amerikan klasiği olarak, Başkanlık seçimi öncesinde iki Başkan adayı TV’de tartışmaya çıkıyor. Trump ve Biden.
Tartışma kısa sürede ağız dalaşına dönüyor. O arada Biden Trump’u en zayıf yerinden yakalıyor, gereken vergilerini ödemediğini söylüyor, Trump "yalancısın" diye karşılık veriyor. Bu karşılık üzerine, aynı anda New York Times Gazetesi'nin sitesinden "Trump’ın vergi vermediğine ilişkin belgeler" yayınlanınca, Biden elindeki kozla:
"Sen Amerika’nın gördüğü en kötü Başkansın!.. Palyaço!.."
Tarih ve kültür uzmanı koca Başkan bir de bu damgaya maruz kalıyor:
"Palyaço!.."