Hayır...
"Arnavutluk değil, asıl kökeni Meksika, 1930'lardan itibaren dünyaya, özellikle Balkanlara Meksika'dan yayılıyor."
Süt, yumurta, toz şeker, un, tereyağ, kabartma tozu, vanilya ve üzerine krem şanti...
İspanyolca "Tres Leches" sözcüklerinden türüyor, "üç süt" anlamında, hazırlanışında üç farklı süt ürünü kullanıldığı için bu ismi alıyor:
"Trileçe tatlısı.."
Trileçe, Balkanlarda özellikle Arnavutluk'ta epey revaçta.
Önceki gün Tayyip Erdoğan üç yıllık aradan sonra muhtarlarla "Saray'da" yeniden bir araya geliyor. Konuşması sırasında fark ediyor ki, muhtarlar yemek sonunda ikram edilen trileçeyi yemiyor. Erdoğan biraz da hayretle:
"Trileçeleri yemediniz?.. Neden yemediniz?.. Arnavut kardeşlerimiz üzülecektir."
Çeşitli yörelerden gelen "bin beş yüz muhtarı" Saray'da topluyor, onlara yemek veriyor.
Geçmişte her muhtar yemeğine en az beş yüz kişi katılırken, bu sayı önceki gün bin beş yüze çıkıyor.
Yemekte zeytinyağlılar, etli yemekler, zengin menü eşliğinde, sonunda tatlı, önceki gün trileçe...
Her masaya ayrı garsonlar, anında hizmet mükemmel, ardından çay, kahve...
"Bin beş yüz kişiye verilen ziyafetin maliyeti ne kadar?..
Kimin parasıyla bu ziyafet?..
Hani, nerede tasarruf?.."
Bütçe görüşmelerinde ortaya çıkıyor, Saray'a para yetişmiyor, öylesine israf, öylesine harcama!..
Üstelik, senin benim paramla bin beş yüz muhtara çektiği ziyafette, "Cumhurbaşkanı olarak topladığı muhtarlara AKP Genel Başkanı olarak" konuşuyor, dakikalarca kendi propagandasını yapıyor, hem de malum üslupla:
"Tek parti faşizmi...
Kim bu zihniyet?.. CHP!.. Ellerine fırsat geçtiğinde, milli iradenin her kurumu gibi muhtarlıkların da kapısına kilit vurmaktan vazgeçmezler.
(...) Bunların işi gücü palavra. Ya dürüst olun, dürüst.
(...) Yalan söyleyen ana muhalefetin başı var, dürüstlük bunların semtine uğramamış. Bunların topunu üst üste koysanız, bir tane muhtarımızın tırnağı bile etmezler.
(...) Hatırlayın, bu Sosyal Sigortalar Kurumu'nun başında değil miydi?.. Kurumu batıran bu şahıstır, rezil etti kurumu."
Halkın parasıyla verdiği ziyafette topladığı muhtarlara AKP propagandası çekerken, muhalefet için kullandığı üslup yine aynı:
"İktidara geliyoruz çemkirişlerine..."
Hakaret üstüne hakaret...
Kendisine bir kişi yan gözle baksa, hakaret davası, yetmezse gözaltı, hatta tutukluluk...
Ama, kendisi...
Muhalefete "çemkiriyorlar" demek ne demek?..
Üslubun ötesinde, bir zamanlar SSK Genel Müdürlüğü görevinden bulunan Kemal Kılıçdaroğlu'nu SSK'yı batırmakla suçluyor.
Şimdi durum ne?..
Hazine ve Maliye Bakanlığı 2020 yılına ilişkin bazı kamu kurumlarının görev zararını açıklıyor:
"2020 yılında görev zararlarında en yüksek pay Sosyal Güvenlik Kurumu'na ait, görev zararı 67.5 milyar lira."
Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nu "batırdı" diye suçladığı o zamanki SSK, şimdiki SGK 2020'de en çok zarar eden kamu kuruluşu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 verilerini henüz açıklamış değil.
Erdoğan "kurumu rezil etti" diyor, işte her kurumun kendisine bağlı olduğu ve yine kendisine bağlı Bakanlığın verileri ortada.
Önceki gün Erdoğan ayrıca kabine toplantısı sonrasında konuşuyor, bir yerinde:
"Abuk sabuk fiyatlandırma olmayacak."
Zam yok, anlamında.
O "abuk sabuk fiyatlandırma olmayacak" dediği gün...
"Motorin ile benzine yeniden zam geliyor!.."
31 Aralık'ta, 8 Ocak'ta yapılan motorin ve benzin zammına önceki gün yeni bir zam daha geliyor. Motorine 52 kuruş, benzine 46 kuruş zam.
2021 yılında benzine 46 kez zam yapılıyor. Ortalama her ay dört kez zam!..
Aynı konuşmasında dövizlerin Türk Lirası'na dönüştürülmesi yolundaki çağrılarını tekrarlıyor.
O çağrı ile paralel, Meclis'teki torba yasada yeni bir girişim var:
"Ellerindeki dövizi ve altını Türk Lirası'na çeviren firmalar, o parayı en az üç vadeli yatırdıkları takdirde o son üç ay için elde ettikleri kur farkı kazançları ile vade sonunda elde edecekleri faiz ve kar payı Kurumlar Vergisi dışında bırakılıyor."
Yani, döviz uğruna, Türk Lirası'na yatırdıkları takdirde, son üç ay için firmaların ödeyeceği Kurumlar Vergisi'nden vazgeçiliyor.
Bu vazgeçme bütçe gelirlerinde azalmaya yol açmaz mı?.. Açar!..
Bütçe açığı artar mı?.. Artar!..
O açık enflasyonu biraz daha şişirir mi?.. Şişirir!..
Bir de diyor ki, ‘enflasyonu indireceğiz'...
Enflasyonu indirmek diye bir dert yok, temel dert Merkez Bankası'nda eksiye düşmüş olan döviz rezervlerine ne yolla olursa olsun, arttırmak.
Enflasyon karşısında bitap düşmüş muhtarların boğazında kalmış olmalı ki, trileçeye rağbet etmiyorlar pek.