Mesela, sordu mu?..
Sordu ise, mesela ne yanıt aldı?..
Sordu ise...
Sorması gereken Tayyip Erdoğan.
Sordu ise, sorduğu kişi İngiltere Başbakanı Boris Johnson.
İki ay önce...
İngiliz İşçi Partisi milletvekili John Spellar İngiltere Parlamentosuna bir yasa tasarısı sunuyor:
“1915 Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını öneren bir tasarı”.
Tasarı Avam Kamarası'nda okunuyor. 10 Aralık’ta yeniden okunması öngörülüyor.
İngiliz basını değil ama Ermeni basını iddia ediyor ki:
“Başbakan Boris Johnson tasarıyı destekliyor!..”
Önceki gün Tayyip Erdoğan New York’ta Boris Johnson ile görüşüyor.
“-Görüşmede Erdoğan bu konuyu Johnson’a soruyor mu?..
-Sordu ise, ne yanıt alıyor?..
-Sormadı ise, neden sormuyor?..”
Erdoğan ile birlikte New York’a giden Türk gazeteciler, Erdoğan’ı şişirmekten, orada açılan Türkevi’ni övmekten, bu gibi konuları kovalamaya pek zaman bulamıyor.
Oysa çok basit:
“Gündeme geldiğinde, Boris Johnson bu tasarıyı destekleyecek mi, karşı mı çıkacak?..”
Artık kendi yandaşları bile açıkça söylemekten çekinmiyor.
Son olarak, partiyi birlikte kurdukları, uzun süre yol arkadaşlığı yaptıkları en yakınlarından Bülent Arınç’ın gözlemi:
“Bizim dindar insanlarımızın bile bir gün tamamen tersine döndüğünü göreceksiniz.
Çünkü onlar böyle hamaset kokulu konuşmaların yanında cebine giren ve cebinden çıkan paraya bakar. Eğer onda bir eksilme görüyorsa, din, iman, vatan, millet bir kenarda durur. Onlara saygısını eksik etmez ama değer yargıları değişebilir”.
Dindar ve muhafazakâr kesimin içinde yetişmiş, onları çok iyi tanıyan ve onlardan biri olan Bülent Arınç bile sonuçta aynı açmaza işaret ediyor:
“Geçim sıkıntısı, ekonomik kaygı”.
Erdoğan’a bakarsanız, ekonomi sürekli “şahlanma” halinde!..
Yıllardır ve bir kaç haftada bir “şahlanıyoruz!..”
“Şahlanma masalları” birbirini izlerken, ekonomideki gerçeği unutuyor ya da unutuyor görünüyor.
Verdiği ekonomik sözlerin, gösterdiği ekonomik hedeflerin hiç birisi tutmuyor.
“-2013 yılında milli gelir 951 milyar dolar. Bugün 750 milyar dolara geriliyor.
-2013 yılında kişi başına düşen gelir 12.480 dolar. Bugün 9 bin dolara geriliyor.
-Hedefi 25 bin dolar olarak açıkladığı halde”.
Bülent Arınç’ın söylediği işte bu, gelirdeki gerilime oylarındaki azalmayı beraberinde getiriyor.
“Gelirlerimiz son yedi yılda yüzde otuz azalıyor, yüzde otuz!..”
Ayrıca...
AKP ile birlikte çok başka bir adaletsizlik daha doğuyor.
“AKP ile birlikte bozulan gelir bölüşümü, son yedi yılda çok daha fazla bozuluyor.
Nüfusun en varlıklı yüzde 20’lik kesimi ile en yoksul yüzde 20’lik kesimi arasındaki fark, daha da açılıyor, gelir bölüşümü düşük gelirliler aleyhine bir kez daha bozuluyor”.
Özellikle gıda fiyatlarındaki anormal artışlar sonucu, çünkü üretim düşüyor, köylü nüfus azalıyor, gıda ürünlerinde girdi fiyatları artıyor, düşük gelirli insanların “geçinemiyoruz” feryatlarına dönüşüyor.
New York’a giderken, fiyat artışlarına önlem olarak, şunu söylüyor:
“Zincir marketlerdeki fiyat farklılıklarının üzerine giderek, buralardaki ciddi fiyat farklılıklarını süratle kaldıracağız”.
Bu cümlede önce bir “itiraf” var.
“Fiyat farklılığı” dediği aslında “pahalılık”. Pahalılık demek yerine, kavrama makyaj yaparak, “fiyat farklılığı” diyor.
Sonra da...
Nasıl önleyecek?..
“Üzerine giderek!..”
Ekonomik çözüm yerine, hala “üzerine gitmek”, muhtemelen denetim, baskın, teftiş, müfettiş kanalıyla.
Kira artışlarına bulduğu çözüm yine aynı, “Bakanlar yakın takibe alarak, bu zulmü bitirecek”.
Oysa sorun çok ciddi ve çok başka yerde.
2021 ile birlikte ve daha yılın ilk gününden başlayarak...
“Doğal gaza yedi kez zam, elektriğe üç kez zam yapılıyor”.
Konutlardaki yükselen faturaların yanı sıra, bu iki temel üretim girdisinin maliyetlere etkisi anormal.
Artan maliyetlerle üretici fiyatları hızla yükseliyor. Bu da, toptan ve perakende fiyatları patlatıyor.
Başka bir örnek, kış geliyor...
“Geçen yıl tonu 1.200 lira olan kömürün tonu şimdi 2.400 lira, ikiye katlanmış bulunuyor”.
Fiyat artışlarını izleyen ve açıklayan bir kurum var ya, hani TÜİK, Erdoğan’ı sevindirmek için elinden geleni yapan, yöneticileri dört kez değişen TÜİK...
TÜİK fiyat artışlarını belirlemek amacıyla 120 gıda ürününü izliyor, o ürünlerdeki fiyat değişimlerine bakıyor.
“120 gıda ürününün 88’inde fiyatlar artıyor, genel bir pahalılık insanların geçim derdini körüklüyor”.
Sen buna çare bul!..
“Şahlanıyoruz” masallarına artık kimse inanmıyor.
Yandaşlar iki gündür New York’tan Erdoğan’ın istediği yazıları yazıyor, Türkevi şöyleymiş de böyleymiş de, bilmem ne!..
“Türkevi macerası ağır sorunlara çare olmuyor, en fazla Erdoğan’ı bir kaç saat avutuyor, o kadar!..”
Al işte, bu satırlar yazılırken, dolar 8.67’ye tırmanmış bulunuyor.
Üstelik faiz yüzde 19.
Dön baba dönelim, her dönüşte biraz daha içeri girelim.