“1950 Kore, 1954 Guatemala, 1958 Endonezya, 1965 Belçika Kongosu, 1961 Vietnam, 1964 Laos, 1969 Kamboçya, 1980 İran, 1981 El Salvador, 1981 Nikaragua, 1983 Grenada, 1986 Liberya, 1989 Panama, 1991 Irak, 1995 Bosna, 1998 Sudan, 1999 Sırbistan, 2001 Afganistan, 2003 Irak, 2004 Haiti, 2014 Suriye”.
Amerika’nın jandarmalık maceralarından son yetmiş yılın listesi. Arada gözden kaçmış olan ülkeler olabilir.
Bunların hepsine Amerika askeri müdahalede bulunuyor, kısaca o ülkelerde savaşıyor.
“Savaşıyor ve hepsinde çuvallıyor”.
Onca teknik güce, en modern silah araç ve gerekçelere, hesapsız harcamaya rağmen, çuvallayıp rezil olsa iyi ancak, öyle olmuyor.
“Bazı ülkeler yine de belini doğrultuyor, çoğunluk ise, yıllarca süren kargaşaya düşüyor, hatta iç savaşa sürükleniyor”.
Geride kalan halk ise hem kendi içinde bin türlü sorunla boğuşuyor, hem de uluslararası sorun yaratıyor. O sorunun adı da “göçmenler” oluyor.
Yeni örnek, Afganistan.
Türkiye burada tam anlamıyla odakta.
Önce Suriyeli göçmenler. Sayıları 5 buçuk milyona varıyor.
Arada çeşitli ülkelerden gelenler var, şimdi de “Afgan göçmenler” ile birlikte, Türkiye’deki toplam göçmen sayısının 6 milyona doğru tırmandığı hesaplanıyor.
Bu konuda henüz bir politika belirlememiş AKP, birbirini tutmaz açıklamalarla, ne yaptığını bilmez durumda.
Tayyip Erdoğan bir gün öyle, bir gün böyle:
Bir gün: “Finansmanı iyi yönettiğimiz için göçmen almaya devam edeceğiz.”
Ertesi gün: “Türkiye yol geçen hanı değildir, daha fazla göç yükü kaldıramayız.”
Buna rağmen, Afganlar gelmeye devam ederken, Erdoğan yeniden sahnede:
“Türkiye sınırlarına hâkimdir.”
Hâkim ama kendisi açıklıyor, “şu anda yaklaşık üç yüz bin Afgan göçmeni” var.
AKP Sözcüleri “Türkiye Avrupa’nın göç ambarı değildir” derken, Avrupalılar farklı düşünüyor.
Almanya Başbakanı Merkel:
“Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olamaz ama sığınmacılara bakmaya devam etsin”.
Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz:
“Taliban fanatizmini istemiyoruz, Afgan göçmenler için en iyi yer Türkiye’dir”.
Belçika Göçmen Bakanı Sami Mehdi:
“Türkiye’yi Afganlar için güvenli bir ülke haline getirmek, göçmen akışlarını yönetmemize
yardımcı olur”.
Bir Alman milletvekili:
“Türkiye’ye göçmenler için para veriyoruz, biz ne dersek, o olur”.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü:
“Afganistan’tan kaçanlar için en iyi yer Türkiye’dir”.
Ülkelerini yöneten ya da söz sahibi bu insanlar bu cüreti nereden buluyor?..
Verdikleri altı milyar Euro’dan mı alıyorlar bu cesareti?
Ve neden hep Türkiye’yi işaret ediyorlar?
Ayrıca...
Kullandıkları ifadeler rencide edici değil mi?
Pervasız ve “bu iş bu kadar, Afgan göçmenler Türkiye’ye” gibi emredici bir ton taşımıyor mu?
Dış politikayı yönettikleri sanan “bu yerli ve milli arkadaşlar ile onlara körü körüne ortaklık eden öteki millicilerin” kanına dokunmuyor mu bu ifadeler?
Kaldı ki...
Haritaya bakın;
“Afganistan’ın doğusunda ve güneyindeki komşusu Pakistan, batısında İran, kuzeyinde Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, kuzeydoğusunda Çin ile komşu”.
Türkiye komşusu olmadığı gibi, aramızda 2.500 kilometre var.
Afgan göçmenler neden o ülkelere sığınmıyor da, onları geçerek Türkiye’ye geliyor?
Bir kaç gün önce Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar açıklıyor:
“Askerimizin Afganistan’da kalması için tezkere hazırlıyoruz.”
Yurt dışına asker gönderirken, Meclis’ten geçmesi gereken bir tezkere.
Akar’dan bir gün sonra, AKP Sözcüsü:
“Tezkere meselesi yanlış anlaşıldı.”
Parti sözcüsü Bakanı yalanlıyor!
Neden?
Taliban açıklama yapıyor:
“Afganistan’da yabancı asker istemiyoruz. Hava alanında da, Türk askerine ihtiyaç yok, orasını biz koruruz.”
Erdoğan defalarca Kabil Havaalanı'nı Türk askerinin koruyacağına ilişkin açıklamalarda bulunuyor.
Önceki gün Savuna Bakanı Hulusi Akar:
“Türk askerinin Afganistan’dan tahliyesine başlanmıştır. İntikal faaliyetlerini en kısa sürede tamamlamayı hedefliyoruz”.
Ve dün... Hava alanını koruruz... Tezkere... Filan... Derken:
“İlk grup Türk askeri Ankara’ya geliyor”.
AKP Afganistan politikasında yalpalarken, bir söylediği diğerini tutmazken...
AKP dışında olup da, çağımızın en gerici, en kökten dinci, en şeriatçı, hepsinin üstüne insanlık dışı uygulamalarıyla bir terör örgütü olan Taliban’a güzellemeler döşenenler eksik değil.
“Afganistan’ın Kurtuluş Savaşıymış, cart curt!.. Taliban’a destek olmalıymış, hart hurt!..”
Bu saçma sapan, abuk sabuk söylemlerde bulunanları fena halde yanıltacak bir gelişmenin izleri var:
“Kuzeyde yaşayan Şii Hazarlar ile Özbekler, Türkmenler, Tacikler Taliban’dan zerre kadar memnun değil”.
İçeride bir kıpırdama var. Hele de, televizyonun yasaklanması, kadınlara hiç bir hak tanınmaması, boğaz kesmeler, insanların kafalarına seri halde kurşun sıkmalar, dini kurallara zorla uyulmasını isteme gibi zorbalıklar o memnuniyetsizliği arttırıyor.
“Taliban ile birlikte Afganistan’ı iç savaş tehlikesi bekliyor”.
Amerika, bu son başarısıyla ne kadar övünse azdır!