Yok, İngiltere’de “Tayyip Erdoğan’ı hicveden en iyi şiir yarışması” düzenlenmiş. Yok, yarışmayı Londra eski Belediye Başkanı Boris Johnson kazanmış.
Yok, Boris Johnson Osmanlı’nın son dönemlerinde, ülkesine ihanet eden Damat Ferit Paşa kabinesinde “Nazırlık” (Bakanlık) yapan, Milli Mücadeleye şiddetle karşı çıkan Ali Kemal’in öz torununun oğluymuş.
Yok, hiciv yarışmasını kazanana bin 300 Avro tutarında ödül konulmuş.
Yok, yine Erdoğan aleyhine şiir yazan, Erdoğan’ın girişimiyle yargılanan TV sunucusu Böhmermann’ın o şiiri Alman Parlamentosu'nda okunmuş.
Yok, bir Amerikan TV’sinde yine Erdoğan mizahi bir dille eleştirilmiş.
Yok, Cenevre’de bir sergi açılışında Erdoğan aleyhine pankart asılmış.
Yok, Batı medyası ve politikacıları Erdoğan’ı değişik açılardan sık sık eleştiriyormuş.
Bunların hepsi gerçek. Ama, bir başka gerçek daha var, Erdoğan atı almış, Üsküdar’ı geçmeye çalışıyor, yani Başkanlık hayali.
Dün dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte bu yönde ciddi bir kazanım elde ediyor.
Erdoğan’ın kazanımının tarihçesi aslında kısa, on bir aylık bir süre, geçen yıl 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra başlıyor süreç.
Üç parti CHP, MHP ve HDP 7 Haziranda AKP’nin önüne geçiyor, AKP’yi iktidardan indiriyor. Üçlü koalisyon pekala mümkün iken, AKP pekala iktidardan düşmüş iken, Devlet Bahçeli imdada yetişiyor. Her seçeneği elinin tersiyle iterek, AKP’ye, Erdoğan’a müthiş destek veriyor.
Fırsat bu fırsat, Erdoğan kırk beş gün oyalıyor, zaman kazanıyor, CHP’nin de uyumasıyla, ülkeyi erken seçime götürüyor. 1 Kasım seçimi AKP’yi yeniden tek başına iktidara taşıyor.
Sonrasında her kritik durumda, Bahçeli AKP’nin arka bahçesi. AKP de bunun karşılığını veriyor, MHP’nin olağanüstü kongresini engellemek için canını dişine takıyor, ama polisle, ama yargı eliyle.
Fırsat tepenlerden bir diğeri, bugüne gelmenin bir başka sorumlusu HDP.
7 Haziran’da 80 milletvekili ile yüzde 13 gibi yüksek bir oranla Meclis'e giriyor. Ne yapıyor? Türkiye’nin partisi olmak varken, gözünü Kandil’den ayıramıyor.
1 Kasım’da bu HDP’ye pahalıya mal oluyor, 80 bir anda 59’a düşüyor. Ama, ders almıyor.
Ve bu arada terör, tarihin en kanlı günlerine imza atıyor, Türkiye’nin her yerinde, çoluk çocuk, yaşlı, kadın, Türk, Alman, asker, polis, sivil dinlemeden.
Barış umutları sönüyor, savaş çığlıklarından geçilmiyor.
O çığlıklar arasında HDP kan kaybetmeye devam ediyor.
Başkanlık her fırsatta gündeme iyice oturuyor.
MHP ve HDP’nin el birliği ile.
Yok hayır, bu denklemde CHP’yi ihmal etmek yanlış olur.
Muhalefet partisi olarak, hiçbir varlık gösteremediği gibi, akıl almaz hatalarla, saçma sapan söylemlerle okların hedefi haline geliyor. Fena halde yıpranıyor.
Ülke başkanlık rejimine, dikta yönetimine doğru gidiyor, CHP bu ekmeğe yağ sürüyor.
Kaç CHP’li olursa olsun, sonuçta bazı CHP’lilerin oylarıyla dokunulmazlıklar, referanduma gerek kalmadan, kaldırılıyor.
CHP’nin 1950’lerden bu yana en büyük hatası, hatalarının en başta geleni. Dokunulmazlık oylamasına verdiği katkı ile rejim değişikliğine giden yolu sonuna kadar açıyor.
Bundan sonra Türkiyeyi olağanüstü bir çalkantı bekliyor:
Rejim değişir, her yer karanlık. Parlamenter sisteme veda.
Bütün bunların karşılıklı anlayış ve barış içinde geçmeyeceği ortada. Kim bilir ne hengame, ne kasırga, ne fırtınalar bekliyor bizi. Gerilimden gerilim, kutuplaşmadan kutuplaşma beğen. İyice dibe vurarak.
Bu arada, her şeye rağmen, MHP’de genel başkan değişebilir ya da yeni bir milliyetçi parti kurulabilir ki, o bloğu iyice parçalar. Yeni parti kurulmaz, Genel Başkan değişmez ise, MHP ilk seçimde zaten baraj altında kalır. AKP için ballı börek.
Kaldı ki, o zamana kadar Erdoğan’ın atı Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur.
CHP’de yeniden “genel başkan tartışması” çıkabilir, orası daha da karışır. AKP’ye bir ballı börek de oradan.
Rahmetli Çetin Altan vari, “enseyi karartmayın” diyeceğim ama, epey zor. Hiç bu kadar kötümser olduğumu hatırlamıyorum.
Dokunulmazlıklar kalktı, Türkiye’nin beli kırıldı. Siz üçünüz, CHP, MHP ve HDP, ayağa kalkın, tarih sizi affetmeyecek.