Tam yumurta kapıya dayanmış iken...
Ne demek bu?
Tam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tutuklu gazetecilerin başvurularını incelemeyi kabul edip ve hatta kabul etmek için içtüzük değişikliğine gitmişken...
Anayasa Mahkemesi bir celsede kördüğüme adaletin kılıcını vurmak zorunda kalıyor ve Mehmet Altan ile Şahin Alpay’ın “hak ihlaline uğradıklarına” karar veriyor.
Turhan Güney tutuklu değil ama, onun da hak ihlaline uğradığına karar veriyor.
Bu karar emsal oluşturuyor ve bu kararla birlikte tüm tutuklu gazetecilere tahliye yolu açılıyor.
Anayasa Mahkemesi (AYM) son yılların en önemli, önem demek ifade etmiyor, tarihsel bir karar alıyor.
Tutuklu gazetecilerin “hak ihlaline” uğradıklarını “hukuken” tescil ediyor.
Bu kararla birlikte, lamı cimi yok, tutuklu meslektaşlarımızın tamamının tahliye edilmesi gerekiyor.
Peki, AYM bu karar nası varıyor?
“Yumurta tam kapıya dayanmışken” sözü ile ne anlatmak istiyorum?
Şimdi biraz geriye gitmek gerekiyor. Bu konuda üç gün önce yazdığım yazıyı hatırlatmam şart.
Aralık 2016’da tutuklu gazeteciler “hak ihlaline uğradıkları” gerekçesiyle AYM’ye başvuruyor.
Ancak, AYM’den yaklaşık dört ay hiç ses çıkmıyor, olumlu ya da olmsuz.
Bunun üzerine gazeteciler AİHM’e başvuruyor. AİHM bakıyor ki, henüz iç hukuk yolları tüketilmiş değil. Oysa, AİHM dosyalara ancak iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra bakıyor.
Buna rağmen...
AİHM olağanüstü bir karar veriyor.
İç hukuk yolları tüketilmediği halde, bizim meslektaşlarımızın dosyalarına bakabilmek amacıyla kendi içtüzüğünü değiştiriyor. Kendi tarihinde bir ilk.
Hükümetten savunma istiyor ve bugünlerde, eli kulağında karar aşamasına geliyor.
AYM işte tam bu sırada tahliye kararı veriyor.
AYM vermese, çok büyük olasılıkla AİHM aynı kararı verecek.
Dolayısıyla, bu kararıyla AYM kendini hukuken kurtarmış oluyor.
AYM dün toplanıp karar verecek ya...
Vurgulanması gereken ilginç bir ayrıntı var.
AYM dün sadece Turhan Günay, Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın dosyalarına bakacağı halde, diğer tutuklu gazeteciler için de görüş istiyor. Cumhuriyet Gazetesi avukatları da o görüşü AYM’ye bildiriyor.
AYM’nin kararı ile birlikte:
Akın Atalay, Murt Sabuncu, Ahmet Şık, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan gibi aklıma ilk gelen tutuklu meslektaşlarımızla birlikte diğer tutuklu gazetecilere de tahliye yolu açılıyor.
Belki de, bu satırları siz okurken, onlar tahliye edilmiş olabilirler.
Gecenin 2’si, sabahın 5’i, hiç fark etmez, AYM kararını Ağır Ceza Mahkemelerine bildirmek, onlar da karara uymak zorunda.
Bu kararın siyasal bir anlamı var mı? Hele de son bir kaç yıl içinde yaşadığımız onca hukuksuzluk çalkantısı içinde?..
Her ne kadar, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha iki yıla yakın zaman olsa bile, bu karar siyasal açıdan bir yumuşama olabilir mi? Cumhurbaşkanlığı seçimlerini dikkate alarak...
Bu yönde yorumlayanlar var.
2019’a ek olarak, Türkiye ile Avrupa Parlamentosu arasında hafif hafif yeniden bir yoklama, buzları kırmak olmasa bile, buzları kırmaya dönük hafiften hazırlıklar göze çarpıyor.
Bunun bir etkisi olmuş olabilir mi? Belki...
Her şeye rağmen...
Öyle bir üç, dört yıl yaşadık ki ve hala yaşıyoruz ki...
Bence, “tamam şimdi artık yumuşama dönemine giriyoruz” diyerek, erken erken iyimser yorumlara girmek yanıltıcı olabilir.
Siyasal açıdan demek istiyorum.
Onun ötesinde, AYM kararı ile iktidarın “ben neler yaptım”, ağır ceza mahkemelerinin ise, “ben nasıl kararlar verdim” diye, kendi içinde hesaplaşması gerek.
Siyasal düşüncelerimiz ne kadar farklı olursa olsun, tutuklu meslektaşlarımıza bir an önce “aramıza yeniden hoş geldiniz” demek istiyorum.
Tam demek istiyorum derken, gece geç saatlerde, artık nasıl niteleneceğini bilmiyorum, mahkemeler Mehmet Altan ile Şahin Alpay’ın tahliye talebini reddediyor.
Gerekçe, henüz kararın Resmi Gazete’de yayımlanmadığı.
Hukukçulara soruyorum, daha önce AYM kararlarından sonra tahliyeler hemen gerçekleşiyor.
Şimdi ise…
Hâlâ ümidimi koruyorum