İlk medya, ardından iş dünyası, şimdi sıra vakıf üniversitelerinde. Kokusu, yani haberleri bir süre önce çıkan bir olay. Önceki gün Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelikle resmiyet kazanıyor:
YÖK eline sopayı alıyor, vakıf üniversitelerini hizaya getirmek üzere, hiçbir demokratik ülkede eşine rastlanmayacak bir disiplin getirmeyi amaçlıyor. 12 Eylül mantığından beter.
YÖK’ün yönetmeliği vakıf üniversitelerinde çıt çıkmasını önleyecek yaptırımlarla dolu. Bir disiplin, bir denetim, gözünün üstünde kaşın var talimatnamesi.
Vakıf üniversitelerinde öğrenci alımını da durdurabilir, kontenjanlarını da sınırlayabilir, üniversitenin faaliyetini geçici olarak da durdurabilir, hatta kapatabilir.
Ancak askeri darbe dönemlerinde görülebilecek sıkıyönetim uygulaması. Üstelik, bunu bir yönetmelikle yapıyor.
Bir süre önce yandaş basında vakıf üniversitelerine yaptırım getirileceği haberleri yer alıyor. Dün bu gerçekleşiyor.
İlk hedef belli: Cemaat üniversiteleri. YÖK bu üniversitelerde bir denetim yaptığında, bir eksiği mutlaka bulabilir. Bulması da şart değil, bir gerekçe hazırlanabilir. İşte, o anda itibaren bu yönetmeliğe dayanarak, istenmeyen üniversite sistem dışına çıkartılabilir.
O kadar basit ki, diyelim ki, bir derste, bir konferansta hükümet eleştiriliyor, sen misin eleştiren, yönetmelikte acele ilgisiz bir madde bulunabilir ve o üniversiteye geçmiş olsun. Medyada ve iş dünyasında öyle olmuyor mu? Keyfi, tek ölçü “benden değilsin”.
Diyelim üniversite kapatılıyor, öyle vahim ki, yönetmeliğe göre, öğretim üyeleri ile çalışanların sözleşmeleri feshediliyor. Öğrenciler ise, oraya verdikleri ücreti bulundukları kentin devlet üniversitesine ödeyerek, o üniversiteye geçiyor. Akıl alacak gibi değil.
Resmi üniversiteler zaten yüzyıllık suskunluğu yaşıyor. Demokrasiye aykırı bunca olay ayyuka çıkıyor, hiç birinden çıt yok. Buna şimdi en keskin biçimde vakıf üniversiteleri ekleniyor.
Önümüzdeki dönemde bazı cemaat üniversiteleri kapatılırsa, hiç sürpriz olmaz.
İkinci hedef de belli: İş dünyasının kurduğu vakıf üniversiteleri. Cemaatle var ama, iş dünyası ile bütünüyle amansız bir kavga yok. Bazıları ile arası limoni. İş dünyasının tamamı AKP’yi desteklemiyor ve onlar arasında vakıf üniversitesi kurmuş ciddi sermaye sahipleri var.
YÖK, aslında AKP Hükümeti, cemaatle birlikte büyük sermayeye, kurdukları üniversiteler üzerinden “dikkaaaat” çekiyor. Hele bir, hükümetle farklı çizgiye gelsinler.
Üçüncü hedef de belli: Bölücülük yapanlar. Bir vakıf üniversitesinin yöneticileri bölücülük faaliyetinde bulunur ya da bölücülük eylemlerini desteklerse, bu da o üniversitenin sonunu getirebilir.
Peki, YÖK’e, yani iktidara göre, bu hataların, eksikliklerin ya da yönetmelikte yazdığı gibi, “mali zafiyetin” ölçüsü ne? Bunlar neye göre hata, eksik, yanlış? Bunların hata, eksik, yanlış olduğunu kim belirleyecek? YÖK.
YÖK bu yönetmelikle kendi hukukunu yaratan bir yargı organına dönüşüyor. Vakıf üniversiteleri üzerinden cemaati ve iş dünyasını hizaya getirecek bir organ. Adet yerini bulsun diye, bölücülük de konulmuş.
Bu mu 2023 hedefi? Bu mu demokrasi? Bu mu özgürlük? Bu sopalarla mı eğitimi ve kültürü geliştireceksiniz? Bu sıkıyönetim yönetmelikleriyle mi milli geliri arttıracak insan gücünü yetiştireceksiniz? Her alanda kaliteyi böyle mi yükselterek, dünya ile rekabete gireceksiniz?
Bu yönetmelikte cemaat öncelik taşıyor, aynı anda bütün vakıf üniversitelerine “has duuuuur” çekiyor. Ya benimlesin ya bitersin.
İki gün önce yayınlanan yönetmelik geçen Kasım ayında kabul edilen torba yasaya dayanıyor. Anayasa Mahkemesine gitme süresi bitiyor, YÖK, yani AKP iktidarı yönetmeliği çıkartıyor.
AKP iktidarı toplumda var olan kurumları birer birer esir alıyor. Muhalefet bu yönetmeliğin iptali için derhal yargıya gitmeli. Hukukun (h’sı) varsa, bu yönetmelik iptal edilir.