Salonda soğuk rüzgarlar esiyor... Buz gibi bir hava... Herkes birbirine bakıyor... Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği toplantı salonu...
Emir Ankara’dan yurt dışındaki Türk büyükelçiliklerine, temsilciliklerine:
"15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü nedeniyle temsilciliklerde programlar düzenlenmesi..."
15 Temmuz... Dört yıl önceki darbe girişimi... Yurt dışındaki temsilcilikler bulundukları ülkelerde 15 Temmuz’u anlatmak, bunun üzerine program düzenlemekle görevlendiriliyor. Dışişleri bu konuda çok hassas!.. Demek ki, Saray çok hassas!..
Ankara’dan gelen talimat doğrultusunda Viyana’daki Türk Büyükelçiliği de bir program düzenliyor. Oradaki büyükelçi malum, siyaseten döne döne başı dönen, sonunda nasıl olduysa, Tayyip Erdoğan’ı da kafakola alan ve birkaç ay önce Viyana’ya atanan Ozan Ceyhun.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden, sol görüşlü Demirtaş Ceyhun’nun oğlu. Türbanlı bir kadınla evlenerek, kadına elini öptürürken poz veren, babasının kemiklerini sızlatan biri.
Tesadüf bu ya, bir zamanlar "bizim mahalleden" hiç çıkmadığı ve kendisini iyi tanıdığım için biliyorum, AKP’ye ya da İslami ideolojiye yakın biri olduğunu hiç sanmıyorum. Oportünizmin tek bir ideolojisi var:
"Her durum ve koşulda kendi çıkarını sağlamaya çalışmak, gerisini boş ver!.."
Dışişleri’nden gelen talimat çerçevesinde Ozan Ceyhun da Viyana’da Büyükelçilik'te bir program düzenliyor.
Bizdeki aziz ve leziz medyaya pek yansımıyor, ne de olsa doğru ve iktidar aleyhine haberler sansüre uğradığı için Avrupa’nın önemli başkentlerinde Türkiye ile ilgili söylenenler bizde yazılı ve görsel medyada acele es geçiliyor. Hele bir geçilmesin!..
Örneğin, Avusturya’da siyasetçiler sık sık Ankara’ya eleştirilerini eksik etmiyor. Konu önemli değil, eleştiri alanı nasıl olsa geniş!..
O geniş alanlardan biri de, 15 Temmuz günkü programda yaşanıyor.
Viyana’da programa davetli olanlardan biri renkli bir siyasetçi. Avusturya’nın eski Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, kendi düğününde Putin’le dans eden güzel kadın.
Güzel ve aynı zamanda iyi bir hatip.
Davet edilirken, kendisinden özellikle 15 Temmuz üzerine düşüncelerini açıklaması isteniyor.
Ancak, Kneissl 15 Temmuz’la ilgili tek laf etmiyor, onun yerine "Viyana Diplomasi Akademisi notlarından" bölümler okuyor. Kneissl Ozan Ceyhun’a diplomasi diskuru çekiyor.
"Diskur?.." Türk Dili Kurumu sözlüğünde, söylev vermek, nutuk çekmek anlamında. Halk ağzında, "öğüt vermek, meydan okuyan uzun nutuk çekmek" anlamında.
Kneissl diplomasi üzerine notlarını okurken, eklemeyi ihmal etmiyor:
"Diplomatlar kızmazlar, not alırlar!.."
Programa davetli ikinci konuşmacı Efes’te kazı çalışmalarına katılmış olan, o kazıların müdürü Dr. Landstaetter.
Arkeolog Landstaetter iki ülkenin diplomatik ilişkileriyle ilgilenmediğini vurgulayarak, Efes’te kazıların yeniden başlaması gerektiğini anlatıyor. 15 Temmuz ya da siyasetle ilgisi yok.
Sadece "arkeolojik kazılar üzerinden kurulacak kültürel köprülerin diplomatik ilişkilere olumlu biçimde yansıyabileceğini" belirtiyor.
Diğer başkentleri bilmem ancak, Viyana’da hedeflenen amaç gerçekleşmiyor, üstüne üstlük Ozan Ceyhun’a "diplomatik diskur" çekiliyor!..
Viyana demişken...
Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi Avrupa’nın pek çok ülkesinde tepkiyle karşılanırken...
Viyana’da bugünden bir başka hazırlık ve farklı bir çağrı var. Çağrı şöyle:
"12 Eylül cumartesi günü Osmanlılar'ın 1683 tarihindeki Viyana kuşatmasının püskürtülmesi nedeniyle Hıristiyan değerleriyle daha güçlü bir Avrupa için anma günü."
Çağrı ilginç bir girişle başlıyor.
"Korona nedeniyle dünyanın yeniden çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya kavuşması beklenirken..."
Viyana’nın 1529 ve 1683 yıllarında iki kez kuşatılmasından söz edilerek, Viyana’nın fethi ile aslında "Orta Avrupa’nın İslamlaştırılmasının" amaçlandığı tezi ileri sürülüyor.
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle birlikte, Erdoğan’ın da bugün benzer politikayı izlediği öne sürülüyor.
Bunlardan dolayı da...
12 Eylül Cumartesi günü herkesin şimdiden Viyana kuşatmasını protesto ederken, "Hıristiyan kültür temelli bir politika oluşturmak üzere, düzenlenecek etkinliğe aktif olarak katılması" isteniyor.
Ayasofya’nın camiye dönüşmesi sonrasında Avrupa’dan gelen pek çok tepki biliyorum, hemen hepsini okuyorum. Hepsi siyasal amaçlı ve Erdoğan’ı eleştiren satırlar.
Ancak, ilk kez Ayasofya’nın rövanşı olmak üzere, "Hıristiyan temelli bir Avrupa’dan" söz edildiğini görüyorum.
Bu çağrı Ayasofya sonrasında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği açısından bir "ihtar" olsa gerek!..
Geçmiş yıllarda "Müslüman Türkiye’yi Avrupa’ya almayız, AB Hıristiyan birliğidir" laflarını çok duydum.
Şimdi benzer yaklaşım Ayasofya rövanşı üzerinden yeniden gündeme getiriliyor.
Bu dönemde Türkiye’nin AB üyeliği?.. Geçmiş olsun!..
"Artık önümüzdeki maçlara bakalım!.."