Vizeyi kaldırmak isterken, Ermeni soykırım yasasını tanımak için hareket geçmek de ne demek? Almanya’da.
Dün öğleden sonra, saat 16.00-17.00 dolaylarında Brüksel ve Berlin’le konuşuyorum, bugün açıklanacak olan Türkiye’ye vize serbestiyeti ile ilgili olarak.
Brüksel’den aldığım üç bilgi var, Brüksel’e göre:
Bu olumlu haberlere rağmen, Brüksel ve Berlin’de Türkiye bağlantılı onlarca haber var, hepsi de aleyhte. Vizeyi kaldırırken, Türkiye’yi hallaç pamuğu gibi atıyorlar.
Örneğin, Meclis Anayasa Komisyonu'nda havada uçan yumruklar, şişeler uzun uzun anlatılıyor. Buna ek olarak, Brüksel’de dilden dile dolaşan laf, “Erdoğan HDP (Kürt) milletvekillerinden kurtulmak istiyor.”
Ardından bu sözün yorumları yapılıyor, “Başkanlık sistemi, erken seçim” gibi, bize burada yabancı olmayan görüşler.
Derken, Erdoğan-Davutoğlu çekişmesine sıra geliyor. Davutoğlu’na şans tanıyanların sayısı sürekli azalıyor.
Ve değişmeyen gündem maddesi, basın ve ifade özgürlüğü eleştirileri, otoriter yönetim kaygıları ile birlikte.
Bunları söyleyerek, kendilerini kendi demokratik değerleri karşısında temize çıkarma denemesi. Sığınmacılar karşılığında, Türkiye’ye verdikleri rüşvetin bilincinde olarak.
Vizeyi kaldırıyor ama, bunları da söylemiş oluyor. Sanki Ankara’nın çok umurunda.
Vize kalkarsa, siz hazır olun, Ankara’da çalınacak davul ve zurnalara.
Almanya Başbakanı Merkel ile hükümet ortağı SPD’nin güçlü adamı, aynı zamanda Dışişleri Bakanı Steinmeier Alman basınına sürekli demeç vererek, “vizenin kaldırılmasının doğru olduğunu” savunuyor.
Ancak, vizeyi kaldırmada başrolü oynayan Merkel’in hali yaman, sürekli oy kaybına uğruyor. Merkel’in kaybettiği oylar aşırı milliyetçi, AfD’ye (Almanya İçin Alternatif) hareketine kayıyor.
Merkel’i hedef alanların arasına Yeşiller de katılıyor. Vizeyi kaldırma çabalarını sert dille eleştiriyor.
Sonuçta, Türklere AB ülkelerinde vizenin kaldırılması tartışmaları Almanya siyasetini derinden etkilemeye başlıyor. Siyasette ve halkta.
Alman basını ise, vizenin kaldırılmasına karşı yayınlarını sürdürüyor.
Berlin’deki aleyhte haberlere dün bir yenisi ekleniyor. Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı şiir nedeniyle, Erdoğan’nın şikayeti üzerine Alman Hükümetinin yargılanmasına izin verdiği TV programcısı Böhmermann dün ilk kez konuşuyor. Bir dergiye verdiği röportajda Merkel’i yerden yere vuruyor.
Ohooo, Türkiye haber ve yorumları TT yapmış durumda. Cenevre’den Dresden’e uzanan çizgide, salt Türkiye protestolarıyla birlikte.
Sergilerde bile.
Avrupa’nın önde gelen ülkeleri ve Almanya vizeye kilitlenmişken, Berlin’de garip bir gelişmenin ayak sesleri duyuluyor.
Merkel’in partisinden bir grup ile Yeşiller'den bir grup Ermeni soykırım iddialarının tanınması için girişimde bulunuyor.
Onların siyasal takvimine göre, soykırım iddialarını içeren yasa tasarısı 2 Haziran’da, yani bir ay sonra Alman Parlamentosunda görüşülecek.
Teknik olarak, bu biraz zor. Ortada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 16 Ocak 2016’da verdiği Perinçek kararı var. O karar doğrultusunda, parlamentolarda bu yönde bir yasanın kabulü için önce yetkili mahkemelerin kararı gerek.
Buna rağmen, hazırlanan tasarı ne anlama geliyor?
Daha hangi koşullarda, ne zaman, nasıl kaldırılacağı belli değil iken, Merkel’den vizenin intikamını almak. Kendi partisinden bir grup dahil olmak üzere.
Tam vizeyi kaldırarak, sığınmacıları Türkiye’nin kucağına atıp, kendini kurtardığı bir anda, Ermeni soykırım iddialarını tanımak için parlamentoya tasarı vererek, Merkel’i kündeye getirmek.
Tasarı kabul edilir, edilmez, o ayrı, ama Merkel şimdi de, bununla uğraşmak zorunda kalacak. Vize bitiyor, soykırım iddiaları başlıyor.
Şairin dediğine nazire, “Merkel hiç bir şeyden çekmedi, nasırından değil, Türkiye’den çektiği kadar.”
Çok farklı neden ve çekişmelerle Merkel ile Davutoğlu bugünlerde aynı kaderi paylaşıyor, ikisinin de kendi partilerinde başı dertte.
Davutoğlu koltuktaki ömrünü, vermekte olduğu ve daha da vermek zorunda kalacağı ödünlerle, uzatmaya çabalıyor, kaç vakte kadar belli değil.
Merkel için ise, Alman genel seçimlerini beklemek gerek. Onun da, koltuğu sallanmaya başlamış durumuda.