Uzaktan eğitimin başladığı ilk saat, daha ilk ders... 23 Mart günü... Koronavirüs nedeniyle "Milli Eğitim Bakanlığı TRT desteğiyle" uzaktan eğitimi başlatıyor, ilk derse Bakan Ziya Selçuk giriyor.
O çıkıyor, sosyal bilgiler dersi başlıyor. Derste ne anlatılıyor?..
Adnan Menderes’in temsili idam sahnesi... Ürküten ayrıntılarla... İlkokul çocuklarına!.. Ders aralığında ilkokul çocuklarına ilahiler dinletiliyor!..
Çocukların psikolojisini bozacak bu kepazelik toplumun büyük tepkisini çekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve TRT özür diliyor, Bakanlık ve TRT "sorumlular hakkında soruşturma açılmıştır" diye açıklama yapıyor. 23 Mart - 21 Mayıs... Bu kendini bilmezliğin üstünden iki ay geçiyor.
"Açıldı" denilen soruşturmanın sonucunu bilen var mı? Gerçekten "açıldı" mı? Yoksa, hepimize yalan mı söylendi? Değilse, hangi yaptırım uygulandı, onu açıklasınlar!..
19 Mayıs günü.. Yine TRT... Haber bülteni... Ekranda bir erkek spiker, arkasında bütün ekranı kaplayan bir pano:
"19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun."
19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı mı?.. Yuuuuuh!..
Yetmiyor, bir sonraki haber bülteninde, bu kez bir kadın spiker, arkasında aynı dijital pano:
"19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun."
Skandal iki kez tekrarlanıyor.
TRT yönetimi rezaletin önce üstüne yatıyor, tepkiler üzerine, özür:
"Hatalı grafiğin ekrana yansımasına neden olan personel hakkında idari soruşturma başlatılmıştır."
Ciddi mi?.. Yok ya!.. Gerçekten mi?..
Hatalı matalı değil, öyle grafik mi hazırlanır? O grafik ekrana gelmeden önce kimse denetlemiyor mu? Kimse görmüyor mu? Örneğin, bir küfür ya da herhangi ahlaksızlık ya da ülke çıkarına aykırılık içeren bir grafik yine "pat" diye yayınlanacak mı? Üstelik, iki kez!..
Böyle durumlarda "gerçek devlet kurumlarında" en tepedeki sorumlular, genel müdür, haber dairesi başkanı, TV dairesi başkanı anında istifa eder. Ama, gerçek devlet kurumunda!..
Etmiyorsa, görevden alınır!..
"İdari soruşturma" açılmış!.. Madem açıldı, sonucu hemen açıklayın!.. Atla deve değil ya, hemen belli olur.
Bu akla gelmeyecek örnek, devletin nasıl yönetildiğinin aynası.
Skandalın biri bitiyor, diğeri başlıyor.
Sabah Gazetesi... Yandaşlığın şampiyonlarından...
19 Mayıs günü manşetinde 19 Mayıs’la ilgili bir fotoğraf...
Atatürk ve önde gelen silah arkadaşlarının yanı sıra, hainliği tarihin her sayfasında tescil edilmiş Sultan Vahdettin ile Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın da fotoğrafları!..
Hangi 19 Mayıs, hangi Kurtuluş Savaşı?.. Vahdettin ve Damat Ferit İngilizlere sığınan iki vatan haini, Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında idam fetvalarının yayınlanmasını onaylayan, milli mücadeleye şiddetle karşı çıkan iki hain. Zaten ikisi de, İngilizlerin yardımıyla kaçıyor. Vahdettin İtalya’da, Damat Ferit Fransa’da ölüyor.
Ve 19 Mayıs günü ikisi de, Sabah’ın manşetinde!..
Ta 1970’lerin Cumhuriyet Gazetesi’nden tanıdığım, gerçi son on beş yıldır görmüyorum, gazetenin başyazarı Mehmet Barlas ki, eminim ve biliyorum, Cumhuriyet tarihini, Kurtuluş Savaşı tarihini iyi bilir, sesini çıkarmıyor. Ne de olsa, "giden ağam, gelen paşam" fıtratında, her devrin adamı!..
Mehmet, yazıklar olsun sana!..
Bir skandal da, İranlı uyuşturucu baronu Zindişti’yi tahliye ettirdiği iddiasıyla, beş yıla kadar hapsi istenen, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları üyesi Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’nun sosyal medyadaki paylaşımı:
"Mustafa Kemal Paşa Sultan Vahdettin’in imzasıyla Samsun 9. Ordu Müfettişliğine tayin edilmiştir. (...) Sultan Vahdettin’i rahmetle anıyorum."
Böyle bir günde anacak başka kimse bulamadın mı? Tarih bilgisi mi sıfır, öyle biliyorsa, yazık!.. Anayasa profesörü!.. Yok, hakkında açılan dava nedeniyle, "yukarıya yaranmak" için yapıyorsa, yine yazık!..
Tepkiler üzerine sözde kendisini savunuyor, "Atatürk kimsenin tekelinde değildir" gibi beylik bir sözle.
Aslında öyle bir suçlamayla hakında dava açıldığı halde, hâlâ nasıl oluyor da, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları üyeliğinden alınmıyor, orası da, ayrı.
19 Mayıs bir anda "turnusol kağıdına" dönüşüyor, maskeler düşüyor
Bu skandallar ortamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca iki ayrı tweet attı 19 Mayıs’ta:
"Saat 19.19’da 1919 ruhuyla bakanlık binamızda İstiklal Marşımızı okuduk. Tam ses olduğumuz bu anlar yarınlarımızın ilham alacağı anlar olacak. Hayat dolu milli mücadele ruhu, her mücadelede bize güç versin. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı bir kez daha kutlu olsun."
Fark etmemiş olabilirim ancak, 19 Mayıs için böyle bir kutlama yapan hükümette başka bir Bakan yok. Örneğin, kutlamalar çerçevesinde gözlerim Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u arıyor, ama o namevcut.
Daha önce çeşitli tarihlerde ve çeşitli yerlerde Nazım’dan şiirler okuyan Tayyip Erdoğan 19 Mayıs günü hem Ilısu Barajı’nın açılışında, hem de attığı tweet ile 19 Mayıs’ı kutluyor:
"Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşımızın bütün kahramanlarını saygıyla anıyorum."
Ilısu Barajı ile 19 Mayıs heyecanını yan yana getiriyor. Arada Kemal Kılıçdaroğlu’na laf atmak eksik değil!.. Vazgeçilmez adeti!..
Geçmiş yıllarda Atatürk ve İsmet Paşa için söylediği "iki ayyaş" sözü şimdilik geride kalıyor.
AKP’nin bir başka ağır topu Bülent Arınç yine benzer ifadelerle, Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını anarak, 19 Mayıs’ı "istiklal ve istikbalimizin mihenk taşı" olarak niteliyor.
Erdoğan şu anda birkaç köşede sıkışıyor.
Din... Kendi tekelinde görüyor.
Milliyetçilik... MHP’nin elinden almaya çabalıyor.
Solculuk... Epey ve fazlasıyla uzak, teğet geçmesi bile imkansız, buna rağmen, Nazım’la, 19 Mayıs’la, Atatürk’le o tarafa göz kırpma çabasında.
Kırpıyor da, ne 23 Nisan’da, ne 29 Ekim’de, ne 30 Ağustos törenlerinde kendisini ortada gören pek kimse yok.
Kendisinin ve partisinin kafası o kadar karışık ki... AKP’de ciddi karmaşa yaşanıyor. AKP içinde, örnekler ortada, TV’lere çıkan yandaşlara bakın, birinin söylediği, ötekinin söylediğini tutmuyor.
İktidara tutunmak hırsı AKP’yi bir uçtan bir uca savuruyor.
Her ideolojiyi kendi tekeline alma hevesiyle, Erdoğan günün birinde "Lenin Yoldaş" derse, ekmek çarpsın ki, şaşırmam!..