“Beni en çok yaralayan halkın genellikle, sen bizim vergilerimizle geçiniyorsun, demesi oldu. Bu beni çok rahatsız etti, bu cümleyi ne zaman duysam, midemeye yumruk yemiş gibi hissettim.
"Oysa, Beyaz Saray’da kaldığımız sekiz yıl içinde diş macunundan tuvalet kağıdına kadar ve her türlü gıda maddesini kendi cebizimden ödedik. Cüzdanımı hep yanımda taşıdım.”
Başkanlığa veda ederken son röportajını Amerikan CBS kanalına veren Obama bu biçimde yakınırken, bugün göreve başlayacak olan Donald Trump’ı hiç kimse vergiydi, gelirdi, bizim paramızdı gibi sözlerle, eleştirmeyi aklından bile geçirmeyecek.
O Amerika’nın gelmiş geçmiş en zengin Başkanı, 4.5 milyar dolarlık serveti ile.
Kabinesi ise, kendisi gibi.
Trump’ın serveti ile birlikte, Trump Kabinesinin toplam serveti yirmi milyar dolar. Amerika’da toplam hanelerin üçte birinde daha zengin bir kabine.
Yeni Başkana ve kabinesine bakınca, onun Başkanlığı neden kazandığına ilişkin ileri sürülen tezler çürüyor. “Yoksulların ve ezilmişlerin adayı imiş.”
Bir eli yağda, bir eli balda, nasıl “yoksulları temsil ediyor,” anlamak zor.
Donald Trump, Abraham Lincoln’den çok, Doğu Avrupa oligarklarını andırıyor. Ya da Kennedy ve Reagan’dan çok iş adamı Berlusconi’yi andırıyor.
Trump ticaret ile politikanın karışımı bir aile olarak Orta Asya’da, Afrika’da ya da Güney Amerika’da görülen otokratik yapıdaki örneklerden biri. Amerika’nın daha önce görmediği bir model.
Amerika’ya yeni tip bir Başkan.
Amerikalılar Başkan seçmiyor, bir “markayı” seçiyor.
O “marka” olduğu ve çok fazla “ticari” düşündüğü için kabinesini oluştururken, dünya ticaretinde şu ya da bu biçimde rol kapmış kişileri seçmeye çalışıyor.
Politika, Trump için ticaretin gölgesinde bir araç.
Ticaret...
İrlanda, İskoçya, Dubai ve Amerika’daki on iki golf kulübü Trump’ın servetinin yüzde kırkını oluşturuyor.
Çeşitli ülkelerde on beş otele ek, son olarak Washington’da eski postaneyi 200 milyon dolara yeniliyor, Beyaz Saray’ın yakınlarında “Trump International Washington’u” açıyor.
Komisyonculuk yanında “Trump Markalı” parfüm, kravat, gözlük, saat, yatak, abajur, deri giysiler satıyor.
O saatlere şimdi bir yeni üretim daha geliyor, “Trump imzalı Başkanlık saatleri.” İyi ticaret.
Diyoruz ya, “ticaret” diye, “Başkanlığın da ticaretini” yapıyor daha şimdiden.
Ve yine dünyanın çeşitli köşelerinde, İstanbul dahil, “Trump Tower’lar” yükseliyor.
Trump üç kez evleniyor. Yaşları 10 ile 38 arasında değişen üç erkek, iki kız babası. Beş çocuk içinde en gözde olan 35 yaşındaki Ivanka Trump.
Babasına pek benzemiyor, yüzünden asalet akıyor. Zeki ve başarılı, aileyi çekip çeviren o. Hatta, bir ara Bakanlığa adı geçiyor.
2011 yılına kadar “New York Observer” gazetesinde çalışıyor, 2006’da gazetenin sahibi Jared Kushner ile evleniyor. Kushner Başkanlık kampanyasını yürüten ekipte yer alıyor.
Ivanka aynı zamanda iyi bir iş kadını. “Ivanka Trump” markasını taşıyan ayakkabı, eldiven ve ziynet eşyaları satıyor.
Donald Trump daha önceki Amerikan Başkanlarının hemen hemen hiç birine benzemiyor.
Kültüre teğet geçiyor, politikayı ticaret olarak algılıyor, nezaket desen, nasibini pek almış değil, halkla ilişkiler mafiş, paldır küldür, langur lungur bir adam. Eleştiriye asla tahammülü yok. En doğruyu hep o biliyor.
Bu adam şimdi dünya lideri.
Kampanya sırasında bazı çıkışları nedeniyle, Amerika’daki Neo Naziler onu acele benimsiyor.
Amerikan aşırı sağcıları açıklama üstüne açıklama yaparak, “oh nihayet biri geldi de, bütün azınlıkları, yabancıları kovacak, Amerika’yı etnik temizlikle arındıracak” diye bayram yapıyor.
Trump belki de, en iyi puanını onlara karşı çıkarak alıyor, “ben bu grubu tanımadığım gibi, onlara geçit vermeye de hiç niyetim yok” diyerek, ilk kez dünyayı ferahlatıyor.
Milyonlarca ve milyonlarca insanın artık eli ayağı olan akıllı telefonlar, Google, Facebook, Apple, Microsoft, Yahoo, Mozilla gibi yüksek teknolojinin üretim merkezi ve çıkış yeri olan Silikon Vadisi Trump’ın seçilmesiyle birlikte tam bir şok yaşıyor.
Kuzey Kalifornia’da, San Francisco Vadisinin bir parçası olan Silikon Vadisi’nde yerleşmiş olan iletişim teknolojisinin dünya çapındaki devlerini artık uyku tutmuyor. Çünkü, bilgisayar kullanmayan Trump:
Silikon Vadisindeki bu devleri ekonominin motoru olarak görmek bir yana, kendi iktidarına rakip olarak görüyor. Onları teknolojik güçten çok, iktidar odağı olarak görüyor ve bu gücün durdurulması gerektiğine inanıyor. Onları dünya çapında tehlikeli buluyor.
Ne Rusya, ne Çin, ne Avrupa Birliği, Trump’ın asıl savaşı bu teknoloji devleri ile.
Sık sık pot kıracak, çimenleri ezecek, bir yaptığı diğer yaptığını tutmayacak böyle bir “lider” ile dört yıl boyunca, bugünden itibaren dünyanın işi epey zor görünüyor.