Ordu’nun İlküvez köyü... Köylüler köydeki çöp alanlarının kaldırılmasını istiyor ama, belediye bir türlü kaldırmıyor. Kadın ve erkeğiyle direnişe geçiyor. Belediye direnen halkı karakola çektiriyor, belediye çalışanlarından üç kişi, direnen halktan 27 kişiyi şikayet ediyor, mahkemeye veriyor.
Hangi yasa çerçevesinde? "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" yasası kapsamında! Şaka gibi!..
Mahkeme bu yasa doğrultusunda ceza veriyor, cezaya itirazlar yükseliyor. İtiraz mı ediyorsun, al sana cop, al sana dayak!
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine ilişkin yasayla kadınlar şiddete uğruyor, ne gam, çöp alanları korunuyor!..
Ordu’dan Hatay’a gidiyoruz. Hatay’da köyler değil, altyapı ve kanalizasyon bekleyen ilçeler var, bu ilçelerden bazılarında halk "yeter, ne zaman yapacaksınız bu kanalizasyonu" diye sesini yükseltiyor.
Yıl 2020, bazı ilçelerin bazı mahallelerinde hâlâ kanalizasyon yok.
İnsanlar Hatay Büyükşehir Belediyesi'ne başvuruyor, belediye CHP’de. Kanalizasyon yapmak için krediye ihtiyaç var. Çevre Bakanlığı o krediyi henüz onaylamıyor, halkın ihtiyacı önemli değil, belediye CHP’de ya... CHP’li belediyeye ne kadar güçlük çıkartırsa!..
Hatay’dan Van’a gidiyoruz. Van, yani Bahçesaray, yani çığ, iki çığda 46 insanımız hayatını kaybediyor.
Aynı gün Meclis gündeminde, Van ile ilgili görüşülmek için sırada yerini alan ne var? "Van Ahlat’ta Erdoğan’a saray yapılsın mı, yapılmasın mı" maddesi var! HDP’li milletvekilleri bunu protesto ediyor ve Meclis genel kurulunu o oturumda terk ediyor.
Van’dan İstanbul’a gidiyoruz. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden biri, iddiaya göre, hastasına "mezhep ayrımcılığı üzerinden hakaret" ediyor. Profesörün "Aleviler ve Kürtler terör örgütlerine üyedir" dediği iddiası sonucunda, hakkında dava açılıyor. Bu sözleri söylediği öne sürülen kişi, bir profesör!..
İstanbul’dan Ankara’ya Meclis’e gidiyoruz. Meclis’te çok masum bir başlık altında bir yasa tasarısı görüşülüyor, görüşmeler halen sürüyor.
37 maddeden oluşan tasarı on ayrı yasada değişiklik öngörüyor, yani AKP’nin bir kaç kez söz verdiği, "artık getirmeyeceğim" dediği yeni bir torba yasa tasarısı. Tasarının adı "Coğrafi Bilgi Sistemleri" ama, biri idari yargıda, sekizi imar yasasında, biri de...
Eveeeet, biri de Kamu İhale Yasası'nda değişiklik öngörüyor... Ne İhale Yasası mı? İhale Yasası'nda bu 187. değişiklik, on yedi yılda 187 değişiklik!
Tasarının içeriğine geçmeden önce bir ayrıntı var. Meclis genel kuruluna gelmeden tasarı ilgili komisyonda görüşülüyor ama, "CHP’li üyelere haber verilmiyor".
Tasarıyla ilgileri açısından komisyona jeoloji, mimarlar ve inşaat mühendisleri odasından uzmanlar çağrılıyor. Onlara sadece "beş dakika konuşma hakkı" tanınıyor. Dostlar alış verişte görsün.
Arka arkaya depremler, hayatlarını kaybeden insanlar, yıkılan evler...
Bu durumda AKP işe derhal el koyuyor. Nasıl? Sorunlu binaların yıkım yetkisini iktidar belediyelerin elinden alıyor. Belediyelerin imar yetkilerini, plan yapma yetkilerini elinden alan iktidar şimdi de, yıkım yetkisini elinden alıyor.
Plan ve yıkım yetkisini alınca... Kendi gösterdiği alanlarda belediyelere "şurayı yık" demeyi, yıkıldıktan sonra orada TOKİ’yi devreye sokmayı öngörüyor.
Belediye yıkmaz ya da yıkamaz ise? Çözüm kolay:
"Yıkım maliyetinin iki katını belediyenin payından düşüyor."
Böylelikle kaybettiği belediyelerde intikamını "Coğrafi Bilgiler Sistemi" başlığı altında getirdiği tasarı üzerinden alıyor.
Demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olamayan, yerel yönetimleri arkalayan, imar planları üzerinden merkezi hükümete yeniden rant sağlayan düzenlemeler.
Her gün şehit haberleri... Depremler... Cinayetler... Cinsel istismarlar... Kadına şiddet... Manyak trafik canavarları... Geçim derdi... Artan pahalılık... Artan işsizlik... Sabahtan akşama kadar atılan nutuklarla beslenen gerginlik...
Ordu’dan Hatay’a, Van’dan İstanbul’a, Ankara’ya, Türkiye’nin her yerine... Böyle bir ülkede...
Sağlık Bakanı'nın bir soruya verdiği yanıta göre:
"Son üç yılda psikiyatr, sinir hastalıkları doktorlarına başvuran insanların sayısı sekiz milyona ulaşıyor."
Sekiz milyon kişi sinir hastası. Bu insanların yüzde 69’u kadın, yüzde 31’i erkek.
Aynı süre içinde, "308 milyon kutu sinir ilacı talep ediliyor, bir yıldan diğerine on milyon kutu artışıyla".
Bu koşullarda, yine de fena değil! Değil sekiz milyon, seksen milyonun çıldırması işten değil!