Mardin Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Amiri, yani "uyuşturucu mafyasıyla mücadelede görevli" bir sorumlu.
Sorumlu ancak, suçlanıyor, neyle?..
"Uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadelede görevli ama, uyuşturucu ticareti yapmakla" suçlanıyor!.. Nasıl ama!..
44 gün tutuklu kalıyor, sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor.
Mardin'de ilgi çeken olaylar birbirini izliyor.
HDP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk görevden alınıyor, yerine "Mardin Valisi Mustafa Yaman" kayyım olarak atanıyor.
Bir süre sonra...
"Vali Bey Hazretlerinin kendisi ve kendi atadığı bazı bürokratlar hakkında, rüşvet, kamu malına çökme" gibi iddialar ortaya atılıyor.
Mustafa Yaman görevden alınıyor, merkeze çekiliyor.
Sonra ne oluyor?..
"İçişleri Bakanlığı rüşvet iddiasıyla görevden alınan Vali Mustafa Yaman'ın yargılanmasını önlüyor, yolsuzluk iddialarının soruşturulmasına izin vermiyor."
Mafya lideri Sedat Peker'in ortaya attığı pek çok iddianın araştırılması amacıyla komisyon kurulması için muhalefetin verdiği önerge 9 Haziran çarşamba günü Meclis'te tartışılırken...
HDP milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un aktardığı 'Mardin Maceraları' ortalığa dökülünce...
Meclis'in karışmaması mümkün mü?..
"Mardin çapında bile, Mardin Valisi'nin adının karıştığı yolsuzluk iddialarının soruşturulmasına izin vermeyen AKP ve ortağı MHP'nin, Sedat Peker'in ağır iddialarının araştırılmasına onay vermesi mümkün mü?.."
19 yıllık iktidarında AKP ne zaman, hangi yolsuzluk iddiasının araştırılmasına onay vermiş ki, Peker'in iddialarının peşine düşsün!..
Meclis'te o gün Peker tartışmalarından önce AKP'nin grup toplantısı var. O toplantıda Tayyip Erdoğan çok formda!.. Arka arkaya inciler patlatırken:
"Ankara Havaalanını da biz yaptık."
Ne?..
Esenboğa'yı AKP mi yaptı?.. Doğru mu duyuyorum?.. Yeniden dinliyorum, evet doğru, aynen öyle söylüyor:
"Ankara Havaalanını da biz yaptık."
Akıllara durgunluk veren açıklama.
"Ankara Esenboğa Havaalanı 1955 yılında yapılıyor."
Ancak, bu tür "atışları" yeni değil, başka örnekleri var:
"Adıyaman Havaalanını biz yaptık."
'Adıyaman'a havaalanı 1998'de yapılıyor, AKP daha kurulmuş bile değil."
"Muş Havaalanını biz yaptık."
"Muş'a havaalanı 1992'de yapılıyor, AKP o tarihte henüz ana rahmine düşmüş bile değil."
"İzmir Adnan Menderes Havaalanını biz yaptık."
"Adnan Menderes Havaalanı 1987'de yapılıyor, AKP daha ufukta bile yok."
"Bizden önce ambulans yoktu, buzdolabı yoktu, tomografi yoktu, MR yoktu, otoyol yoktu."
"Ambulansı geçiyorum, buzdolabı temiz bir altmış yılı geçiyor da... Otoyol 1973'ten, tomografi 1976'dan, MR 1989'dan beri var bizim ülkemizde."
Övünme yerine geçen bu sözler algı yaratmayı çoktan geride bırakıyor.
Erdoğan nereye, nasıl koşuyor?..
Aynı gün Türkiye bir başka kepazeliği tartışıyor:
"Deniz salyasını... 19 yıllık AKP iktidarının en büyük fiyaskolarından ve ülkenin canına okuyan deniz salyasını tartışıyor."
AKP'nin 25 yıllık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının, ardından 19 yıllık AKP iktidarının, toplam 27 yıllık ihmalinin, beceriksizliğinin sonucu ortaya çıkan deniz salyası önce Marmara Denizi'nde görülüyor, şimdi Ege Denizi'ne doğru yol alıyor.
Deniz salyası Ege Denizi'ni tehdit etmeye başlarken...
Bir başka ve fakat günümüzde unutulan bir başka "çevre felaketi" kapımızı yine çalıyor:
"Bacalarına filtre takılması gereken termik santrallar."
Zehir saçan, insanlarda kansere yol açan, havayı, suyu, toprağı anormal kirleten termik santrallar iki yıl kadar önce uzun uzun hepimizi meşgul ediyor.
O bacalarla ilgili bir yasa maddesi kabul ediliyor, "iki yıl içinde bacalara filtre takılması zorunluğu" getiriliyor.
Bir süre önce "İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği" bir rapor yayınlıyor. O raporda ne yazıyor?..
AKP iktidarında hiç sürpriz değil bu gibi bilgiler:
"Sürelerini doldurdukları günden bugüne yaklaşık bir buçuk yıl geçti ve bu tesisler havayı, suyu, toprağı kirletme devam ediyor."
On üç termik santralı içeren bu rapora göre:
"Bacalarında filtre filan yok!.. Birer yıllık geçici faaliyet belgeleriyle o santrallar zehir saçmaya devam ediyor."
"Geçici faaliyet belgesi!.."
Hani yasaktı?.. Hani, filtresiz üretim yoktu?..
İnsanlar kanser oluyor, hava, su, toprak elden gidiyor, siz neye göre "geçici faaliyet belgesi" veriyorsunuz?..
"İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği" Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuruyor:
"Bu bacalardaki emisyon ölçüm sonuçlarını bizimle paylaşabilir misiniz?"
Çevre Bakanlığı'nın yanıtı evlere şenlik:
"Ticari sır, paylaşamayız."
Ulan, bunun nesi "ticari sır"?..
Emisyon verisi ne zamandan beri sır?..
"Sır", çünkü insanların nasıl zehirlendiğini, doğanın nasıl tahrip edildiğini biliyorlar, o nedenle açıklamaktan kaçıyorlar.
Ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum anlı, şanlı koltuğunda oturmaya devam ediyor.
Filtresiz üretim yapan santrallarla ilgili bilgi vermekten kaçınan bir iktidar ve ortağı, yolsuzluk iddialarının peşine düşer mi?..
Muhtemelen, Sedat Peker'in iddiaları da, Mardin eski valisine dönük iddialar da, yine "ticari sır" kapsamında!..
Onun için soruşturulmuyor.