“İnsanı heyecandan titreten tahminlerini, o tahminlerden yola çıkarak, Türkiye’nin nurlu ufuklarını” anlatıyor.
2 Aralık 2016... Ankara’da bir açılış...
Tayyip Erdoğan konuşuyor:
“Döviz meselesi çıkardılar, dolar şöyle oldu, böyle oldu”.
Sonra halka tavsiyede bulunuyor:
“Yastığın altında doları olanlar gelsin parasını altına dönüştürsün. Gelsin parasını TL’ye dönüştürsün. Bu oyunu 2007 - 2008’de de yaptılar. O zaman ne dedim, teğet geçecek dedim. Şimdi aynı şeyi söylüyorum, teğet geçecek”.
O konuşmadan önce dolar 3.53 TL, konuşma sonrasında “teğet” geçiyor, 3.59 TL’ye yükseliyor.
10 Ağustos 2018, Bayburt... Huzurlarınızda “teğet geçen” dolar 4.90 TL vaziyetinde!..
Erdoğan konuşuyor:
“Ne imiş, dövizmiş, ne imiş, kurmuş, geçin o işi!..
Milletim parasını gidip dolara yatırmasın”.
Halka bulunduğu bu tavsiyesini, verdiği söz tamamlıyor:
“Çok yakında kur balonunu söndüreceğiz”.
“Teğet” geçen, söndürüleceği söylenen kur balonu, son aylarda olduğu gibi, dün bir kez daha ve daha fena patlıyor:
“Dolar 10 liraya dayanıyor”.
Tasarrufunu dolarda değerlendiren sıradan bir yurttaş, Erdoğan’ı dinlemiş olsaydı şimdi uğradığı zararı kim karşılayacaktı?..
Erdoğan mı?..
Hayır, hiç kimse.
Malum, “ekonomi benim alanım” diyor.
Malum, “ben ekonomistim” diyor.
Malum, “kardeşinize verin yetkiyi, bakın faizmiş, dolarmış nasıl uğraşılır, göreceksiniz” diyor.
Görüyoruz...
2 - 2.5 liradan adım adım nasıl 10 liraya nasıl fırladığını görüyoruz.
Halk da görüyor olmalı ki...
2016’dan 2018’e kadar, halkı dolardan vazgeçmeye çağırdığı o iki yıl içinde...
“Halk tasarruflarını daha çok dolara yatırıyor, iki yılda bankalardaki dolar mevduatı 71 milyar dolar artıyor”.
Erdoğan “paranızı TL’ye yatırın” dedikçe, halk parasını dolara yatırıyor.
Çünkü, artık herkes Erdoğan’ın “ekonomist” olduğunu anlamış durumda!..
Aralık 2016’dan 14 Ekim 2021 tarihine kadar...
“Halkın bankalardaki dolar mevduatı 90 milyar dolar artıyor.
Aynı tarih itibariyle, toplamda bankalarda halka ait 234 milyar dolarlık mevduat var”.
Ne zaman konuşsa, dolar TL karşısında biraz daha yükseliyor.
Bunun Türkçesi:
“Olağanüstü güven kaybı!..
Halk büyük çoğunluğu ile Erdoğan’a artık güvenmiyor”.
Dolardaki bu yükselişin bizlere yansıması ise, malum. Aylardır aynı konular konuşuluyor.
Yeni zamlar, yeni zamlar, daha da derinleşen geçim derdi...
TV’lerde konuşulacak asıl konu bu, konuşulur mu, sanmıyorum.
“Lütfü Türkkan” olayı varken, sıra geçim derdine, hepimize çıkan yeni ağır faturalara gelir mi, gelmez elbette!..
Ocak 2010... İsrail... Tel Aviv...
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı bizim Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’u çalışma ofisine çağırıyor, ofise İsrailli gazetecileri de alıyor, onlara dönerek:
“Benim yüksek, onun daha alçak koltukta oturduğuna dikkatinizi çekerim”.
Çok net bir tavır:
“Biz Türkiye ile eşit değiliz, biz Türkiye’ye eşit bakmıyoruz”.
Bunun üzerine, Türkiye Büyükelçi Çelikkol’u merkeze çekiyor.
İsrail ile yeni bir diplomatik krize daha adım atılıyor.
Ankara boş durmuyor, Dışişleri Bakanlığı resmi açıklama yapıyor:
“İsrail’i diplomatik nezaket ve saygı kurallarına uymaya davet ediyoruz”.
Demek ki, neymiş:
“Kendisi yüksek, gelen konuk daha alçak koltukta oturuyor ise, işte diplomasideki örneği, ‘biz eşit değiliz’ anlamında”.
Bizim Dışişleri Bakanlığı da, bunu kınıyor.
Önceki gün Erdoğan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nu Saray’a davet ediyor. İki saati aşan bir konuşma.
Erdoğan, hele de o çok güvendiği Oğuzhan Asiltürk’ün ölümünden sonra, rotayı ister istemez Karamollaoğlu’na çeviriyor. İktidarını kurtarmak için tek bir oyun bile peşinde koşuyor, onu kendi tarafına çekmeye uğraşıyor.
Boşuna!..
Bir yandan onu ikna etmeye çabalarken...
Diğer yandan “seninle eşit değiliz” büyüklüğüne kapılıyor, kendisi yüksek koltukta, Karamollaoğlu alçak koltukta!.. Fotoğraflarda görüldüğü gibi, ona alçak koltuğu gösteriyor
“İnsan hiç ikna etmek için davet ettiği birisine böyle mi davranır?..”
İkna etmesi zaten mümkün değil de... Bir de, o alçak koltuk...
Geçelim bunu bir kalem.
Şimdi merak ediyorum, acaba ne zaman halka “dolardan vazgeçin, paranızı TL’ye yatırın, çok yakında kur balonunu söndüreceğiz” diyecek?..
Çoktandır demiyor da...