Haber çok ilginç. Önce 12 kişilik bir gruba Ağrı Dağı'na tırmanış izni veriliyor. Ermeni oldukları anlaşılınca izin iptal ediliyor...
Haber çok ilginç. Önce 12 kişilik bir gruba Ağrı Dağı'na tırmanış izni veriliyor. Sonra bunların Ermeni olduğu anlaşılınca izin iptal ediliyor. Ama takan kim. Ekip Doğu Beyazıt’a gidiyor ve izinleri olmadığı halde tüm güvenlik birimlerini atlatarak(!) dağa gitmeyi başarıyor. Bu da yetmiyor zirveye çıkıyorlar.. Bu da yetmiyor bir de zirvede Ermeni bayrağı açıyorlar. Bakın densizlerin(!) yaptığına.. Bizim basın da Ermeni bayrağı açmalarını skandal olarak ele alıyor. Oysa başka bir ülkenin bayrağını açsalardı haber bile olmayacaklardı. Ne yazık ki hemen hemen herkes asıl konuyu kaçırmış gözüküyor. Ağrı Dağı'nın turizme ve bölge ekonomisine katkısını engelleyen anlamsız politikalar ve küçük hesaplara değinmeden önce şu bayrak açma hakkındaki görüşlerimi açıklayayım.
Hangi millletten olursa olsun zirveye çıkanın kendi bayrağını açma hakkı var. Her çıkan kendi bayrağını açacak ama Ermeniler açamayacak. Açarsa skandal olur. Zirveye çıkan bir kişinin kendi ülkesinin bayrağını açmasının neresi skandal anlamış değilim. Zirvede her ülkenin bayrağı açılabilir ama Ermeni bayrağı açılamaz demek ne kadar aciz ve de paranoyak olduğumuzun en açık göstergesi.
Tarihini tam hatırlamıyorum ama 2003 veya 2004 yılında biri olabilir. Dağcılık Federasyonu'nun davetlisi olarak Uluslarlararası Ağrı Dağı tırmanışına iki de Ermeni katılır. Ermeniler'in zirvede açmak üzere ülkelerinin bayraklarını getirdiklerini öğrenen Federasyon yetkililerini alır bir düşünce. Adamlara “zirvede bayrak açamazsınız” diyemezler çünkü kendileri davet etmiş. Eğer zirvede bayrak açılırsa başları belaya girecek. En sonunda Türk işi bir çözüm bulunuyor. Ermeni dağcıların çadırlarına girerek bayraklarını çalıyorlar. Böylece büyük bir skandal(!) da önlenmiş oluyor. Olay sırasında 3200 kampındaydım. Sadece şaşırmıştım. Adamlar da bayraklarına ne oldu diye merak edip durmuşlardı. Bence asıl problem Ermenilerin zirvede bayraklarını açmaları değil. Bu grubun güvenlik önlemlerine rağmen dağa nasıl çıktıkları. 2003 yılında İstanbul Üniversitesi Doğa Sporları Kulübü sporcularını Ağrı Dağı’na tırmanış için Doğubeyazıt’a götürecektim. Fransa’da yaşayan bir arkadaşım 4 Fransız arkadaşının Ağrı Dağı’na tırmanış için geleceğini, onlara yardımcı olup olamayacağımı sordu. Ben de prosedürü anlattım. Tırmanış tarihinden 3 ay önce tırmanış için izin almaların gerektiğini söyledim. Zamanları yokmuş. Şanslarını denemek istiyorlarmış.
Doğubayazıt’ta bu gruba bir de Japon katıldı. Kaldığımız otelde durum anlattım. Adam başı 300 dolar verebilirlerse dağa çıkabileceklerini söylediler. Yabancılar da kabul etti. Biz sabah kimlik kontolü için güvenlik noktasına giderken onları otelde bıraktık. Kimlik kontrolünde bir öğrencimizin adının listede olmadığı anlaşıldı. Valiliğe faksladığımız izin listesine Akif’i eklemeyi unutmuşuz. Ne yaptıysam komutanı ikna edemedim. Listede ismi yoksa çıkamazdı . Kural böyleydi. Öğrencim de boynu bükük İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldı. Grupla Eli köyüne vardık. Bizim beş kişilik yabancı grubumuz Ağrı Dağı’nın ağası(!) Ahmet Çokdin’in evinde kahve içiyordu. Bizimle birlikte zirveye çıktılar. Hiçbir sorun da olmadı. Olan bizim Akif’e oldu.Ağrı Dağı tırmanışını bir yıl daha ertelemek zorunda kaldı. Şimdi de aynı kural geçerli. İzni olmayan bir dağcı Doğubeyazıt’a gelip bedelini ödedimi Ağrı Dağına çıkış iznini koparabiliyor. Kayıt dışı çıkışlar izinli çıkışlardan kat kat fazla. Bir dağa çıkmak için 3 ay öncesinden izin istenen bir yerde böyle bir kayıt dışılığın olması da gayet doğal. Bu işten ekmek yiyenler kendi çarklarını döndürmek zorunda oldukları için böyle bir yola başvurmuşlar.
İşin ilginç bir yanı da Ağrı Dağı’na kaç kişinin çıktığı hakkında kimsenin net bir bilgisi yok. Bu gün Hürriyet’ten Serhan Yediğ’in yazısından zor da olsa ortaya bir rakamın çıktığını gördüm. İnanın bu rakamı da zorlanarak vermişlerdir. Iğdır tarafından 300, Doğubeyazıt tarafından da 1200 çıkış kayıtlı imiş. Kaçak çıkışlarla sayının 5000 olduğunu tahmin ediyorlarmış. Şu beş bin sayısı ne kadar utanç verici bir rakam. Dünyanın en efsanevi dağı olan Ağrı’ya yılda 5000 kişinin tırmanması dağı kullanmak konusunda ne kadar acınası olduğumuzu gösteriyor. Oysa iyi bir çalışmayla Dağ yılda 50.000 veya bunun birkaç katı kişi getirmek işten bile değil. Herkes tırmanmak zorunda da değil. Gelsin 3200 kampındak kalsın, 4200 kampına kadar yürüyüp geri dönsün. Bedelini de ödesin. Bu iş için öncelikle paranoyaklıktan kurtulup şu anlamsız izin olayını kaldırmak lazım. Doğubeyazıt veya Iğdır’a gelen her grup çok kısa sürede izin alarak yola çıkmalı. İzin sadece yapılması gereken rutin bir işlem olmalı. Kimse de engellenmemeli. Böylece yöre halkı da yasa dışı olmayan bir şey yapmamış olur. Katı izin prosedürünü kaldırmak istemeyenler bölgenin dağdan ekmek yemesini istemeyenler veya başka maddi çıkarları olanlardır. Bu da böyle biline.