Son yıllarda dilimize takılan ve adeta sloganlaşmaya başlayan bir cümleyi çok duymaya...
Son yıllarda dilimize takılan ve adeta sloganlaşmaya başlayan bir cümleyi çok duymaya başladım: “Dünya yok oluyor, onu kurtaralım” . Gerçekten de öyle mi? Son yüzyılda verdiğimiz zararların son 30 yılda maksimum düzey çıkması dünyayı yok edecek ve Yeryuvarı da Ay veya Mars gibi sessizliğe mi bürünecek? Bu sorunun yanıtı tabi ki hayır. Aslında önemli olan sorunun yanıtı değil, yanıtın neden hayır olduğu. Bu yanıtı irdelerken biraz de evrenin ve Dünya’nın geçmişine bakmak gerekiyor. Olabildiğince basit ve anlaşılır yazmaya çalışacağım. Öncelikle içinde bulunduğumuz Güneş sisteminin oluşumu ile üzerinde yaşadığımız bu olağanüstü gezegenin oluşumunun birbirinden pek de farkı olmadığını vurgulamak istiyorum. En küçük bir meteor parçasından en büyük gezegene kadar her şeyin oluşum modeli ve yaşı aynı. Güneş sistemi içindeki tüm olaylar yaklaşık 4.65 milyar yıllık bir dönemde meydana geldi. Güneş sisteminin içinde bulunduğu Evren’in öyküsünün başlamasından günümüze kadar ise tam 13,7 milyar yıl geçmiş. Yani Evren 13.7 milyar yıl yaşında. Hesaplamalar evrenin ömrünün 20 milyar yıl olduğunu söylüyor. Bu hesaplar doğru çıkarsa 6,3 milyar yıl sonra tüm evren yok olacak. Tabi içine yaşadığımız ve kurtaralım diye feryat ettiğimiz Yeryuvarı da. Canlı yaşamı için uygun olamayacak son bir milyar yılı çıkarırsak Yeryuvarı üzerinde yaşamın yok olmasına henüz 5.3 milyar yıl var. Yani şu andaki kısıtlı bilgilerimizle canlı yaşamının olduğu tek gezegen sandığımız Yeryuvarı, daha çoook uzun bir süre canlı yaşamı için uygun olacak. Ancak bu süre içinde yaşayan canlı türleri de çok değişecek. Muhtemelen de biz bu sahnedeki yerimizi terk etmiş olacağız. Yeryuvarının evrimine girmeden önce evrenin gelişimi ve güneş sisteminin oluşumu üzerine basit bir kronolojik sıralama yapmaya çalışayım. Evren yaklaşık 13,7 milyar yıl önce sıkıştırılmış bir yapının patlayıp çok hızlı bir şekilde genişlemesiyle oluştu. Zamanla ilk plazmanın soğuyup parçalanmasıyla ilk yıldızlar evrendeki yerlerini aldılar. Bu oluşan yıldızların ana bileşeni Hidrojen ve helyumdur. Evrenin ilk oluşum evrelerinde sadece bu iki element egemen olmuş. Evrendeki en yaygın element olan hidrojen, tüm Gökadaların ve yıldızların dörtte üçünü oluşturuyor. İkinci baskın element ise helyum. Her iki element evrendeki maddenin % 98 ‘ini meydana getirirken diğer elementlerin oranı ise sadece % 2 kalıyor. Evren; Uzay, zaman ve maddenin oluştuğu Büyük Patlamadan sonra 13.7 milyar yıl sürecek evrimine başladı. Büyük patlamadan 380.000 yıl sonra atom çekirdekleri ilk elektronları yakalamayı başardı ve ilk atomlar oluşmaya başladı. Evrenin oluşumundan bir milyar yıl sonra başta disk biçiminde olan galaksilerden çekim gücü yüksek olanlar diğerleri ile birleşerek günümüzde devamlıklarını sürdüren eliptik galaksilere dönüştüler. Evrenin oluşumundan sonraki 2-6 Milyar yıllık dönemde aralarında Samanyolu’nun da bulunduğu birçok galaksi daha meydana geldi. 9.1 milyar yıl sonra Süpernovaların artıklarından Güneş, Yeryuvarı ve güneş sistemimizin değer gezegenleri ortaya çıktı. Güneş sisteminin oluşumu ile ilgili en mantıklı yaklaşım Samanyolu Galaksisi'nde yer alan büyük bir gaz toz bulutunun yoğunlaşarak Güneş'i ve diğer gezegenleri oluşturmasıdır. Önce, çökmekte olan bir hidrojen bulutu bir su kabarcığına dönüştü. Kabarcığın çevresinde dönen bir gaz ve toz diski vardı. Bu diskten gezegenler oluştu. Küçük kitle toplulukları kümelenerek büyük kitleleri oluşturdular. Yüksek ısıya dayanıklı maddeler (Fe, Si vb), Güneş’e bağlı olarak daha yakın bir mesafede katılaştı. Bunlar iç dairedeki gezegenleri oluşturdular (Merkür, Venüs Dünya ve Mars). Su ve hidrokarbon gibi buharlaşabilen maddeler daha sonra yoğunlaşabildi. Bunlar kartopu gibi birbirlerine yapışarak Jüpiter ve Satürn’ün çekirdeğini ve birbirine organik moleküllerle bağlı olan çok sayıda küçük buz kütlelerini oluşturdular. Güneş etrafındaki gezegenler için büyük bir ısı kaynağı. Bu ısı özellikle Yeryuvarı için çok önemli. Güneş bu ısıyı bünyesindeki hidrojeni çekirdek füzyonu ile helyuma çevirerek elde ediyor. Dört hidrojen yanarak bir helyuma dönüşüyor. Başlangıçta %73 hidrojen olan hidrojen oranının günümüzde % 38'e kadar düştüğü tahmin ediliyor. Bu durum Güneş’in ömrünün yarıdan fazlasını tamamladığının en önemli kanıtı. 10. 7 Milyar Yıl Sonra Yeryuvarı üzerinde ilk basit yaşam formları gelişti. 13.1 milyar yıl sonra üçüncü zamanın ilk katı olan Kambriyen döneminde havadaki serbest oksijenin artmasıyla Yeryuvarı üzerinde çok kısıtlı olan canlı yaşamında birden büyük bir patlama meydana geldi. Kambriyen patlaması dediğimiz bu olaydan sonra geçen 570 yıllık süre içinde Yeryuvarı üzerinde tam beş büyük toplu yok oluş yaşandı. Her toplu yok oluştan sonra yeni canlı türleri egemen olmaya başladı. 13.7 Milyar yıl Sonra (Günümüz) : Yeryuvarının son 570 milyon yıllık tarihinin son birkaç milyon yılında ortaya çıkan primatların bir türü olan Homo Sapiens 4.65 milyar yıllık yeryuvarını 100 yılda yaşanmaz hale getirerek Yeryuvarı üzerinde gerçekleşecek 6. toplu yok oluşun temellerini attı. İnsan belki de kendini sonunu hazırlayan ilk canlı türü olacak. Evrenin ve dolayısıyla Dünya’nın geleceği ne olacak. Evrendeki başka örnekler evrenin oluşumundan tam 19 milyar yıl sonra Güneş’in çekirdeğindeki hidrojenin tamamen yanıp helyuma dönüşmesiyle, Güneş kırmızı Dev’e dönüşecek ve Dünya’daki tüm yaşam yok olacak. Samanyolu ile Andromeda galaksileri çarpışacak. Evrenin oluşmasında 20 milyar yıl sonra tüm yıldızlar birer birer sönecek. Yerlerine yeni yıldız oluşamayacak. Süren genişlemenin etkisiyle evrene karanlık çökecek. Yani sanıldığı gibi biz karbon oranını artırarak, ozon tabakasını delerek, su ve besin kaynaklarına darbe üstüne darbe vurarak, Yeryuvarını değil kendimizi yok ediyoruz. Bir sonraki yazımda dünyadaki yaşamının gelişimin çok detaylı anlatacağım ama yukarıda çok basit olarak sıraladığım kronolojiden çıkarılacak en önemli ders, Yeryuvarı üzerindeki canlı yaşamının yok olmasına daha yaklaşık olarak 5 milyar yıllık bir sürenin olması. Bu süre içinde dünyada bir sürü yeni canlı türü çıkacak ortaya ama insan olacak mı onu da bir sonraki yazıya bırakalım.