Bugün, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü. Transgender Avrupa çatı örgütünün raporuna göre, sadece bir yılda, 1 Ekim 2021 ile 30 Eylül 2022 arasında 327 trans öldürüldü.
Gerçek rakamların bundan çok daha fazla olduğu düşünülüyor. Verilerin çoğu, LGBTİ+ örgütlerinin izleme çalışmalarından. Çoğu vaka bildirilmemeye devam ediyor ve rapor edildiğinde ise çok az ilgi görüyor. Nefret cinayetlerinde faillerin yakalanmaması, bulunmaması, soruşturma ve yargılama süreçlerindeki cezasızlık döngüsü ise sürüyor.
Faili meçhul bırakılan Dilek İnce cinayeti ve Dilek'in hikâyesi ise 2008'den beri 20 Kasım anısına yakılan mumlardan biri…
"Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına kast ederseniz, hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle bir imkânı varsa, o da kendini savunma yoluna gidecektir."
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 Kasım 2008'de bahsettiği "imkan" çok tartışıldı.
Bir süre sonra İstanbul'da protesto gösterisi yapan Demokratik Toplum Partililere (DTP) pompalı tüfekle ateş açıldı.
Altı gün sonra, 10 Kasım'da Ankara'da bir trans kadın öldürüldü.
Dilek İnce, akşam saat 21.00'de Etlik'te, kendi arabasının içinde saldırıya uğradı. Yanında bir arkadaşı da vardı. Arabasına ateş açılmıştı. Hemen Dışkapı Araştırma Hastanesi'ne götürüldü Dilek. Uzun süre tedavi edilmedi. Başka trans kadınlar hastaneye gittiğinde, birden hastanede çok fazla trans kadın olduğunda ancak tedavi edilebildi. Ama artık çok geçti. Dilek İnce, Dışkapı Araştırma Hastanesi'nde 11 Kasım 2008 saat 12.30'da vefat etti.
Görgü tanığının anlattığına göre; Etlik, İskitler bölgesinde, otomobil içindeyken, arabanın arkasından kurşun sesi gelmişti. Camlar kırıldı. Şoför koltuğundaki Dilek'in kafasına ateş açılmıştı. İlk müdahalede başında 8 saçma tespit edildi. Tüfekle saldırılmıştı. Yüksek ihtimal pompalı tüfekti.
Saldırganlar, koyu renkli bir arabayla kaçtı. Hava karanlıktı, görgü tanığı saldırganları görememişti ama ikiden fazla kişi olduklarından emindi.
Cinayet, faili meçhul olarak geçti kayıtlara. Dilek'in ardından Pembe Hayat Derneği, hapishanedeki translara kıyafet yollayan Dilek İnce Giysi Bankası'nı hayata geçirdi. Dernek, her sene Dilek İnce adına Nefret Suçlarıyla Mücadele Ödülü de veriyor.
Dilek İnce, 2006'da Eryaman'da trans kadınlara saldıran çetenin mağdurlarındandı. Sadece mağduru da değildi. Saldırıları Esat'ta da devam eden çetenin yargılanması için şikayetçi olan kadınlardan biriydi. Dilek'in ve diğer kadınların mücadelesiyle çete hakkında dava açılabilmiş, yargılama devam ediyordu.
2006 yılının Nisan ayında Ankara Eryaman'da bir çete trans kadınlara saldırdı. Birçok trans kadın yaşadıkları Eryaman'ı terk etmek zorunda kaldı. Bir kısmı şehir değiştirdi, bir kısmı Esat'a taşındı. Saldırılar Esat'ta da devam etti.
Pembe Hayat Derneği'nin kuruluşu da tam bu saldırılara karşı örgütlenmeyle oldu. Saldırıya uğrayan trans kadınlar suç duyurusunda bulundu, dava açıldı. Avukatlar Senem Doğanoğlu ve Hakan Yıldırım'ın takip ettiği dava 2008'de sonuçlandı. Sanıklardan Şammas Taşdemir, trans kadınların gittikleri kuaföre yönelik baskında silahla yaralamadan 45 ay; diğer sanıklar Harun Çardak ve Ahmet Günay 40'ar ay, Kurtuluş bölgesindeki trans kadınlara yönelik silahla yaralama eylemlerinden dolayı Ahmet Günay'ın 34 ay cezalandırılmalarına karar verildi. Mahkeme, saldırganların çete olduğuna hükmetti ancak hükmü alt sınırdan kurdu. Yağma iddiasından ceza vermedi. Karar temyiz edildi. 2008'den günümüzde kadar ise yargı süreci adeta yılan hikayesine döndü. Yargıtay, 2011 yılında kararı bozdu. O sırada davaya bakan mahkemeler değişti. Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki değişiklikler ile dava bir mahkemeden diğerine gitti, geldi. Nihayetinde 2018 yılında dava yeniden Yargıtay'a gitti. Yargıtay, 21 Eylül 2020'de aldığı kararla yerel mahkemenin saldırganlara verdiği cezayı bozdu. Yargıtay bozma kararında saldırganların "çete olduğuna ilişkin" araştırma yapılması gerektiğini söyleyerek o dönemki telefon kayıtlarının incelenmesini talep etti. 30. Ağır Ceza Mahkemesi de Yargıtay'ın bu kararına uyarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'ndan saldırganların birbiriyle haberleşip haberleşmediğine dair bilgi istedi.
Bütün bu dava süreci, Dilek'in çabalarıyla mümkün oldu. Eryaman'daki saldırıların ardından ilk şikayetçi olanlardandı.
Eryaman'da saldırıya uğradıktan sonra göç etmeye zorlanan trans kadınlardan Y.A., "Her zaman en önde duran, mücadele edenlerden biriydi" diye hatırlıyor Dilek'i. Her gün saldırıya uğradıkları, evlerinin basıldığı, tehdit edildikleri dönemde, Dilek'in çabalarıyla dava açılabildiğini söylüyor.
"Ben o dönem çok korkmuştum, sinmiştim. Kaçıp gitmek zorunda kalmıştım. Ama o zaman bile Dilek arıyordu beni. Diğer kızları da arayıp, dava açmamız gerektiğinden, mahkemelerden bahsediyordu. Ama Eryaman o kadar korkunçtu ki, seneler geçse bile, şimdi bile bırak adının geçmesini ben Ankara'ya gittiğimde titremeye başlıyorum."
Dilek'in öldürülmesini bir "susturma cinayeti" olarak tarif ediyor Y.A. Eryaman'daki saldırıları örgütleyen "devlet, mafya, sermaye üçgenine" işaret ediyor.
"Tam da Eryaman davası sürerken, saldırganlar tahliye edildikten hemen sonra öldürülmesi tesadüf mü? Eryaman'da bize devlet, mafya, sermaye üçgeni saldırdı, o üçgenin hangi ucuysa artık o ucu da Dilek'i öldürdü."
Eryaman ve devamında Esat'ta süren saldırılarda kadınların Avukatı Senem Doğanoğlu da, bu ihtimalin üzerinde duruyor.
"Gece, karanlıkta, kimsenin görmeyeceği bir yerde işlenmiş bir cinayet var ortada. Dilek'in her gece çalıştığı, gittiği Etlik'te önce pompalı tüfekle ateş açılıyor, ardından o korkudan faydalanan failler arabanın yanına gelerek kafasına sıkıyor. Eryaman-Esat davasında ısrarla sanık sandalyesindeki isimlerin, buzdağının görünen kısmı olduğunu söyledik, ‘Sanıklar neyin ya da kimin maşası' diye sorduk. Çok yüksek ihtimaldir ki bu cinayet de aynı aktörlerin maşaları eliyle gerçekleşti. Kusursuzca planlamış bir cinayet var ortada. Kimsenin göremeyeceği alanı seçmesi, öyle bir takibi yapabilmesi tesadüf değil, plan yapmakla alakalı."
Bütün bunları Savcılık'a da söylüyor Doğanoğlu. Olayla ilgili önce görgü tanığı gözaltına alınıyor. Ancak karanlıkta hiçbir şeyi hatırlamadığını söylüyor. Eryaman sanıklarından Şammas Taşdemir de gözaltına alınıyor. Ancak olay anında başka bir yerde olduğunu ispatladığı için serbest bırakılıyor. Ancak Şammas Taşdemir'in Eryaman'da Dilek İnce'ye saldırdığı için ceza aldığını da hatırlatıyor Av. Doğanoğlu.
"Dilek'in vurulduğu haberini alınca hemen hastaneye gittik. Ankara'nın bütün lubunyaları toplanmıştı, bayağı sevilen bir insandı. Dostluklar biriktirmiş bir kadındı. Ben de kendisiyle Eryaman'daki saldırının ardından tanıştım. Kendi halinde, hayatına sahip çıkmaya çalışan bir kadın vardı karşımda. Sincan Adliyesi yollarına gidip geldik. Bazen kalabalık eylemler de oluyordu davayla ilgili. Ama kimsenin gelmediği zamanlarda bile, Dilek ve ben oradaydık."
Cinayetin ardından otopsi raporlarının çıkması da, dosyanın Savcılığa intikal etmesi de uzun sürüyor. Delil yetersizliğinden, faillerin bulunmamasından dolayı Doğanoğlu'nun deyimiyle "Dilek İnce cinayeti Ankara Adliyesi'nin tozlu raflarındaki yerini alıyor".
Kaos GL'den Umut Güner ve Av. Yasemin Öz, tam da Eryaman sürecinde Dilek'le tanışanlardan. Seneler sonra Dilek'le ilgili neler hatırladığını soruyoruz Güner'e. Kimdi Dilek İnce?
"Eryaman olayları sırasında çok fazla trans mağdur oldu. Ancak ilk baştan beri ısrarla Eryaman ve yaşamı için mücadele eden isimlerden biriydi Dilek İnce... Dilek İnce bir yaz günü Kaos GL'ye gelmişti. Oturup bir toplantı yaptık. Sonrasında bu işi bizden daha iyi bilen İHD ile iletişim kurmalarının daha iyi olacağını söyledik. Derneğimizin Avukatı Yasemin Öz ile iletişim kurmalarını sağladık. İlerleyen süreçte Pembe Hayat'ın kurulma sürecinin başlamasıyla birlikte Pembe Hayat Derneği, Eryaman davasını sahiplendi. Bu süreç içerisinde Pembe Hayat üzerinden Dilek İnce ile daha yakından tanıştık ve dava sürecini birlikte örgütlemeye çalıştık. O dönem Eryaman'da yaşayan ve çalışan kadınların çoğu ne yazık ki Eryaman'dan taşınmak zorunda kalmışlardı. Dilek İnce inatla davasına sahip çıkıyordu. Belki de birçoğumuzun hayatında olan bazı şeyler gibi Dilek İnce'nin elinde sadece Eryaman'da çalıştığı, barındığı hayata tutunmaya çalıştığı evi dışında bir şey yoktu. Dilek İnce için hastanede bekleyiş süreci benim için şimdi bile ifade etmekte güçlük çektiğim bir konu."
Dilek öldürüldükten hemen sonra, LGBTT Hakları Platformu öncülüğünde yüz kişilik grup Ankara, Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardından alkışlar ve sloganlar eşliğinde grup, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı binası önüne yürüyerek olayları protesto etti ve katillerin bir an önce bulunmasını istedi.
"Transeksüel Dilek İnce'yi başkentte pompalı tüfek ile vurarak kimler öldürdü ve katilleri bulunacak mı?"
İnce, 2007 senesinde başlayan Eryaman-Esat davasının ilk duruşmasında, sanıkların kendisini ölümle tehdit ettiğini söylemişti. Dilek öldürüldükten sonra mahkeme bu iddiayı ciddiye almadı. Katiller, hâlâ bulunamadı. Dilek İnce, faili meçhul cinayetler silsilesine ismi eklenenlerden biri oldu.
Av. Yasemin Öz, faili meçhule dönüşmesinden korktukları Dilek İnce'yle nasıl tanıştığını hiç unutamıyor. O gün, diye başlıyor anlatmaya…
"Dilek'i hatırlıyorum. O canlı, hareketli, sorumluluk sahibi duruşunu, kıvırcık kumral saçlarını, kahverengi gözlerini... Eryaman davası sırasında tanışmıştık. Kaos GL'nin o dönem Ankara'daki trans kadınlarla çok bağı yoktu. Ana akım medyaya hiç yansımamıştı Eryaman'daki saldırılar. Ülker Sokak olayları gibi örtbas edilsin istemedim, belki avukata ihtiyaçları olur diye Kaos GL'deki arkadaşlardan rica ettim, telefonumu iletmelerini istedim. Sonra Dilek aradı beni, biz Bahar derdik ona. Kaos GL'de buluştuk. Karakola şikayet etmişti saldırganları. Dilek'in çabaları ve takip etmesiyle dosyanın Sincan Savcılığı'na sevk edildiğini öğrendik. Aldı beni arabasıyla, Adliye'ye gittik. O dönem 10 yıllık avukatlık yaşamımda pek çok kez gitmiştim Sincan Adliye'sine. Ama o gün ilk gerçek gidişimdi sanırım. Normalde sırf mesleki etiketimden dolayı bana saygıyla davranan insanların neredeyse tamamı tiksinerek bakıyordu bana da, kızlara da. İnsanların bakışlarıyla ne kadar şiddet uygulayabileceğini ilk defa o gün kavradım. Ve o gün benim gündelik hayatta normal bir şekilde yaptığım sıradan şeyleri yapmamın onlara yasak olduğunu keşfettim. Çok uzak değildi bana bu bilgi ama her gün gittiğim adliyede ilk defa başıma gelmişti."
Dilek İnce'nin de şikayetçi olduğu Eryaman-Esat davası yargı sistemindeki değişiklikler adeta bir köşe kapmacaya dönüştü. Saldırganlar hakkında gasp, yaralama ve örgüt eylemi kapsamında yaralamadan 2008 yılında ceza çıktı ancak yağma suçundan hüküm tesis edilmedi. Kararda ‘toplumsal önyargıların tetiklediği düşüncelerle bir araya gelen bir çete' tanımı yapılmıştı.
Hem saldırganlar hem de saldırıya uğrayan trans kadınlar kararı Yargıtay'a taşıdı. Yargıtay kararı, ‘Mahkeme yağmadan da bir değerlendirme yapmak zorunda' diyerek bozdu. Yargıtay'ın kararı bozmasının ardından yaşanan süreç ise karmaşık bir hikaye. Kanundaki değişiklikler ile dosya mahkemeler arasında senelerce gidip geldi.
Dava yeniden görülüyor ancak bir yandan davayı zaman aşımı tehlikesi de bekliyor. Bir sonraki duruşma 21 Kasım saat 14.00'de Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Dilek'in arkadaşlarının Eryaman saldırıları döneminde, 2006'daki sorusuna mahkemenin ne yanıt vereceği ise bilinmiyor.
"Başımızdan geçenleri günlerce anlatabiliriz. Ama önemli olan bundan sonra ne olacağına kafa yormak. Bize yapılanlar ortada mı kalacak? Bu adam zengin ve hükümete yakın diye istediğini yaptırabilecek mi? Türkiye buna izin verecek mi? Eşcinseliz, travestiyiz diye bizi yok mu edecek bu adamlar?"
Yıldız Tar kimdir? Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor. Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor. T24'te "İnsan Manzaraları" başlıklı portre röportajlar yapıyor. |