"Siz akrepler ne zaman ürer biliyor musunuz? Ben biliyorum. Evimdeki her şeyin tabanının yüksekte olduğunu gördünüz mü? Yüksekte, çünkü akrepler ürediğinde çocuğuma zarar vermemeleri için onları avlamam gerekiyor. Ben ve kızım akrep korkusundan uyuyamıyoruz. En büyük hayalim kendimi ve kızımı düşünmeden rahatça uyumak."
Ben bilmiyordum, hâlâ gerçek anlamda bildiğimi söyleyemem. İnternetten baktım tabii bu cümleleri okuduktan sonra. Ama benim için bir safari izlemek gibiydi akreplerin ne zaman ürediğini öğrenmeye çalışmak. Zaten soru da cevap bekleyen cinsten değil, dert anlatan, anlaşılmayı bekleyen cinsten bir soru.
Sorunun sahibinin kimliğini bilmiyoruz. Anonim. İstatistiklerdeki virgüllü rakamlardan biri. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), 2021 verilerine göre toplumun maddi yoksulluk çeken yüzde 27,2'sini oluşturanlardan bir aile. Bu serzenişi "Hikayenin Yok Hali" kitabında paylaşan Derin Yoksulluk Ağı içinse rakam değil, günlük insan hakları hikayelerinden biri.
Derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütürken, acil durum müdahalesi olarak #EvdenDeğiştir modeli ile yoksulluk yaşayan kişilere temel ihtiyaç desteği sağlayan Derin Yoksulluk Ağı, bu kitabı yayınlayalı tam bir yıl oldu. Ağ, geçtiğimiz yıl 17 Ekim Yoksullukla Mücadele Günü'nde yoksulluğu doğrudan deneyimleyenlerin sesini duyuran "Hikayenin Yok Hali"ni yayımladı.
"Aslında benim şöyle bir hayalim var. Bizim mahallede çok insan var. Gerçekten yardıma muhtaç insanlar çok. Biz biraz çalışabiliyoruz, şükürler olsun Rabbime. Mesela ben bugün 11 lira kazandım. Ama bazıları o 11 lirayı da kazanamıyor. Ben isterdim ki iş olsun, insanlar çalışsın. Yardımcı olmak çok isterdim. Ama ben işi çoğalttığım zaman, bir-iki defa denedim, baktım ki evde çocuklarım perişan oluyor. O denklemde çocuklar daha baskın geldi. Çünkü onlara bakmak zorundayım, ihtiyaçlarını görmek zorundayım."
Rabia Ege'nin kitaptaki bu cümlelerinin üzerinden bir yıl geçti. Temel gıdadan, ısınmaya, kiralardan, suya her şeye katbekat zam gelmişken; muhtemelen Rabia günde 11 lira kazanmaya devam ediyor.
Bir başka 17 Ekim Yoksullukla Mücadele Günü kapıda. Türk-İş'in verilerine göre Eylül'de açlık sınırı 7 bin 245,18 TL'ye, yoksulluk sınırı 23 bin 599 TL'ye yükseldi. Mutfak enflasyonu aylık yüzde 5,15 yıllık yüzde 130,01 arttı. DİSK Araştırma Merkezi'nin verileri ise çok daha kötü bir senaryodan bahsediyor: "Emekçinin enflasyonu üç haneli". DİSK-AR'a göre en yoksul yüzde 20'lik gelir grubunun enflasyonu yüzde 137,3.
Enflasyon alıp başını giderken, işsizlik de yerinde durmuyor. DİSK-AR, 10 Ekim'de geniş tanımlı işsiz sayısının 7,3 milyon kişi olduğunu açıkladı. TÜİK'e göre işsiz sayısı son bir yılda 560 bin azalırken İŞKUR'a göre 148 bin arttı.
Her ay TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranları, ardından sendikaların bu oranların gerçeği yansıtmadığına dair tespitleri; ekonomik kriz derinleşirken gündelik hayatımızın bir parçası haline geldi. Ancak derinleşen yoksulluğun rakamlara sığmadığı ortada. Bir virgülün akşam yatağa aç girip girmeyeceğinizi, girecek bir yatağınızın olup olmayacağını belirlediği yoksulluk derinleştikçe hem yoksunlaştırıyor hem de yalnızlaştırıyor.
"Yoksun Kalmamak, Yoksullaşmamak ve Yalnızlaşmamak için…" mottosuyla yola çıkan 17 Mayıs Derneği'nin Yoksullukla Mücadele Günü öncesinde yayınladığı raporu tam da bu virgüllere, rakamlara dahil edilmeyenlerin, LGBTİ+'ların yoksulluğunu aktarıyor.
"Ayrımcılıktan Yoksulluğa: Türkiye'de LGBTİ+'lar" raporu, LGBTİ+ yoksulluğu anlatması bakımından bir ilk. Ne TÜİK ne de sendika raporlarında yer almayan bir gerçeğe ışık tutuyor: "Her gün uğradıkları ayrımcılık hem LGBTİ+'ları yoksulluğa yaklaştırıyor hem de yoksul olan LGBTİ+'ların bu yoksulluktan kurtulmak için gerekli araçlara erişimini engelliyor."
Dicle Çakmak'ın hazırladığı araştırma, Türkiye'deki haklar hareketinin uzun yıllardır üzerine çalıştığı medeni ve siyasal hakların yanında ekonomik, sosyal ve kültürel haklara, yani yoksullukla ilgili konulara da yer vermeyi hedefliyor. LGBTİ+'ları yoksulluktan koruyacak stratejileri düşünmek ve kamu kurumlarının bu yönde bir adım atması için çağrı yapıyor.
Rapora göre yoksulluk, maddi yoksunluğun yanında güçsüz bırakmanın, damgalamanın, ayrımcılığın ve dışlamanın olduğu bir kısır döngü. Bu kısır döngüyü de en çok LGBTİ+ örgütleri hissediyor ve gözlemliyor. Araştırma için görüşülen LGBTİ+ örgütleri, kendilerine her geçen gün daha fazla LGBTİ+'nın temel ihtiyaçlarını karşılaşamadığı için başvurduğunu belirtiyor. Üst derece alarm işareti veren bu sonuçlar, LGBTİ+'ların tarihsel olarak uğradığı ayrımcılıkla yoksulluk, Arkadaş Özger'in şiirindeki "sarmal bir yay gibi" ilerliyor.
"İşe alınabilirsiniz, sigortanız yapılır veya yapılmaz, diğerlerinden daha farklı muamele görebilir ve ayrımcılığa uğrayabilirsiniz ama bunlara ses çıkaramazsınız çünkü patron lütfedip size iş vermiş, başka yerde iş bulabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Her türlü taciz ve mobbinge razı oluyorsunuz."
Rapordaki bu alıntıyla çalışma hakkı başlığı özetleniyor. Ancak yoksulluk sadece çalışma hakkıyla ilişkili de değil. Örgütlenmek, katılım, adalete erişim, eğitim, sağlık, sosyal koruma ve yeterli gıda ve barınma haklarının olmayışı; yoksulluktan hem etkileniyor hem de yoksulluğu derinleştiriyor.
Başka araştırmalar da yoksulluğun LGBTİ+'lar için çok daha derin ve deyim yerindeyse sinsi ilerleyen bir mesele olduğunu gösteriyor. SPoD'un Pandemi Sürecinde LGBTİ+'ların Sosyal Hizmetlere Erişimi Araştırma Raporu, LGBTİ+'ların yaşadığı derin yoksulluğu ve işsizliği gözler önüne seriyor. Araştırma; LGBTİ+'ların yüzde 64'ünün işsiz olduğunu söylüyor. LGBTİ+'lar sosyal yardımların kendilerine yapılmayacağını düşündüğü ve cinsel kimliklerinin ifşa edilmesinden çekindiği için bu yardımlara başvuramıyor. Kalanını rapordan okuyalım:
"LGBTİ+'lara uygulanan ayrımcılık ve pandemi süreci ile birlikte ayrımcılığa eklenen fiziksel mesafe ve yalıtım kuralları, LGBTİ+'ların sosyal yardımlara erişimini engelleyecek sorunlar yaratmaktadır. Pandemiden önce de var olan ayrımcılık ve damgalanma korkusu, LGBTİ+'ların herhangi bir kamu kurum ya da kuruluşuna başvurmasının önünde büyük bir engel oluşturmaya devam etmektedir. LGBTİ+'lar, damgalanma, ayrımcılık, hizmet sağlayıcıların önyargıları ve sosyo-ekonomik statülerinin düşük olması gibi nedenlerle, toplum geneline göre daha fazla psiko-sosyal sorunlar yaşayan bir gruptur ve yukarıda sayılan sorunlardan dolayı kapsamlı herhangi bir sigorta ya da sosyal yardıma erişimleri de oldukça zordur."
Bütün bu derin yoksullukla mücadele etmek için ne yapmalı sorusunun yanıtı ise yine 17 Mayıs'ın raporundan geliyor:
"Bunun önüne geçmek için yapılacakların başında eşitlikçi, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı yasaklayan ve LGBTİ+'ları gören bir ayrımcılıkla mücadele yasası geliyor. Çünkü böyle bir yasa olmadığı müddetçe ister kamu sektörü ve özel sektörde olsun ister sokakta olsun, herkes kendinde LGBTİ+'lara ayrımcılık yapma gücünü bulabiliyor. Ayrıca, kendilerini koruyan düzenlemeler olmadığı için LGBTİ+'lar ayrımcılığa uğrayacakları düşüncesiyle destek programlarına başvurmaktan kaçınıyor. Ek olarak, LGBTİ+'ların eşitliğini kabul eden temel bir kanun sağlık, eğitim, istihdam, barınma, sosyal koruma, yoksullukla mücadele gibi politika alanlarında LGBTİ+ haklarının ana akımlaştırılmasının önünü açar. Ancak bu şekilde LGBTİ+'lar, ayrımcılığa uğramayacağını bilerek destek mekanizmalarına başvurabilir."
Yıldız Tar kimdir? Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor. Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. Kaos GL Derneği'nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor. T24'te "İnsan Manzaraları" başlıklı portre röportajlar yapıyor. |