- Deniz mi daha ağır göl mü? - Göl daha ağır. Çünkü gölün içinde kurbağalar var.
- Sevgi eğer bir renk olsaydı, ne renk olurdu? - Gökkuşağı rengi olurdu. Çünkü sevgi rengârenk olur.
- Bir hayvan olsaydın, hangi hayvan olmayı isterdin? - Ben karınca olmak isterdim. Çünkü zararsız.
- Eğer görünmez olsaydın ne yapardır? - Ailem gece uyurken sokağa çıkıp tüm kedileri severdim. - Lunaparka gidip çocukları oyuncaklara bindirirdim.
Yukarıdaki sorulara verilen cevaplar 7-12 yaş grubu çocuklardan gelmiş.
İzmir’de üç yıldır süren heyecan verici bir çalışma var: Çocuklar felsefe yapıyorlar.
Felsefe zor değil mi? Çocuklar felsefe yapar mı?
Hem de nasıl! Felsefenin sorularını en küçük yaşlardan başlayarak önce çocuklar sorar. Uzmanlar 3-7 yaş arası dönemi bu soruların en yoğun olduğu yıllar olarak belirtiyorlar. En saf haliyle her şeyi merak etmek, hiçbir kısıtlama olmadan en olmadık soruları sormak, neredeyse bütün çocukların sahip olduğu en belirgin özellikleri.
Peki, sonra ne oluyor da bu sorular önce saflıklarını yitiriyor, sonra da azalarak kayboluyorlar?
Kaybediş ne yazık ki okul hayatıyla birlikte başlıyor. Okul sistemleri, çocukluktan gelen soruların arka plana atılıp, unutturulması işlevini görür. Çünkü okullar, soruların ortaya konulduğu bir yerden çok, “doğru” cevapların verildiği bir yapıya sahip ve sadece “faydalı” sorular sorulabiliyor. Sonuçta çocuk okula gerekli uyumu sağlandığında çocuk bütün sorularını kaybetmiş olur, o artık büyümüştür.
Eğitim ve okul sistemimizin içinde bulunduğu acıklı durumu bir yana bırakıp, insana umut veren, güzel şeylerden söz edelim.
İzmir’de, Konak Belediyesinin Felsefeciler Derneği İzmir Şubesi ile birlikte başlattığı “Çocuklarla Felsefe Atölyeleri” diğer adıyla “Cıvıl Cıvıl Felsefe” gerçekten de çocuk cıvıltılarıyla felsefeyi buluşturuyor. Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’ın desteği ile başlayıp devam eden atölyeler üçüncü yılında yaklaşık 600 öğrenciye ulaşmış durumda. Atölyelerin öyküsünü Konak Belediyesi’nden proje sorumlusu Nilgün Şafak Şener şöyle anlatıyor. “3 yıl önce, dört haftalık bir atölyeyle başladık. Çocuklardan ve velilerden aldığımız geri bildirimler çok olumluydu. Bunun üzerine iki merkezimizde yıl boyunca dörder haftalık atölyelerimizi kesintisiz sürdürdük. Öğrencilerden dört hafta sonrası için de talepler gelince ikinci seviye olarak bir atölye daha açtık. Şu ana kadar yaklaşık 600 öğrencimiz oldu. Felsefe atölyelerine katılan çocukların en büyük kazanımları, kendilerini daha iyi ifade edebiliyor olmaları, hatta veliler çocuklarının ders başarılarının arttığını da dile getiriyorlar. Bu geri bildirimler bizleri daha çok motive ediyor”
Atölyelerin içeriğini belirleyip uygulayan Felsefeciler Derneği İzmir Şubesi yöneticileri de atölyeleri liselerde çalışan felsefe öğretmenlerinin yürüttüğünü, ilk yıl kendilerinin oluşturduğu programı uyguladıklarını özellikle felsefe kavramlarını çocuklara drama ile kazandırmak üzerinde çalıştıklarını bunun için tiyatroculardan destek aldıklarını söylüyorlar. Bu yıl program revize edilip P4C yöntemiyle uyumlu hale getirilmiş. P4C eğitimi için öğretmenler kendi olanaklarıyla eğitim almışlar ve almaya devam ediyorlar.
4C ( Philosopy For Children) çocuklar için felsefe, günümüzde 40’tan fazla ülkede kullanılan ve her geçen gün yaygınlaşan bir program.
P4C çalışmalarında, eleştirel, yaratıcı, işbirliğine açık ve özen gösteren düşünme becerilerinin geliştirilmesi; özgüvenli, iletişim ve sosyal becerileri, demokratik değerleri içselleştirmiş mutlu ve özgür çocuklar yetiştirmek, çocuğun yaşama dair duyarlığını arttırmak, merak duygusunu canlı tutmak, düşünmesini ve soru sormasını sağlamak amaçlanır.
Çalışmalarda genellikle felsefi bir soru ortaya çıkarmaya uygun bir uyarandan yola çıkılır. Bu uyaran bir hikâye, masal, fotoğraf, kısa bir film, nesne vb. olabilir. Öğretmen uygun sorularla çocukların ortaya çıkan bu soru etrafında derinleşmeleri için çaba gösterir. Bu yöntemde felsefe bilgisi veya filozoflar hakkında bilgi verilmez. Öğretmen daha çok bir kolaylaştırıcı rolünde çocukların düşünmesine, konuşmasına ve tartışmasına olanak sağlar. Öğretmen asla yargı belirtmez, doğruları söyleyen rolünde değildir.
Konak Belediyesi tarafından üç ayrı merkezde açılan atölyelere çocuklar okullarından öğretmenlerinin yönlendirmesiyle cumartesi günleri katılıyorlar. Yukarıda söz etiğimiz gibi bu atölyelerde klasik anlamda felsefe bilgisi anlatılmıyor, çalışmalar sırasında hiçbir filozofun adı da geçmiyor.
İsterseniz örnek olarak 1. seviye için yapılan dört haftalık çalışmanın başlıklarına bir göz atalım.
Birinci haftada önce çeşitli ısınma oyunlarıyla grubun tanışması sağlanıyor, bu ısınma oyunlarında ilerideki haftalarda yapılacak çalışmalar için altyapı oluşturuluyor. Çocuklar soru sormaya, konuşmaya ve söylediklerini gerekçelendirmeye özendirilir. “Neden” sorusuyla çocukların kendilerini ifade etmeleri için ortam sağlanır.
İkinci hafta “iyi ve kötü” kavramları üzerinden gidiliyor. Bu hafta, örneğin istediğinde görünmez olabilen bir kahraman hikâyesinden yola çıkılarak “iyi” kavramı sorgulatılır çocuklara. İnsan her zaman iyilik yapar mı? Ceza alma ihtimali olmadığı koşullarda insan yine iyilik yapar mı? İyilik yapmanın mutlulukla bir ilgisi var mıdır?
Üçüncü haftanı kavramı “mutluluktur”. Bir insanı ne/neler mutlu eder? Mutluluğun zenginlikle ilgisi var mıdır? Mutlu olabilmek nelere bağlıdır? Kendimizi veya başkalarını mutlu edebilir miyiz? vb sorular, “Mutsuz Prens” hikayesinden yola çıkarak tartışılır.
Son hafta bir kek kalıbının nasıl paylaşılacağı sorunundan çıkılarak,“Adalet” kavramı çocukların önüne getirilir. Çocuklar kekin nasıl paylaşılması gerektiğini tartışırlar. Herkese eşit mi? ihtiyacı olana daha çok mu? Adalet eşitlikle sağlanabilir mi?
Son derece heyecan verici konular. Heyecan verici bir çalışma. Konak Belediye başkanı Sema Pekdaş’a, Felsefeciler Derneği İzmir Şubesine, emeği geçen herkese çocuklarımız adına binlerce teşekkür. Dileriz bu çalışma başka belediyeler için de ilham verir.
Atölyelerin tanıtım videosu