İki insan arasında gerçekleşebilecek belki de en yoğun, en coşkulu aynı zamanda da en karmaşık duygu durumuna aşk dersek eğer, bu yoğunluğun bir ölçüde şiddet barındırması da anlaşılabilir. İlk anda çelişkili gelebilir bu düşünce, çünkü aşk gibi güzel şeyler çağrıştıran bir kavramla, şiddet gibi yıkıcı çağrışımları olan bir kavramı yan yana getirmek bile istemeyiz. Ama biraz ayrıntılı düşündüğümüzde, aşkla birlikte gövdemizi saran duyguların şiddete ne kadar eğilimli olduklarını görebiliriz. Bu eğilimler, uygun bedenlerde güçlü olarak kendilerini gösterdiklerinde ise, filmlere-romanlara konu olan, türlü cinayetler çıkar ortaya. Bu trajik durumları genellikle “aşk cinayeti” olarak adlandırırız.
Ülkemizde hemen her gün tanık olduğumuz kadın cinayetlerinin ise, çok azı için “aşk cinayeti” adlandırmasını yapabiliriz. Elde edilen verilere bakıldığında buna daha çok, şişirilmiş bir erkek egosunun kendisini şiddet olarak dışa vurumu demek daha doğru. Bu “erkek ego” için zaten kadın değersiz, yönetilmesi gereken bir varlıktır. “Sen benimsin, benim olacaksın, benim kalacaksın, başkasına bakmayacaksın, sözümden çıkmayacaksın...” emirlerinin devamında gelen “yoksa...”. Yoksa hayatı sana zehir ederim, seni yok ederim, öldürürüm. Beni durdurmaya kimsenin gücü yetmez. Hele bir de söz konusu olan “namus”sa, katil prestij bile kazanabilir. Bu gözü dönmüşlük, bu şişirilmiş erkeklik, hemen her gün bir kadını evinde, işinde, sokak ortasında, bıçakla, tüfekle, bazen sığındığı ailesinin, bazen çocuğunun önünde öldürmekte. Devletten koruma istemiş olması bile bazen cinayeti durdurmaya yetmiyor. 2013 yılında öldürülen kadınların,
“yüzde 15’i boşanmak istedikleri için öldürüldü. Kadınların yüzde 54’ü kocaları veya eski kocaları, yüzde 12’si sevgilileri, yüzde 18’i akrabası olan erkekler tarafından öldürüldü.”
Cinayetlerin bölgelerimize göre dağılımına baktığımızda ise, Marmara bölgesinin birinci, Ege ve Akdeniz bölgelerinin ise 2. ve 3. Sırada yer aldıkları görülüyor. Yani en gelişmiş, eğitim oranının en yüksek olduğu bölgeler aynı zamanda, en çok kadın öldürülen bölgeler. Her geçen yıl artan sayıda öldürülen kadınlar, giderek gazetelerde hızla okuyup geçtiğimiz bir haber, sonra da istatistiksel bir sayıya dönüşüp unutuluyor. 2009: 105 2010: 165 2011: 121 2012: 135 2013: 227 2014: 16 Yukardaki rakamlar, kadına yönelik şiddet sonucu öldürülen kadınların yıllara göre dağılımını gösteriyor. 2014’te, yeni yılın ilk ayında,16 kadın erkek şiddetiyle öldürülmüş durumda şu anda. İnsanın ilk bakışta kanını donduran bu sayılar, bir gerçeği çarpıcı bir şekilde yüzümüze vuruyor: Neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğü, sadece kadın olduğu için öldürüldüğü bir ülkede, kültürde yaşıyorsunuz. Bunun için bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
Bu soruyu yanıtsız bırakmayan ve bu cinayetleri durdurabilmek için mücadele eden insanlar var. İyi ki varlar, bu insanların kurduğu www.anıtsayac.com sitesi cinayetleri durdurabilmek adına önemli bir çaba. Site aslında gerçekten de bir anıt, fakat bildiğimiz anıtlardan farklı olarak, ne yazık ki günden güne yükselen sanal bir anıt. Sayfaya girdiğinizde, 2008 yılından bu yana öldürülen kadınların isimlerinden oluşan tuğlalarla örülmüş bir duvarla karşılaşıyorsunuz. En yukarıda da güncel olarak, bu yıl, öldürülen kadın sayısı var. Geçmişe doğru yılları tıkladığınızda ise, o yıl öldürülen kadınlar duvar üzerinde farklı bir renkle gösteriliyor. İsimleri tek tek tıkladığınızda, öldürülmüş olan kadınla ilgili bilgilere ve cinayet haberlerinin yer aldığı medya organına yönlendiriliyorsunuz. Böylece, oradaki kadın isimleri istatistiksel bir veri olmaktan çıkıp, insan olarak karşımıza geliyor, zaten insanı dehşete düşüren, kendinden utandıran da bu.
Yapımcıları site hakkında, “ ‘Anıt Sayaç’, Türkiye’de kadına yönelik şiddetten ölen kadınların anısını yaşatmak için internet üzerinden kurulmuş bir anıt ve her gün güncellenen bir sayaçtır... Anıt Sayaç kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği böyle bir ortamda farkındalık yaratmak ve bilinmeyen verileri açığa kavuşturmak için düşünüldü. Ölen kadınlarımızın isimleriyle anılacağı bu web sitesi, kadına karşı şiddet konusunda toplumun duyarlılığını geliştirme projesi olmanının ötesinde ölen kadınlara adanmış bir anıttır.
Artış tehdidi tabiatında gizli bu sayaç, şiddetin sürekliliğinin de habercisidir. Kaygı veren bir artış, ağırlaşan bir birikim yanında, aciliyete davet eden bir geri sayım da var ‘Anıt Sayaç’ta. Sayaç attıkça umut eksilmekte; tane tane tükenmektedir.” diye yazmışlar.
Site yapımcıları, verilere ulaşmak için resmi makamlardan sonuç alamayınca, bu 5 yıllık verileri medyadan kendileri toparlayarak siteyi oluşturmuşlar. Verilen sayılar, aile içi şiddet veya kadına yönelik olmayan cinayetleri kapsamamakta.
Benzer bir çalışmayı çok kapsamlı bir şekilde bianet.org da yıllardır yapmakta. Kadına yönelik her türden kötü muameleyi kayıt altına alan Bianet’in 2013 yılı istatistiklerinin ortaya çıkardığı tablo da ürkütücü. “Erkekler 2013’te 214 kadın ve 10 çocuğu öldürdü, 167 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti/tecavüz girişiminde bulundu, 241 kadın ve kız çocuğuna şiddet uyguladı, 161 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. 2013’te her 10 kadından biri şiddet gördüğü için kolluk kuvvetlerine, mülki amirlere ve savcılara defalarca şikayette bulunmasına ya da koruma tedbir kararı çıkartmasına rağmen ağır yaralandı.
Kadınlar en çok kocalarından şiddet gördü, yüzde 15’i boşanmak istedikleri için öldürüldü. Tecavüzcülerin ise yüzde 52’si tanıdıkları erkeklerdi. Tecavüz vakalarının yüzde 36’sı kadınların evlerinde gerçekleşti.”
Evet, kadın cinayetleri anıtı, sessiz sedasız, günden güne yükseliyor. Oraya önümüzdeki günlerde eklenecek Ayşe, Ebru, Yasemin, Zeynep... şu anda yaşıyor ve bizim gözlerimizin içine bakıyorlar, henüz bir sayı, bir gazete haberi değiller, onları korumanın bir yolunu bulmalıyız, bulmalıyız...
Anıt sayaç için http://www.anitsayac.com Bianet.org.un 2013 yılı raporu http://www.bianet.org/kadin/kadin/152653-erkekler-2013-te-214-kadin-oldurdu Bianet’ten erkek şiddetinin grafiği http://www.bianet.org/bianet/kadin/152682-erkek-siddetinin-2013-grafigi
Twitter: @ymbymb