2013 yılında İzmir'de tarih öğretmeni Sema Gür'ün sosyal medyadan yaptığı çağrıyla, bisikletleri ve kendilerini süsleyerek sokağa çıkan kadınların oluşturduğu "Süslü Kadınlar Bisiklet Turu"nun 7.si Pazar günü 15 ülke ve 115 şehirde aynı anda yapılacak. "Dünya Otomobilsiz Kentler Günü"nde binlerce kadını harekete geçiren tur, bu yıl aynı zamanda bütün dünyada iklim grevlerinin yapıldığı haftaya denk geldi. Turun yaratıcısı Sema Gür'le, süslü olmak, kadın olmak, bisiklete binmek, çevre sorunları ve iklim grevleri hakkında konuştuk.
Sema Gür'ün sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu (SKBT), 2013 yılında başladı ve açıkçası bir taban hareketi yaratmak, uluslararası boyuta taşımak gibi kaygılar ile başlamadı. Arkadaş sohbeti sırasında başlayan, felsefesi sonradan şekillenen ve insanlara dokundukça büyüyen bir farkındalık etkinliği oldu. Tecrübeyle ve eleştirilerle gelişti. 2013 yılında sadece İzmir'de ve yaklaşık 200 kişiyle başlayan tur 7.yılında 115 şehirde 15 ülkede yapılacak. Bu tur artık tüm kadınlara aittir. Türkiye ve dünyanın farklı yerlerinden, hiç gitmediğim şehirlerden turu üstlenen kadınlarla artık bir aile olduk biz. Bizim ne yaptığımızı anlayan dostlarımızın desteği ile 7 yılda, "Bir ağaç gibi ve tek ve hür…" iken "Bir orman gibi kardeşçesine…"devam ettik. Turun bugün geldiği nokta bizim için inanılmaz.
Turun Türkiye'ye bile yayılacağını düşünmezken uluslararası boyuta gelebileceğini tahmin etmediğimi itiraf etmeliyim. Turun yayılmasında, duyulmasında başlangıçtan beri kimi kırmızı çizgiler belirlemiş olmamızın ve aramıza doğru zamanda doğru kişilerin katılmasının büyük payı oldu. Bu konuda, "Bisikletizm" sayfalarının kurucusu, yazarı, gezgin, bloger Pınar Pinzuti'nin büyük emeği var. Onun sosyal medya bilgileri, tecrübeleri, yurt dışındaki çalışmalarının yansımaları bu turumuzun genişlemesinde büyük katkı sağladı. Ben bu turun bizim ülke yapımızla ilgili olduğunu düşünüyor ve İngiltere'deki İtalya'daki kadınların bu tarz bir tura ihtiyaçlarının olmadığını savunuyordum. Pınar ise İtalya' da yaşayan ve pek çok ülke gezen biri olarak, tüm kadınların böyle bir tura ihtiyacı olduğuna beni ikna etti ve haklı çıktı. Biz açık kalan bir noktaya temas etmişiz hissindeyim. Yurt dışından ve yurt içinde kadınlar o kadar heyecanla destekliyorlar ki bizi, yorulduğumuz bittiğimiz anlarda tekrar canlanmamızı sağlıyor bu heyecan.
Tahran'dan bisikleti çok seven harika bir kadından bir mesaj aldık. Bunu duyduğum an ağladım. Çünkü birkaç yıl önce hayalimi soran bir gazeteciye, İran, Suriye gibi ülkelerde de bu turun yapıldığını hayal ettiğimi söylemiştim. Kadınların dezavanajlı durumda olduğu ülkelerin kadınlarının bu turu yapıyor olması hayalin de ötesinde. Tahran'da 24 Eylül' de bir stadyumda olacak tur. Hem de İran'daki stadyum ve kadın meselesi dünya medyasını sallarken, Süslü Kadınlar turumuzun orada yapılacağını bilmek inanılmaz. İran'dan tura hazırlık fotoğrafları geldi elimize. Pembe balonlar, kıyafetler hazırlanmış bekliyorlar.
Evet Tahran' ı anlayabiliriz ama ya Amsterdam? Orada ve birçok farklı ülkede turumuzu Türk kadınları yapıyor. Bu durumun farklı bir yönü var. Türkiye' den uzun yıllardır gülümseyen haberler göremeyen ve nihayet bizim fotoğraflarımızla medya sayesinde karşılaşan, orada göçmen olan kadınlar bize ulaşıp turu yapmak istediklerini söylediler. Biz yabancı bir ülkede kendi ülkelerinden çıkan bir turu düzenleyen kadınların var olma çabasını görüyoruz burada. Göçmen oldukları bir ülkede resmi işleri halleden, elini taşın altına koyan Türk kadınlarıyla gurur duyuyoruz. Bazı ülkelerde o ülkelerin kadınları yapacak turu. Biz aynı zamanda kadının görünür olması gerektiğine dikkat çekiyoruz. Amsterdam' da ve gelişmiş ülkelerde kadınlar görünür durumda, niye bize ulaşsınlar ki? Bu noktada da herkes için verdiğimiz ortak mesajlarımızın etkili olduğunu düşünüyoruz. İklim değişikliğine, çevre duyarlılığına dikkat çekmemizin etkisi oldu. Ayrıca (Pınar'ın gözlemlerine göre de) tüm dünyanın kadınlarının göründüğü kadar eşit ve özgür olmadıklarını, biraz abartıp delirmeye de ihtiyaçları olduğunu biliyoruz :) Bu arada başka ülkelerde göçmen statüsünde olan kadınlar, o ülkenin kadınlarıyla tur sayesinde tanışıyorlar, kaynaşıyorlar.
Bisiklet benim hayatıma 38 yaşımda arkadaşlarım Yılmaz, Filiz, Olcay ve babam sayesinde girmeye başladı. Hayatımın rengi değişti. İki tekerlekli bir araca biniyorsunuz ve gidonu sizin elinizde. Dilediğiniz yöne çevirebiliyorsunuz, kontrol sizde. Kadınların bunu hayatına da uyarladıklarını düşünün. Kadınlar içlerindeki hayatlarını yönlendirme gücünü keşfedebilirlerse ve örgütlenebilirlerse her şeyi değiştirebilirler. Ben bisikletin dönüştürücü, itici gücüne inanıyorum. Bisikletli kadın dışarıda daha çok yer alırsa, etrafının daha çok farkına varır, etrafını daha çok sorgular, görür, anlar ve değişime daha açık olur. Sadece evinde oturan bir kadın etrafını ne kadar algılayabilir? Alışverişe gitmek için bile, onu evden arabasıyla alacak eşini bekleyen bir kadın, bisiklete binerek alışverişe gitse neler değişir düşünsenize? Bisiklet kadını, dolayısıyla dünyayı değiştirmeye yarayan bir araç neden olmasın? Yılda bir de olsa canının istediği gibi giyinip, kendini ve bisikletini süsleyip, kendi gibi binlerce kadının olduğunu gördüğünde dönüşüm başlamış demektir;) Biz bu dönüşümün bir parçası olduğumuzu düşünüyoruz.
Biz bunun etkilerini açıkça görüyoruz. Sosyal medya hesaplarımıza ulaşan kadınlar, ya da karşılaştığımızda sarılıp kendilerindeki değişimleri anlatan kadınlar var. Bisiklete binmeyi bilmeyip, turun fotoğraflarını görüp heyecanlanarak ders alıp bize katılan yüzlerce kadın var. Tura ilk yılında yürüyerek gelip, motive olup, şimdi bisiklet gruplarında turlara giden kadınlar var. Psikolojik hastalıklarının ortasında tura gelip, bisiklete devam edip kendini çok iyi hisseden pembe yanaklı kadınlar var :) Turu duyup hayatında hiç organizasyon yapmamış kadınların bir aktiviste dönüştüğünü seyrediyoruz bazı şehirlerde. Daha bugün bir mesaj aldık, MS hastası bir kadın fizik tedavi saatini turumuza göre ayarlamış ve bizimle eş zamanlı fizik tedavi bisikletini çevirecek hem de süslenmiş bir şekilde… Bir kadın gülümsesin diye var bu tur, bir kadın gecekondusundan çıkıp meydana gelsin bize katılsın diye var, bir mülteci kadın onca sıkıntısının ortasında koşup gelsin diye var bu tur, down sendromlu çocuğunu arkasına atıp pedallayan ve gülümseyen bir kadın için var bu tur…
Bizim toplumumuzda "Süslü" dendiğinde insanların aklına genellikle "Kadın, aptal, aklı on karış havada, hatta hafif kadın!" kavramları geliyor. Bir tarih öğretmeni olarak paleolitik dönem kazılarında bile süsler çıktığını biliyorum. Süsün birçok anlamı var tarihte. Süs kelimesini duyunca tek bir anlam yükleyen insanların sığ olduğundan eminim. İnsanlar bizim ismimizi duyduğunda garip ifadeler beliriyor yüzlerinde. Yan yan gülen manalı bakışlar… Dalga geçiyorlar ve bu beni başlangıçta sinirlendirirken şimdi hoşuma gidiyor. İnsanlara "özgürlük" dedik dikkat çekemedik, "bisiklet" dedik dikkat çekemedik, bisikletimize ve saçımız çiçek taktık, baktık dikkat çekiyoruz:) Bisikletin erkek egemen görüntüsüne tokat atmak istedik, ters köşe bir isim taktık. İnadına süslüyüz, size ne?
Bizce SKBT bir kadın hareketi. Sivil bir hareket, tabana yayılmış bir kadın hareketi. Tepeden yönetilmiyor, bir kuruluş, dernek vs. değil. Herkesi kapsıyor. Siyasi görüşü ne olursa olsun bisiklet üst başlığı ile kadınlar geliyor ve parçalar bütüne dönüşüyor. Kadınlar kendi kurallarını oluşturup, birey olarak, canlarının dilediği gibi bisikletleriyle kendilerini ortaya koyuyor cesurca. Bir de Anadolu'nun erkek egemen olan farklı şehirlerinde bunu yapıyor kadınlar. Organizasyonun başındaki bir kadın, erkek egemen bazı bisiklet gruplarının tüm sataşmalarına göğüs geriyor. Destekleyen gruplarla iş birliği yapıyor. Bir toplumu harekete geçirebileceğini şaşkınlıkla izliyor.
Diğer kimi topluluklardan olumlu veya olumsuz tepkiler alıyoruz. Başlangıçta özellikle feminist gruplardan tepkiler alıyorduk. Kadını metalaştırıldığımızı iddia eden gruplar olmuştu. Oysa bize göre, güçlü kadın, erkek gibi görünen kadın değildir. Aslında biz benzer yerlerde duruyoruz. Adam gibi kadın değil, kadın gibi kadınız ve aşağıladıkları "süslü" kelimesiyle, inadına dimdik ve gayet akıllı duruyoruz! Kadının güçlülüğünü niye erkek gibi görünerek savunmak zorundayız ki?
Bugünlerde en çok üzerinde durduğumuz, bazen canımızı sıkan bir konu bu. Bu turun ticari olmadığını vurgulamaktan yorulduk. Gönüllü kadınların düzenlediğini, maddi bir beklenti ile tur yapmadığımızı bu topluma anlatmakta güçlük çekiyoruz. İnsanlar benim bu tur sayesinde zengin olduğumu zannediyorlar. Oysa arka bir sokakta, kalorifersiz bir evde 1100 TL kira vererek ve tüm masraflarımı kendim karşılayarak, öğretmen maaşımla yaşıyorum. Bu haksız söylemlere bazen dayanamıyorum. Neden ticarileşmemeye çalışıyoruz? Bu hareketi şirketlere, kuruluşlara verdiğimiz an neler olur? Biz özgürlükten bahsederken kapitalizmin esaretine yenilmekten, bir gönüllü taban hareketini bitirmekten korkuyoruz çünkü. Şirketlerle ticari anlaşmalara girersek çıkıp bize "Turda bunu giyeceksin, bunları söylemeyeceksin, müdürümüz gelecek konuşma yapacak, vs.vs…" demelerinden korkuyoruz. Biz bu duruşumuz nedeniyle çoğaldık, büyüdük. Biz, bizi anlayan destekçilerimiz ile çok mutluyuz. Örneğin bir bisiklet firması bu yıl bizim için "Süslü Kadınlar Korusu" oluşturuyor. Yüzlerce kadına ücretsiz bisiklet eğitimi verilmesini sağlıyorlar, afişlerimizi basıyorlar, bizden hiçbir talepte bulunmuyorlar, hatta finalde teşekkür etmemiz için sahneye bile çıkmıyorlar. Avrupa Birliği delagasyonu bizzat gelip tura katılıyor. Bizim böyle naif destekçilere ihtiyacımız oluyor. Biz Pınar ve bir avuç kadınla dev bir şirket gibi çalışıyoruz. Aylarca işlerimizden, ailemizden zaman çalarak yapıyoruz bunu, çünkü gönüllüyüz kadınları bisiklete bindirmeye…
2013 yılından beri her Eylül ayının 3. Pazar günü yapıyoruz etkinliğimizi. Çoğu şehrin yöneticilerinin daha yeni duyduğu Avrupa Hareketlilik Haftası ve Otomobilsiz Kentler Günü'nü 7 yıldır dile getiriyoruz. Kadınlar yılda bir kapattırdığımız yollarda sadece zincir ve pedal sesiyle ilerlerken, şehirleri kanserli hücre gibi saran otomobil kültürünü tekrar sorguluyorlar. O ne güzel bir sessizlik… İnsan yaşadığı, hissettiği şeyleri fark eder ve bunu sorgular. İnsanlar otomobil olmadığı zaman şehirlerin ne kadar yaşanabilir olduğunu 1 saat için fark ediyor turda. Şehirde otomobil olmadan da ulaşım sağlanabileceğini zamanla fark edecekler. Bunun için şehirdeki birçok bisiklet grubu ve oluşum emek harcıyor. Örneğin tüm dünyada yapılan Critical Mass de bunun için var öyle değil mi? Tüm bisiklet gruplarının çalışmalarıyla 2013 yılından beri İzmir'de bisiklet kültürü artıyor ve her geçen gün daha çok bisikletliyi yollarda görüyoruz.
2013 yılından beri turdan önce yaptığımız basın açıklamasında bisikletin çevreci ulaşım aracı olmasının önemine vurgu yapıyoruz. Bu yıl da üzerine basa basa insanlara yaşanacak bir dünya olduğunu ve kendi ellerimizle kendimizi, geleceğimizi kurban ettiğimizi, aynı gemide olduğumuzu ve iklim değişikliğinin tüm canlılar için bizi korkunç sona götürdüğünü avaz avaz haykıracağız. Bu yıl turda, bu konuları düşünürken bulduğum ve yazıp bisikletime takacağım sloganı paylaşarak sizlere teşekkür edeyim ve süslerimi takmak için izin isteyeyim: "İKLİMİ ÇEVİRME! PEDALI ÇEVİR!"
Daha çok bilgi için SKBT web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.