“SES
- Kim ölmüş? Dedi bir ses.
- Kim öldürmüş? Dedi bir başka ses.
- Ne zaman öldürmüşler? Dedi tanımadık bir ses.
- Öldüren de ölür, dedi tanıdık bir ses.
- Üç de çocuk, dedi değişik bir ses.
- Beş de kadın, dedi aynı ses.
- Nereye gidiyoruz, diye sordu yaşlı bir ses.
- Bilmez gibi konuşma, dedi genç bir ses.
- Vallah bilmez, dedi son ses.
Çünkü onunla birlikte, gözünü kapamadan önce gördüğü dağın doruğu da öldü evin penceresi de öldü havlayan köpek de öldü çeşmenin akan suyu da öldü rüzgârda salınan kavaklar da öldü eriyen kar da öldü ve en son güneş öldü.”*
Son olmadı bir türlü, Siirt’te bir çocuk daha öldü. Felek öldü. Bu nasıl bir felekse…
Babası kızımın bir fotoğrafı bile yok dedi.
7 yaşında bir fotoğrafı bile olmayan Felek Batur, kardeşinin eli elindeyken zırhlı bir polis aracının çarpması sonucu öldü. Bu sefer bir fotoğraftan bize bakan gözler değil, bu sefer bir babanın sözleri dağladı yüreğimizi: “Kızımın bir fotoğrafı bile yoktu”.
7 yaşında Felek Batur’un zırhlı aracın çarpması sonucu öldürülmesinden 5 gün önce, Mayıs ayında Silopi’de evlerinde uyurken bir başka zırhlı araç tarafından ezilerek öldürülen 7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan’ın ölümüne sebebiyet vermekten yargılanan polis memurlarının ilk duruşmaları vardı. Zırhlı polis aracını kullanan tutuklu polis memuru Ömer Yeğit ve amiri komiser yardımcısı Murat Maden’in yargılandığı ve “Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 15’er yıl hapis cezası” istenen davanın ilk duruşmasında savcı tutuklu sanığın tahliye edilmesini istedi. Tutuklu polis duruşma sonunda tahliye edildi.
Zırhlı aracın sürücüsü sanık polis memurunun ifadelerini okudunuz mu? Neymiş, neden zırhlı araç evin duvarını yıkıp karşı duvara kadar ilerlemiş? Neden o kadar hız yapmış? Freni yok muymuş? Sanık sürücü, “Kurs almadım, zırhlı araç kullanma sertifikam yok” diyor. Yani ehliyetsiz araba kullanıyor. Bunu kim biliyor? Herkes. Emir veriyorlar, o da geçiyor direksiyon başına. “Herhangi bir kusurum yoktur. Böyle bir kazanın olmasını asla istemezdim. Araç çalışır halindeyken hayatın olağan akışına aykırı araç aşağıya doğru hareket etti.” diyor. Öyle bir hareket ediyor ki, koca bir duvarı yıkıp evin salonunun ortasına kadar giriyor. “Kurssuz ve sertifikasız olmama rağmen hiçe sayılarak panzer tipi zırhlı araçlarda çalıştırıldığımı yetkili birimlere bildirilmesini talep ediyorum. Kendi hayatımı hiçe sayarak olağanüstü gayret gösterdim. Böyle bir olaya müdahale olamadığım için yalan haberler ve sosyal medyadaki paylaşımlar psikolojimi bozdu.” diye devam ediyor. Duruşmaya katılan tutuksuz sanık komiser yardımcısı Murat Maden’de kendisinin emirleri uyguladığını söylüyor. “Panzerdeki polisler, kurssuz ancak kaymakam beyin onuruyla görevlendirme yapılmıştır. İlçe Emniyet Müdürü’nün görevlendirmelerini yerine getirmek zorundayız. ‘Kurssuz dahi olsa bu aracı kullansın’ talimatı verildi.”
Şimdi, sanıkların bu ifadeleri eğer samimiyse, normal olarak, bölgede onlarca benzer olay olmasına rağmen, hala ehliyetsiz polislere bu zırhlı araçları teslim edenlerin, bu doğrultuda emir verenlerin de yargılanması gerektiğini düşünür insan. Yargılanıp suçu, ihmali olanlar cezalandırılmalı ki bir daha bir daha ölümler olmasın. İnsan düşünür düşünmesine, ama öyle olmaz. Zırhlı araçların ezdiği 4, 5, 6, 7, 8 yaşlarında onlarca çocuk için kimse sorumluluk duymaz, kimseden hesap sorulmaz. Ölümler de devam eder, ediyor.
Savcı, sanık polisin tahliyesini ister. Mahkeme tahliye kararı verir. Duruşma 11 Ocak 2018 tarihine ertelenir. Siz bir anlamda olay kapandı gitti diye de düşünebilirsiniz bunu. Başka bir deyişle, benzer onlarca olayda olduğu gibi dava zamanın törpüsünde yavaş yavaş eritilip sonra da yok olmaya, unutulmaya bırakılmış olur.
Muhammet ve Furkan bizim yüzümüze bir fotoğraftan bakmaya devam ederler.
Feleğin çarkı durmaksızın döner.
Bu duruşmadan 4 gün sonra bir başka zırhlı araç 7 yaşındaki Felek Batur’u kardeşinin eli elindeyken öldürür.
Babası Cemal Batur kızının bir tek fotoğrafı dahi olmadığını söyler.
Felek’ten geriye bir tek bu söz kalır.
*Ferit Edgü, Leş, Sel Yayıncılık, 2014, S. 212