İstanbul’daydım. Bir martının dayanılmaz çaresizliğini yazıyordum. Olmadı, yarım kaldı, yazamadım!
Bir fotoğraf düştü apansız önüme. Ne İstanbul’da bir martının çaresizliği, ne Mardinli temizlik işçinin yalnızlığı kaldı aklımda. Yalnızca bir fotoğrafa takıldı aklım.
“Filistin” dedi, içimdeki o ses! Yana yakıla, “Filistin!” Hani, bizim o, on sekizinde, on dokuzunda, yirmisinde çocukların koşarak gittikleri ülke vardı ya… Hani, o mazlum toprakların özgürlüğü için hayatlarını tereddütsüz armağan ettikleri ülke… Filistin!
Filistin’dendi o fotoğraf. Kıraç bir toprak parçasının üzerinde, dumanları göklere yükselen bir ateşin bulutunun önünde. Tekerlekli sandalyede bir adam. Bacakları yok! Bir fotoğraf karesinde matlaşmış, anıtlaşmış gibi. Elinde sapanı, çeviriyor, çeviriyor, çeviriyor…
“Sene 1949, CHP hükümeti, başbakan Ş. Günaltay, cumhurbaşkanı İsmet İnönü. Türkiye İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu.”
Aklım bir fotoğrafta kaldı benim. Elinde sapanıyla, tekerlekli sandalyesinin üzerinde tek başına. Kıraç bir toprak parçasının üzerinde… İşgalci İsrail askerlerine tam önünde.
“Yıl 1958, DP hükümeti, başbakan Adnan Menderes. Türkiye ile İsrail arasında Trident adı verilen gizli askeri ve istihbarat işbirliği anlaşması imzalandı.”
Adı Fadi Ebu Salah. 29 yaşında, evli, dört çocuk babası. Bacaklarını, 2008’de Gazze’ye ölüm kusan İsrail bombaları almış. Ayakları yok ama şimdi kolları var. Kolları olmasa ne yazar, belli ki bedeninden büyük yüreği var.
“31 Mart 1994, DYP-SHP hükümeti, başbakan Tansu Çiller, yardımcısı ise Erdal İnönü. Türkiye-İsrail Güvenlik Gizlilik Anlaşması imzalandı.”
Benimse, aklım bu fotoğrafta kaldı. Reuters Ajansı’ndan İbrahim Ebu Mustafa’nın deklanşörü yakalamış görüntüyü. Yer, Han Yunus kentinin doğusunda, İsrail sınırı. “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü” için Filistinliler oradalar. ABD’nin işgal altındaki Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak kabul etmesini protesto ediyorlar.
“23 Şubat 1996, DYP-CHP hükümeti, başbakan Tansu Çiller, yardımcısı Deniz Baykal. Türkiye-İsrail arasında Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması imzalandı.”
Fadi Ebu Salah. Toprakları işgal edilmiş bir ülkeye açmış gözlerini. Hep ateş altında kavrulmuş teni, hep barut kokmuş nefesi. On yıl olmuş ayakları yok, on yıldır yürümüyor, on yıldır İşgalci bir dünyaya karşı direniyor! Karşısında ağır silahlarla İsrail ordu askerleri.
Bir türlü alamıyorum kendimi, aklım o fotoğrafta kalıyor benim.
“28 Ağustos 1996, RP-DYP hükümeti, başbakan N.Erbakan, yardımcısı Tansu Çiller. Türkiye-İsrail arasında Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalandı.”
Ebu Salah direniyor. Filistin’in taşıyla, bir avuç kalmış toprağıyla, sapanıyla kan ter içinde direniyor. Çirkin bir dünyanın yüzsüzlüğüne, kötülüklerine, ikiyüzlülüğüne karşı; zalim bir dünyanın efendilerine karşı; onların çeklerine, senetlerine, gizli anlaşmalarına, silah tüccarlarına, sahte kınamalarına karşı direniyor; yok yoksul haliyle, yüreğinin demiyle, yarım bedeniyle direniyor!
Benimse bir resim karesinde takılı kalıyor aklım.
“Yıl 2000, DSP-ANAP-MHP hükümeti, başbakan B.Ecevit, yardımcıları M.Yılmaz, D.Bahçeli. MHP’li Milli Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu, İsrail’le bugüne kadar yapılan 13 anlaşmanın tamamının gizlilik dereceli anlaşmalar olmasından dolayı TBMM`nin onayına sunulmamıştır, içeriklerini açıklayamam dedi.”
Dört çocuğu, bir de karısını evde bırakmış, işgalin sınırına yürümüş Ebu Salah. İsrailli bir keskin nişancı, namlusunda son model Amerikan dürbünü, çoktan nişan almış, beklemede. Birazdan bir tetik inecek, bir mermi fırlayacak, bir ateş püskürecek namlusundan, ciuvvv diye bir ses duyulacak…
Dedim ya, o fotoğrafta kaldı benim aklım.
“1 Mart 2005, AKP hükümeti, başbakan R.Tayyip Erdoğan. Abdullah Gül’ün ardından R.Tayip Erdoğan da İsrail’e gitti. Erdoğan Beyrut Kasabı lakaplı Şaron’la görüştü. Şaron ile Erdoğan arasında kırmızı telefon hattı kuruldu ve 60’a yakın ikili anlaşmaya imza atıldı.”
O resim! Fotoğraftaki o çığlık. Toprakları işgal altındaki dünyanın bütün mazlumları için bir çığlık.
Emir ne vakit verildi, tetik ne zaman indi, nasıl ateşlendi barut ve hangi hızla püskürdü ateş?
Hangi tanrının eseri zalimlik, ne zaman kuruldu bu düzen? Kim sürdü namluya mermiyi, kim aldı canını teninden, kim kopardı Ebu Salah’ı yarım kalmış bedeninden?
“27 Aralık 2008 - 18 Ocak 2009, AKP hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. İsrail Gazze’yi günlerce füze yağmuruna tuttu. Saldırıda, yüzlerce çocuk, kadın ve sivil insan öldü. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül, Gazze saldırısında İsrail’in orantısız güç kullandığını söylediler!”
“İsrailli kadın bakan, Gazze’de insani yardıma gerek yok, dedi! AB, İsrail harekâtının, saldırı amaçlı değil, savunma amaçlı olduğunu söyledi! İsrail saldırıları devam ederken ABD, İsrail’in kendini savunduğunu açıkladı.”
Benimse aklım o fotoğrafta kaldı…
“31 Mayıs 2010, AKP hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. Gazze'ye insani yardım taşıyan, 32 farklı ülkeden 663 yolcu bulunan 6 gemiye İsrail Ordusu saldırı düzenledi. Gazze’nin 130 km açığındaki uluslararası sularda gerçekleşen Mavi Marmara katliamı saldırısında 9 aktivist öldürüldü.“
Öldürülen bizim çocuklara gitti aklım
Aklıma başka bir fotoğrafta kaldı bu sefer; 21 Şubat 1973’de Filistin’de öldürülen Türkiyeli çocuklar da. İsrail Ordusu tarafından, mazlum Filistin halkının direnişine destek olmak için Filistin’e giden Kerim Öztürk, Cafer Topçu, Yücel Özbek, Ahmet Özdemir, Bora Gözen, Şükrü Öktü, Ali Kiraz ve Gürol İlban’da…
Bir de Filistin’den dönen, Türkiye’de öldürülen bizim çocuklara gitti aklım! Deniz’e, Hüseyin’e, Yusuf’a. Kendisine, İstanbul’un göbeğinde, Topkapı’da anıt mezar yaptırılan, İsrail’le gizli anlaşmalar yapan Adnan Menderes’e gitti bir de aklım...
“14 Kasım 2012, AKP hükümeti, başbakan R.T.Erdoğan. İsrail Gazze’ye yeniden saldırdı, Hamas’ın askeri lideri öldürüldü, yüzlerce Filistinli öldü. 20 Kasım 2012, AB Zirvesinde Filistin’in seçilmiş hükümeti Hamas kınandı; İsrail’in kendi halkını koruma hakkına sahip olduğu karar altına alındı!”
İsrail saldırısı üzerine Küba ve Bolivya İsrail’i terörist devlet ilan etti. Ekvator, Brezilya, Şili, Peru ve El Salvador büyükelçilerini İsrail’den geri çağırdı.
“29 Haziran 2016, Erdoğan Mavi Marmara için, giderken kime sordunuz dedi!”
Benimse aklım hâlâ o fotoğrafta kaldı!
“19 Ağustos 2016, AKP hükümeti, başbakan Binali Yıldırım, cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan. Türkiye ile İsrail arasında yapılan Mavi Marmara anlaşmasıyla İsrail özür dilemediği gibi, Gazze ablukası devam etti, toplamda 20 milyon dolar karşılığında mağdurların İsrail’e karşı dava açmasının önü kapanmış oldu.”
6 Aralık 2017. ABD başkanı Trump, büyükelçiliğimizi Kudüs’e taşıyacağız diye açıkladı.
“6 Aralık 2017. Kudüs kırmızı çizgimizdir dedi Erdoğan. ABD, Kudüs’ü başkent olarak tanırsa, İsrail’le diplomatik ilişkilerimizi keseriz diye ekledi.”
AKP’nin iktidar olduğu 2012 yılında 1,4 milyar dolar olan İsrail’le ticaret hacmimiz, 2017 yılı itibariyle 4 milyar 914 milyon dolara yükseldi!
“14 Mayıs 2018. Trump, BM kararlarına göre işgal altındaki Filistin şehri Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak kabul etti.”
İsrail Ordu askerlerinin ABD’nin kararını protesto eden Filistinlilere ateş etmesi sonucu 63 gösterici öldü, 2000’den fazlası yaralandı. Tekerlekli sandalyeli Ebu Salah’ın ölümü, gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı.
Meclis el çabukluğuyla toplanıverdi hemen. Ortak bildiri üzerinde bir çırpıda anlaşmaya vardı partiler. Kınadılar! Evet, evet kınadılar! Kaç şiddetiyle oldu kınamaları, bilemedim ama kınadılar!
Benimse hâlâ o fotoğrafta aklım.
Fadi Ebu Salah.
Elinde sapanıyla tekerlekli sandalyesinin üzerinde. Yarım bedeniyle, Ortadoğu’nun yanık topraklarında bir direniş abidesi gibi yükselmiş, medeniyetin utanç sayfasına adını yazdırır gibi…
O şimdi yaşamıyor!
İkiyüzlülüğün, riyakârlığın, ihanetin dünyasında değil artık.
İsrailli bir keskin nişancının namlusundan çıkan mermiler aldı onun canını.
Birkaç güne kalmaz her şey unutulacak. Haber ajansları politikacıların sahte demeçlerini yeniden taşımaya başlayacak. Şirketlerin dolara ve petrole endeksli senetleri konuşulacak bankalar arası piyasalarda. Ölüm ve işgal haberlerinin yerini, şirketlerin dolara ve petrole endeksli senetleri alacak televizyonların alt yazılarında.
İsrailli keskin nişancılar, bilgisayar oyunlarına benzeyen simülasyonlarında, silahlarının dürbününü doğrultacak Filistinli yeni hedefler arayacak.
Politikacılar, Yenikapı’da miting yapacaklar mesela. Bir zamanlar yapmayı çok sevdikleri gibi, bu sefer de İsrail’i telin edecekler.
Kabarmış iştahlarıyla silah şirketleri, borsada rekor üzerine rekor kıracaklar.
Kürecik Radar üssünden şifreli sinyaller biteviye akmaya devam edecek İsrail antenlerine.
Gazze’nin bir avuç toprağına sıkışmış Filistinli gençlere, sinek avlar gibi yeni taarruzlar yapmak üzere, eğitimlerini sürdürmeye devam edecekler Konya’da İsrail pilotları.
Benimse, yüreğimde bir resmin çığlıkları, hep o fotoğrafta kalacak aklım.