Başkent Kabil'in yaklaşık 45 kilometre kuzeyinde yer alan Bagram Hava Üssü, NATO'nun en büyük karargahı olarak kullanıldı. Taliban ve El Kaide'ye karşı savaşın merkezi olarak kullanıldı. ABD ve NATO birlikleri buradan 2 Temmuz Cuma günü yerel saatle 03.00’da sessiz bir şekilde ayrıldılar. Bagram, sembolik ve stratejik sebeplerden ötürü hayati anlama sahip bir yer oldu. Şimdi ise Taliban'ın eline geçmiş durumda.
20 yıl hiç yaşanmamış gibi Taliban'ı ülke kontrolünü ele geçirmesiyle Afganistan’da yeniden 2001 yılına dönmüş olduk. Kadınların özgürlüklerini kısıtlamaktan cep telefonlarını yasaklamaya kadar hâkim olan Taliban gelenekleri geri geliyor.
Taliban, Afganistan’ın adını şeriat altında, 'Afganistan İslam Emirliği' olarak değiştirdi. Taliban’ın sert İslam yorumuna göre insan sesiyle, Allah’ı yüceltmek dışında hiçbir şarkı söylenemez. Aynı şekilde dans ve eğlence de yasak.
Peki bölge ülkeleri neler yapıyor?
Şimdiden görünüyor. Pekin, geri çekilme sonrası oluşan boşluğu doldurmak için mümkün olan her türlü çabayı gösteriyor. ABD’nin geri çekilmesiyle oluşacak boşluk için Pakistan, İran, Rusya ve Hindistan da hazırlık yapıyor. Rusya; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan gibi devletlerle olan ortak güvenlik antlaşmalarını güncellemeye çalışıyor. Çin de aynı şekilde, Tacikistan ve Özbekistan ile yeni anlaşmalar imzalıyor. Bu ülkeler, Afganistan'dan ABD'nin çekilmesi sonrası, siyasi istikrarsızlığın sınırlarını aşmasını istemiyorlar.
Afganistan'daki en etkili bölge ülkelerinden biri olan İran, Afganistan'ı her zaman kendi güvenliği için bir tehdit olarak gördü, fakat aynı zamanda ticareti ve Afgan ile Orta Asya pazarlarına erişimi genişletmek için de fırsat bildi. İran, Afgan pazarına erişimini sürdürmek ve orada Şii ideolojisini desteklemek için çaba gösteriyor. Çin’in Afganistan’daki temel arzusu istikrarın sağlanması. Aksi durumun Sincan’da iç güvenliği tehdit eden İslami hareketi beslediğini düşünüyor.
Peki bütün bunların yanında Türkiye'nin durumu ne? Türkiye önce beklentilerin yüksek tutulduğu Afgan Barış Görüşmeleri’ne ev sahipliği yapma girişimini kaçırdıktan sonra, Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nın koruma ve işletmesini üstlenme hamlesiyle gündeme geldi. ABD ve diğer ülkelerin çekilmesi sürerken, askerlerini çekmeyi planlayan Ankara’nın 130 milyon dolar mali katkı ile Kabil’de kalmayı kabul ettiği de öne sürüldü.
Afganistan'daki Türk askeri çatışmalara müdahil olmadı, Afgan Ordusu’nun yeniden inşası ve eğitimi alanında konuşlanıp, Afgan halkı için çalıştı. Ancak artık Afgan ordusu kalmadı. ABD’nin Kabil Büyükelçiliği’nin ve diğer diplomatik misyonlarını koruması amacıyla ülkede tutulacak askerlerin dışında herhangi bir asker bulundurmasının ne gibi bir gerekçesi olabilir? Üstelik, ABD'nin beklenenden daha hızlı çekilmesi, bölgelerin şaşırtıcı hız ve ölçüde Taliban'ın eline geçmesi ve ülkedeki öngörülemez unsurlar çok arttı.
Türkiye dengeyi korumaya ve yumuşak gücünü kullanmaya devam etmelidir, bunun ötesine geçme girişimleri çok büyük risk getirir. Birçok siyasal gelişme Türkiye'yi hiç istemeyeceği gerilimlerin ortasına çekebilir.