Bu hafta sonu Almanya’da genel seçimler var. Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Başbakan Angela Merkel ile en güçlü rakibi Sosyal Demokrat Partili (SPD) Martin Schulz arasında 3 Eylül’de yapılan televizyon düellosunun en uzun konuşulan konusu Türkiye olmuştu. İç siyasete ilişkin birçok önemli konu ise konuşulmadı. Eğitim konusuna iki dakika, emeklilik konusuna sadece bir dakika ayrıldı.
Ülkedeki seçimin neredeyse ana konusunu Türkiye oluşturuyor. Çünkü, kamuoyu yoklamaları aşırı uç oyların arttığını gösteriyor. Bu oylardan yararlanmak için ‘Türkiye’ üzerinden siyaset yapılıyor.
Yani, Almanya’daki politikacıların ‘Türkiye’ endeksli bir seçim kampanyası yürütmesinin asıl amacı, ‘aşırı uç’ oyları kendi taraflarına çekebilmek. Ama ne olursa olsun halkın ‘aşırı uç’ oyları genelde aslına gidiyor. Eğer seçim sonuçları, anketlerdeki gibi gerçekleşirse Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez faşistler parlamentoya girmiş olacaklar. Aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) hızla yükseliyor. Daha da önemlisi, Hıristiyan demokratlarla sosyal demokratlar arasında gerçekleşecekolası bir Büyük Koalisyon durumunda, bu faşist parti Almanya’da ana muhalefet partisi olacak…
Son yapılan seçim anketleri, Başbakan Merkel’in seçimlerin mutlak galibi olacağını gösteriyor. Hıristiyan Demokrat CDU yüzde 37 ile açık ara önde iken, Sosyal Demokrat SPD’nin oyu yüzde 20’ye gerilemiş görünüyor. Bu ortamda aşırı sağcı AfD büyük bir sıçrama ile oyunu yüzde 12’ye çıkararak, Sol Parti (Linke) ve Yeşilleri (Grüne) geride bırakmış durumda. Merkel’in seçimlerdeki bu beklenen zaferi, Almanya’yı Avrupa Birliği içinde daha da güçlü kılacak. Avrupa Birliği ülkeleri Yunanistan, İspanya, Portekiz hatta İtalya ile Romanya ve Bulgaristan’ın 2007 sonrası ekonomik krize girmesi ve bu ülkelerin ve dolaylı olarak Avrupa Birliği’nin bu krizden Almanya’nın gücüyle ayakta kaldığını söylemek mümkün. Merkel ve Almanya bağlamında ‘Neoliberalizm’in hala tek alternatif göründüğü de söylenebilir. Bu nedenle Sosyal Demokrat ve Sol siyasetin Avrupa’da halen yerinde saydığını söylemek mümkün. Merkel’in bu nedenle hala Almanya’da alternatifinin olmadığını görüyoruz.
Ama artık çok önemli bir şey daha görüyoruz. Nazizm’in doğduğu ve bu nedenle bu konunun ‘tabu konu’ olarak görüldüğü Almanya’da, 2’inci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez faşistler Bundestag’a, yani Alman Parlamentosu’na milletvekili göndermeye bu kadar çok yakınlaştılar.
AfD, yani ‘Almanya için Alternatif’ Partisi göçmen karşıtı. Yani bu partinin güçlenmesi, bu ülkede yaşayan başta Türkler olmak üzere tüm yabancıları olumsuz etkileyecek. AfD, sınırların kapatılmasını, Almanya’da ki kontrollerin güçlendirilmesini, yabancıların ülkelerine dönmesini istiyor. İslam dininin Alman toplumunun bir parçası olmasını reddediyor.
Bu parti, AB’ye üye ülkelerin ulusal sınırlara çekilmesini ve Euro para biriminin kaldırılmasını istiyor. AfD parti olarak demokrasiyi savunduğunu ifade etse de, üyelerinden çoğu, Neonazi fikirlerini destekliyor ve o dili kullanıyor.
Sonuçta Almanya’da bu hafta sonu yapılacak olan seçimler, sadece Almanya’da değil, Avrupa’da birçok yeni gelişmelere gebe…
Almanya’da ki seçimleri en yakından takip etmesi gerekenlerin başında Türkiye medyası geliyor. Çünkü bu seçimler doğrudan Türkiye’yi ve Türkleri etkiliyor…
Nasıl ve niçin mi?
Bir sonraki yazının konusu…