Avrupa’da Türkiye, Türkiye’de de Avrupa karşıtlığı giderek tırmanıyor. Sağduyulu sesler cılız. Karşılıklı sertleşmeler pirim yapar oldu.
Türkiye ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’nın ‘aşırı sağ’ siyasetçilerine tam bir ‘malzeme’ olmuş durumda.
Adeta ellerini ovuşturarak, Türkiye’den gelecek olan "Ey Avrupa!" nidaları sonrası söylenecek sert sözleri bekliyorlar… Nazi benzetmeleri, “Siz böyle yaparsınız, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Batılı güvenle, huzurla sokağa adım atamaz” tehditleri, onların günlük besinleri, gıdaları oldu. Sürekli olarak ‘Geri Kabul Anlaşması’nın tek taraflı olarak askıya alınabileceğinin dile getirilmesi ve mültecilerin ‘pazarlık unsuru’ olarak ortaya atılması sabırları zorlar oldu.
Aynı şekilde Avrupa da, tam da referandum öncesi Türkiye’de ki milliyetçi oyları beslemeye başladı. ‘Hayır oyu verin’li Türkçe manşetler, Erdoğan’ı ‘diktatör’ çizen, ilan eden görüntüler ve yorumlar, Türkiye’de ki seçim kampanyalarının malzemesini oluşturdu. Hollanda’da, hiçbir şekilde kabul edilemez ‘kaba ve zorba’ tavırlar, Türk siyasetçilerin söylemlerini sertleştirmelerine neden oldu.
İki taraftan yükselen bu sesler, kısa vadede belki ‘aşırıların’ işine yaradı seçimlerde ‘oy malzemesi’ yarattı ama, orta ve uzun vadede yıllar boyunca emek verilerek belirli bir seviyeye getirilen kazanımları ‘tehlikeye atmaya’ başladı. Bunca emek heba oldu.
Ayrıca, Türkiye’nin sadece AB ile olan ilişkileri değil, NATO ile de ‘gergin’ ilişkileri, Rusya’ya askeri olarak yakınlaşması Avrupa’da ki aşırı sağı memnun etmiş görünüyor. Türkiye’nin Avrupa medeniyet ailesinde yer almadığını belirten aşırı sağ, NATO’dan çıkarılması gerektiğine dair paneller ve geniş katılımlı kampanyalar düzenlemeye başladılar.
Halbuki, önümüzdeki aydan itibaren, 1996’da başlayan Gümrük Birliği Anlaşması'na, Türkiye lehine değişiklikler yapılması konusunda uzlaşma sağlanmıştı. Yani, AB'ye gümrük kısıtlaması olmadan tarım, süt ve sanayi ürünlerini ihraç etmenin önü açılacak, tarım ürünlerinin neredeyse tamamı AB pazarına giriş yapabilecek, Türkiye AB kamu ihalelerine katılma hakkına sahip olacak, AB’ye üye ülkelerdeki firmalar da Türkiye'de yatırım hacimlerini arttırabileceklerdi. AB'nin üçüncü ülkelerle imzalayacağı serbest ticaret anlaşmaları Türkiye'yi de kapsayacaktı. Önümüzdeki ay başlatılacak müzakerelerin, Aralık 2018'de sona ermesi hedefleniyordu. Hesaplamalara göre yeni anlaşmayla 10 yılda Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ticaret hacminin yüzde 50 artırılması hedefleniyordu.
Yaşanan bu sertleşmeler sonrası bakalım bu anlaşma gerçekleşecek mi? Türkiye’nin Mültecilerle ilgili ‘askıya alma’ söylemine karşı bu anlaşma mı masaya sürülecek? Daha da önemlisi, 15 Temmuz sonrası hafif hafif başlayan sertleşmeler, bunca yıl verilen emekleri ne kadar boşa çıkaracak? Bir sağduyu acaba gelip ikili ilişkilere yeniden ‘düzen’ verecek mi? Açılan yaralar ne kadar tedavi olabilecek?