Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki adayının ‘özel’ hayatına yönelik iki unsur ön plana çıktı. Bunlar, Marine Le Pen’in babası, Emmanuel Macron’un ise karısıyla ilgili…
Denildi ki: “Biri babasını öldürdü, diğeri de annesiyle evlendi...”
Marine Le Pen, partiyi kuran babası Jean-Marie Le Pen’in ‘aşırı’ görüşlerini tırpanlamak ve böylelikle merkez sağdan oy alabilmek için ona karşı çok sert çıkışlar yapmış, adeta siyaset sahnesinden silmişti.
Emmanuel Macron ise kendisinden yaşça çok büyük olan lise öğretmeni ile evlendiği için bu yakıştırmaya maruz kalmıştı.
Fransa’nın ‘magazin’ bakışlı medyası, Le Pen’i, ‘babasını öldüren’, Macron’u ise ‘annesiyle evlenen’ kişi ilan etti.
Her şey bir yana, tamamen ‘ilklerin yaşandığı’ bir seçimle Fransızlar Cumhurbaşkanlarını seçtiler. İlkler yaşandığı için de gelecek için ‘öngörü’ imkanı çok azaldı.
Seçim öncesi Fransız vatandaşlığı da olması nedeniyle Brüksel’de oy kullanacak olan kızıma gönderdiğim mesajda, ‘Macron’un yüzde 66, Le Pen’in ise yüzde 34’ oy alacağını resmen yazdım.
Övünmek gibi olmasın ama seçim sonucunu tam 12’den vurdum.
Ehh bu özelliğim olduğuna göre (!), öngörü imkânı çok düşük olmasına rağmen, seçimle ilgili bir analiz ve geleceğe yönelik bir tablo çizme yönünde deneme yapmak isterim…
Fransa’da üç yıl öncesine kadar adını kimsenin duymadığı, hatta ve hatta bir yıl öncesine kadar herhangi bir siyasi hareketin parçası bile olmayan Macron nasıl oldu da seçildi?
Hemen söyleyeyim…
*Olağanüstü iyi bir iletişim stratejisiyle,
*Rakiplerinde ki ‘kamburların’ gün yüzüne çıkmasıyla,
*Fransa’ya has iki turlu seçimin getirdiği, ‘kimin seçilmesini istediğin için değil, kimin seçilmemesini istediğin için oy ver’ yani, kalbinle değil aklınla oy verme durumu yaşandığı için,
*Hem ‘Avrupalıyım’, hem de ‘Fransızım’ mesajını güçlü bir şekilde vererek iki tarafın da kalbini kazanmış olması nedeniyle,
*Ve de diğer politikacılara nazaran ‘yıpranmamış, genç ve taze bir yüz’ olması nedeniyle…
Daha da ayrıntıya girerek bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak genelde bunlar.
Ama bundan sonrası tam bir muamma… Dedim ya öngörü kolay değil. Çünkü Haziran’da genel seçimler var ve 39 yaşındaki Emmanuel Macron için her şey şimdi başlıyor.
Macron’a oy verenlerin yaklaşık yüzde 40’ı, ‘Macron’a değil, Le Pen’e karşı’ oy kullandı. Yani Fransa’nın yeni lideri aldığı oy oranı kadar ‘güçlü’ durumda değil.
Haziranda kendisini destekleyenler eğer iktidara gelmezse, Macron çok zor durumda kalacak.
Macron, hem merkez sol, hem de merkez sağ seçmenini etrafında toplamak zorunda. Seçimlerin önemli sonuçlarından biri yıllardır ülkeyi yöneten merkez sol ve sağ partilerin ilk turda elenmesiydi. Bu nedenle her iki parti Macron’un ‘rakibi’ olarak kalacak.
Diğer yandan da yenilse de oy patlaması yapan Le Pen ‘değişim’ gösteriyor ve ‘merkez’ oylarına talip.
Bu nedenle Macron, önümüzdeki dönemde ya merkezi oyları alarak giderek güçlenen biri, ya da ‘yapayalnız kalmış’ bir Cumhurbaşkanı olarak giderek eriyen kişi olabilir.
Bu tamamen yürüteceği siyasete ve kampanya boyunca verdiği sözleri tutmasına bağlı…
Fransa’da heyecanlı ve yakından takip edilmesi bir o kadar da zevkli bir siyasi süreç başlıyor.