Bir yandan yargı yoluyla gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, diğer yandan da 'sansür' yasalarıyla gazeteciler ve toplum zapturapt altına alınıyor. Seçime doğru iktidar, muhalif sesleri kısma, susturma, korkutma ve sindirme düğmesine bastı.
AKP iktidarının gazetecilere yönelik baskısı giderek artıyor.
Dün sabah Diyarbakır'da 16 gazeteci, Mazlum Doğan Güler, Ramazan Geciken, Abdurrahman Öncü, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Zeynel Abidin Bulut, Serdar Altan, Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Elif Üngür, Aziz Oruç ve Safiye Alagaş tutuklandı.
AKP ve MHP tarafından hazırlanan ve kamuoyunda "Dezenformasyon Yasası" olarak anılan "Sosyal Medya Yasası" ile ilgili kanun teklifi de TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Basın meslek örgütlerinin ve muhalefetin eleştirilerine rağmen "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören 29. madde de kabul edildi.
Önümüzdeki hafta yasalaşması bekleniyor. Yasalaştığında Cumhur İttifakı'nın 2023 seçimleri öncesindeki en önemli silahlarından birine dönüşecek ve yeni değişiklikler sadece gazetecilere değil, tüm sosyal medya kullanıcılarına "korku iklimi" yaratacak.
Bu yasa öyle bir baskı yaratacak ki, "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu, siyasi nitelikli haber ve içerikleri hedef alacak. Olur olmaz suç duyuruları ile binlerce kişi soruşturulacak, "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçundan yüzlerce kişi yargılanacak. Yargılananlara, yaptıkları paylaşımlarla tepki gösterenler de yargılanacak.
Tam bir baskı tam bir sindirme politikası geliyor.
Yasa teklifinin en kritik düzenlemesini, bir haber veya sosyal medya paylaşımının "dezenformasyon" amaçlı olduğuna hangi merciinin karar vereceği oluşturuyor. Kim bu paylaşımın ya da haberin 'dezenformasyon' olduğuna hükmedecek? Paylaşımların tanımının yasada yapılması ve dezenformasyon içeren içeriklerle ilgili yaptırımlara, görevlendirilecek mahkemelerin karar vermesi öngörülüyor.
Bütün bunlar zaten RTÜK üzerinden görsel basına, BİK üzerinden yazılı basına baskının olduğu ortamda gerçekleşecek. Tele1, Halk TV, KRT ve FOX TV'ye yönelik mali baskılar hiç durmadı. TELE1'in lisansına el koyma tehdidine izleyici büyük tepki verdi ve adeta bu durum 'dayanışma kampanyası'na dönüştü.
Ancak ok yaydan çıkmış durumda… Gözler karardı. Düşüneni, kendisini ifade edeni baskı altında tutma amaçlı faaliyet dozunu artırdı.
Daha dün, İngiltere'de Oxford Üniversitesi bünyesindeki 'Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü' bir rapor yayınladı. Dünya nüfusunun yarısını kapsayan, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 46 ülkedeki dijital haber tüketimi ile ilgili 2022 Dijital Haber Raporu'nun Türkiye bölümünde şu satırlara yer veriliyor:
"Türkiye'de siyasi baskı nedeniyle zor koşullarda çalışan bağımsız gazeteciler, ekonomik gelişmeler nedeniyle daha da zor duruma düştüler. Türk gazeteciler ayakta kalma mücadelesi veriyor."
Türkiye'de "yüksek enflasyon, zorlu siyasi koşullar ve ticari baskılar" nedeniyle bağımsız gazetecilerin mali güvenliklerinin "giderek daha fazla endişe verici" boyutlara ulaştığı, Türk lirasının geçen yıl ABD doları karşısında yüzde 50 oranında değer kaybettiği ve düşen gelirlerle artan kağıt maliyetleri sebebiyle çok sayıda gazetenin ayakta kalma mücadelesi verdiği vurgulanıyor.
Ve şöyle devam ediyor:
"Hükümet karşıtı ve alternatif medya, ekonomik krize karşı hükümet yanlısı medyaya göre daha savunmasız. Bunun nedeni devlet kurumlarının neredeyse yalnızca hükümete yakın yayın organlarına reklam vermesi ve AKP hükümetini eleştiren yayın kuruluşlarının RTÜK tarafından defalarca para cezasına çarptırılması… Siyasi sansür, bağımsız medya üzerinde ek baskılar oluşturuyor. Çevrimiçi haber kaynakları zaman zaman engelleniyor. Örneğin hükümet ihalelerindeki usulsüzlüklere ilişkin haberler, hızlı mahkeme kararlarıyla ya engelleniyor ya da kaldırılıyor."
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, basın özgürlüğü konusunda 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada yer alıyor. Son gelişmelerle hızla daha da gerilere düşeceği belli… Ülkeyi yönetenlerin yüzü kızarmıyor, utanan da yok. Olan bugünlerimize, geleceğimize, yarınlarımıza oluyor.
Zeynel Lüle kimdir?Zeynel Lüle, 5 Ekim 1957'de babasının hâkim olarak görev yaptığı Sivas’ın Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Baba tarafından Malatya, Arguvanlıdır. 1980’de gittiği Fransa’nın Strasbourg şehrinde, Fransızca dil ve edebiyat öğreniminden sonra Strasbourg Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğrenim gördü.1983'te Strasbourg'da Hürriyet gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladı ve köşe yazarlığı yaptı. 2000'den itibaren Hürriyet’in Brüksel Temsilcisi olarak görevini Belçika’da sürdürdü. Aynı yıl yayın hayatına başlayan CNN Türk’ün de temsilciliğini üstlendi. Avrupa Parlamentoları Gazeteciler Birliği’nin (AJPE) Genel Sekreterliği’ni, daha sonra Başkan Yardımcılığı'nı yaptı.Türkiye’nin 12 kentinde gerçekleşen "AB Sürecinde Yerel Medya" adlı projenin koordinatörlüğünü yürüttü. Türkiye ile Avrupa ilişkilerine haber ve makaleleriyle yaptığı katkı nedeniyle 2001’de Avrupa Birliği Gazeteciler Cemiyeti’nin (AJE) prestijli ödüllerinden Costantinos Kaligaris Ödülü'ne layık görüldü.2008’de Doğan Kitap’tan yayımlanan, Atatürk’ün yaveri dedesi Ali Metin’in anılarından oluşan “Ali Çavuş”u yazdı. Daha sonra bu kitap “Can Yoldaşım” adıyla genişletilmiş olarak A7 Yayınları’ndan çıktı. 2016 yılının Mayıs-Kasım ayları arasında Basın Konseyi Genel Sekreterliği’ni üstlendi. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde "Yeni Medya Pratikleri" dersi verdi. Haziran 2016’dan itibaren T24’te yazıyor, Tele1’de programlar yapıyor ve Strasbourg yıllarında başlayan müzik çalışmalarını sürdürüyor. |