Şubat ayı başında Cezayir’de Cumhurbaşkanlığı’na 5’inci kez aday olacağını açıklayan Abdülaziz Buteflika, ülkede çok ciddi protestolara neden oluyor. 82 yaşındaki Buteflika’nın felç geçirdiği 2012’den bu yana neredeyse halka hiç hitap edememesi, adaylığını bile ajanslar aracılığıyla yapmış olması, ülkeyi yönetebilecek ‘ehliyete’ sahip olmadığını düşünen halkı sokaklara döktü.
18 Nisan’da yapılacak olan seçim süreci, gergin bir ortamda yaşanıyor. Bugüne kadar Buteflika’nın yanında yer alan ordunun, ‘halkın yanındayız’ şeklindeki açıklaması da durumu daha belirsiz hale getirdi.
İşin geri planına bakacak olursak, aslında gösterilerin Buteflika’nın şahsına olmadığını görüyoruz. İleri dereceye varan hastalığından bu yana ülkeyi yönetemez durumda olduğundan, asıl tepkinin halen ülkeyi yönetmekte olan geri plandaki asker-sivil bürokratik yapıya olduğunu görüyoruz. Ülke 2013’ten bu yana asker-sivil bürokratların oluşturduğu oligarşik bir sistemle yönetiliyor.
43 milyonluk Cezayir, genç ve dinamik bir nüfustan oluşuyor. Petrol ve doğalgaz yataklarına sahip ve büyük bir turizm potansiyeli var. Ancak sözü edilen bu oligarşik yapı, ülkeyi adeta dış dünyaya kapatmış durumda...
Bu tutum, ülkenin sahip olduğu olanakların halka kazanç olarak geri dönmesine imkân tanımıyor. Dış dünyaya kapalı bu yapı, halka yönelik yeni iş imkânlarının önünü tıkıyor, yönetime yönelik yolsuzluk suçlamaları ayyuka çıkmış durumda. Ekonomik imkânların halka yayılmaması, istihdam alanlarının sınırlı kalması halkı bezdirmiş durumda.
Buteflika karşıtı gösterilerin hız kazanması ve dinmek bilmez bir öfke seline dönüşmesi, gözlerin orduya çevrilmesine neden olmuştu. Cezayir Savunma Bakan Yardımcısı Ahmed Kayid Salih ‘iç savaş’ uyarısı yaptı. Ülkede 1990'larda yaşanan ve 200 binden fazla kişinin öldüğü iç savaşı hatırlattı ve birilerinin yine bu senaryoyu devreye sokmaya çalıştığını ifade etti.
1992 yılında yapılan parlamento seçimlerini FIS (İslami Kurtuluş Cephesi), ilk turda yüzde 54 oyla önde kapatınca, ülke yönetimini elinde tutan oligarşik yapı, o tarihlerde Fransa’nın da desteğini alarak darbe gerçekleştirmişti. Darbe sonrasında çıkan iç savaşta 200 binden fazla insan hayatını kaybetmişti. Daha sonra göreve Abdülaziz Buteflika yönetimi geldi ve ülkeyi istikrara kavuşturdu. İlk başkanlık dönemlerinde ülkenin yaşadığı bu ağır dönemi unutturmayı başardı ve adeta ‘güven sembolü’ haline geldi.
İşte bu nedenle bugün halkın öfkesinin arkasında Buteflika’ya duyulan saygıya rağmen, onun yarattığı görev boşluğunu 7 yıldan beri devralan asker-sivil bürokratlarından oluşan oligarşik yapının yattığını söylemek yanlış olmaz.
Halk, Buteflika'nın devlet başkanı olduğu dört dönemde, iç savaşın yarattığı olumsuz atmosferden kurtulmak için sessizliğini sürdürmüştü. Uzmanlar Cezayir halkının tam 20 yıl boyunca iç savaş travmasını atlatmak için sessizliğini koruduğunu ve bu sürecin sonunda demokratik bir ortam hayali kurduğunu belirtiyor, ancak bir 5 yıl daha aynı travmayı yaşamak istemediği yorumunu yapıyor.
Seçimler 18 Nisan’da yapılacak. Buteflika ise daha önceki gün tedavi gördüğü Cenevre’den ülkesine döndü. Cezayir Genel Kurmay Başkanı General Gaed Salah ise önceki gün yaptığı açıklamada, kaos ortamına müsamaha edilmeyeceğini belirtti ve “Ordu ile halk aynı bakış açısına sahiptir” dedi. Bugüne kadar Buteflika yanlısı olan askerin ‘halk ile aynı görüşte olduğunu’ söylemesi ise, ülkenin geleceğine yönelik belirsizliği daha da artırdı. En büyük endişe, 90’larda yaşanan iç savaşın yeniden vuku bulması…