Önümüzdeki aylar ve yıllarda, dış politikanın en önemli konusu ‘Doğu Akdeniz' ve bu bölgelerdeki doğalgaz yatakları olacak. Şimdiden ülkelerarası alevlenmeler başladı.
Bölge ülkeleri arasında kartların yeniden dağıtılmasına yol açan bu durum, süper güçleri de hareketlendirdi. Türkiye de, Fatih'ten sonra ikinci sondaj gemisi Yavuz'u bugün bölgeye gönderiyor. Başta ABD olmak üzere AB de de bu durum tepki görüyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Mısır'ı da yanlarına alarak Doğu Akdeniz'de yeni enerji anlaşmaları yapmayı planlıyorlar.
Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye'nin arama çalışmalarını engellemek için sondaj arama gemilerinin kaptanlarını tutuklamakla tehdit etti. Türkiye ise Yavuz gemisini de bugün yola çıkararak, bu türlü tehditlere aldırış etmediğini gösteriyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye, enerji denkleminin dışında kalmak istemiyor.
Türkiye'nin önce Fatih, bugün de Yavuz gemisini Kıbrıs açıklarına göndermesi bölgede gerilim yarattı. Güney Kıbrıs, bölgede doğalgaz yataklarının var olduğunun ortaya çıkması sonrasında, başta Mısır olmak üzere, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye ise bu anlaşmaların Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'nin haklarını çiğnediğini belirterek, kendi münhasır ekonomik bölge haritaları hazırladı ve BM nezdinde onaylattı. Güney Kıbrıs ise, 2007'nin başında 13 adet arama sahası ilan etti ve büyük petrol şirketlerine ruhsat verme aşamasına geçti. Kıbrıs'ın 13 parselinden 1, 4, 5, 6 ve 7 no'lu parsellerin bir bölümü, Türkiye'nin TPAO'ya ruhsat verdiği bölgelerle kesişiyor. 3 no'lu parsel ise Kuzey Kıbrıs'ın TPAO'ya verdiği ayrıcalıklı alan ile çakışıyor. 2010'dan itibaren Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesiyle birlikte daha da arttı. ABD'nin Noble ve Exxon Mobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri Güney Kıbrıs ile yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde bölgede faaliyetlerine başladılar.
Bir yanda doğalgaz yataklarının keşfi ve petrol şirketlerinin bölgedeki çalışmaları sürerken, diğer yanda da Doğu Akdeniz bölgesinde askeri hareketliliğin de arttığını görüyoruz. Suriye sorunu nedeniyle Rusya, ABD, İngiltere ve Fransa, bölgede önemli bir deniz gücü bulunduruyorlar. Türkiye ve Yunanistan, bölge ülkeleri olarak bu bölgede askeri güce sahipler.
Güney Kıbrıs, 2000’li yılların başından beri yapılan sondajlarla bulunan doğalgaz kaynaklarının paylaşımı konusunda Kıbrıslı Türkleri dışlayan bir tutum içinde görünüyor. Sadece, Türk tarafının da elde edilecek gelirden yararlanacağını, bunun için bir fon oluşturulacağını belirtmekle yetiniyor. Türkiye ise Kıbrıslı Rumların tek taraflı olarak sürdürdüğü siyasetine karşı kendi imkânları ölçüsünde karşılık verdi. Güney Kıbrıs cephesinde oluşan ittifaklar, Türkiye’nin işini zorlaştırıyor. İsrail'in Tamar ve Leviathan, Mısır'ın Zohr ve Kıbrıs'ın Afrodit yataklarında bulunan doğalgaz rezervlerinin ortak bir boru hattıyla Avrupa pazarına taşınması hedefleniyor.
Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır, Doğu Akdeniz Gaz Forumu kurdu. Kıbrıs Rum Kesimi ayrıca, Yunanistan ile birlikte Mısır, İsrail ve Ürdün'le işbirliği içinde…
Bu oluşumlara ABD ve AB'nin desteği tam…
Türkiye ise bölgede giderek yalnızlaşıyor.