Herhalde bugüne kadar dünya tarihinde, görevde olduğu süre içinde popülaritesi giderek artan ve de giderek "vazgeçilmez" kişi haline dönüşen, onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen keşke görevi bırakmasa diye gözünün içine bakılan bir lider olmamıştır.
Angela Merkel'den başka…
Her yıl daha da olgunlaşan ve başarı oranı artan kişi oldu Almanya Şansölyesi… Sadece kendi ülkesi için değil, Avrupa Birliği'nin hatta dünyanın "vazgeçilmezi"ne dönüştü. "Tarafsız" ve "sakin" duruşu, siyasi görüşlerini geride bırakıp, çözüme odaklanışı, "takıntı" gibi insani duygulardan arınmış bir şekilde olaylar ve konulara bakışı onu hep "aranılan kişi" haline dönüştürdü.
Artık o, Almanya'nın "ebedi, şansölyesi"… Hatta dünyanın "en güçlü kadını"…
Görevdeki 15. yılını doldurdu. Dünyanın en büyük ekonomik birliği olan Avrupa Birliği'ne uzun yıllar liderlik etti. AB içindeki liderlerliğini, diğer ülkeler de kabullendi. Zora düşen ülkeler, bankalar, firmalar çareyi onda aradı.
Adı "istikrar" ile özdeşleşti.
Angela Merkel'in yapısında var olan "sağduyu", "uzlaşma" ama en çok da soğukkanlılık, onu "aranan kişi"ye dönüştürdü. Yaptığı kısa ve öz konuşmalarda sadece "çözüme odaklı" cümleler etti. Sorunu bildiğini ve çözümünü bulduğunu söyledi. Bu dinleyenleri tatmin eden bir yöntem oldu. Tabii icraatını da hemen başlattı ve sonuç aldı.
Duygusuz gibi görünen, nadir gülümseyen ve ciddi halini genelde sürdüren Merkel aslında tam bir opera hayranı… İşinde dahi dinlemeyi ihmal etmiyor. Çevresindekiler ona hiçbir zaman uzun uzun sorunları iletmediklerini, kısa notlarla bilgilendirdiklerini söylüyorlar. Analitik düşünceye sahip olduğunu düşünüyorlar.
Temmuz 1954'te Angela Dorothea Kasner ismiyle Hamburg'da dünyaya geldi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında doğan ilk Alman Şansölyesi…
Dindar bir aile ortamında yetişti. Ancak soğuk savaşın gerginliği gençlik yıllarını etkiledi. Azla yetinmeyi, kötü anlarda iyi yaşamayı öğrendi. Babası sosyalist değerleri benimseyen bir kişiydi. 1973 yılında Leipzig'de üniversiteye giden Merkel ailesinin etkisinden çıktı. Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nin başına geçmesi reform ve ekonomiyi yeniden yapılandırma politikaları onda etki yarattı. 9 Kasım 1989'da Doğu Berlinlilerin herhangi bir izne gerek olmadan öbür tarafa geçebileceklerini duyurulması, Merkel'in "soğukkanlı" karakterine uygun olarak bir anda harekete geçmesine neden olmadı. O gece, öteki tarafa geçen binlerce kişiden biri değildi. Gelişmeleri uzaktan takip etti. Ama ilk yaptığı şeylerden biri Günter Nooke'nin kurduğu ve merkez-sağ aktivistlerden oluşan "Demokratik Uyanış" partisine üye olmaktı. Ve Angela Merkel'in siyasi hayatı böyle başladı.
İki Almanya'nın tek Almanya'ya dönüşmesinden sonra parti başkanı Helmut Kohl'ün "Küçük Kızı" oldu. Parti içinde giderek güçlendi ve 1994'te Çevre Bakanı oldu.
1998'de CDU'nun seçimi Sosyal Demokratlara kaybetmesi ile muhalefete geçen partide, Helmut Kohl'ün "bağış" adı altında gizli bir hesaba aktarılan parti fonlarını kendisi ve çevresindekiler için kullandığı ortaya çıkınca, "başkaldıran", "cesur" bir çıkış yaptı. Frankfurter Allgemeine gazetesine, Kohl'ün içinde bulunduğu durumu tasvip etmediğini belirten bir başyazı kaleme aldı ve resmen Kohl'ü istifaya çağırdı. Bu cesur çıkış kendisine "liderlik" yolunu açtı.
Eylül 2005 seçimlerinde yalnızca yüzde 1 farkla Gerhard Schröder'i geçen Merkel büyük koalisyon hükümeti kurarak Almanya'nın ilk kadın şansölyesi oldu. O günden bu yana sıkı bir serbest piyasa taraftarı ama özgürlükçü bir kişi olarak kendisini gösterdi. Özellikle Yunanistan'ın ekonomik krizi ve Euro bölgesinin içine girdiği krizin aşılmasında elini taşın altına koydu, halkını karşısına alma pahasına adımlar attı.
Merkel, başbakanlık görevini önümüzdeki yıl yapılacak olan seçimlere kadar sürdürecek. Ve daha sonra siyasete veda edecek… Ardında kocaman bir isim bırakarak ve "Ebedi Şansölye" kalarak…