Öyle görünüyor ki Türkiye, Fırat’ın doğusuna operasyon yapacak. ABD ise şiddetle karşı çıkıyor.
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, 2016 Haziran ayında, Gaziantep Valisi iken, benim o dönem Genel Sekreterliğini yürüttüğüm Basın Konseyi heyetine bölgeyi gezdirmiş ve Fırat’ın her iki yakası ile ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler vererek uluslararası camianın ve terör örgütlerinin bölgedeki faaliyetlerini anlatmıştı.
Fırat’ın doğusu neden önemli? Önce ona yakından bakalım.
Bölge, zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip. Özellikle Deyrezzor, Haseke, Rakka ve Kamışlı’da bulunan petrol yatakları, bölgesel güçlerin iştahını kabartıyor. ABD’nin bu bölgeye olan ilgisinin, terörle mücadele ile sınırlı olmadığı çok açık. Hatta önemli su kaynakları ve barajlar da bu bölgede… Günde binlerce varil petrol üretimi yapılıyor ve elde edilen tüm gelir tümüyle terörün finansmanında kullanılıyor.
Terör örgütü PKK/PYD, bu bölgede çok etkin. Zeytin Dalı Harekâtı sonrasında teröristler, Afrin ve çevresinden Fırat'ın doğusuna kaçtı ve bu bölgede faal durumdalar. Fırat nehri ve Irak sınırında yer alan Sincar ve Karaçok dağları terör örgütü için oldukça korunaklı bir alan oluşturuyor. PKK/PYD, Suriye'deki iç savaştan yararlanarak bölgede özerk bir alan yarattı. Siyasi bir çözüm masa üzerine konduğunda, bu bölgeye ‘özerk bir statü’ elde etme istemleri sır değil.
Son dönemlerde Doğu Akdeniz’de yaşanan ‘enerji’ kapışmasını, bu bölgedeki gelişmelerden bağımsız olarak düşünmemek gerekiyor. Çünkü Türkiye'nin güney sınırları boyunca uzanan terör koridoru, terör örgütü himaye eden güçler tarafından zaman zaman enerji koridoru olarak da adlandırılıyor.
Fırat'ın batısı, büyük ölçüde Türk ordusunun operasyonlarıyla terörden arındırıldı. Şimdi bu operasyonların doğuya yönelmesi söz konusu. Ancak ABD, karşı tutum almış durumda. Gerekçe olarak da PYD ile ortak olarak yürüttüğü IŞİD’e yönelik mücadeleye zarar vereceğini gösteriyor.
Oysa, ABD’nin bölgeye olan ilgisine yakından bakacak olursak, Ankara ile Washington arasında ciddi görüş ayrılığı olduğunu görürüz. Washington yönetimi, biraz da Ankara’yı oyalamak amacıyla ‘Güvenli Bölge’ öneriyor. Yapılan tüm ikili görüşmelerin, ABD açısından ‘zaman kazanmak’ amacını taşıdığı aşikar. Türkiye ve ABD arasında, 2 yılı aşkın bir süreden beri Fırat’ın Doğusu konusunda çözüm odaklı bir gelişme olmadı. ABD bu bölgede terör örgütüne 2012’den beri hem mali hem de askeri destek veriyor. Benzer bir ‘oyalama’ taktiğini, ‘Güvenli Bölge’ adı altında Menbiç için de uygulamıştı. Şimdi de aynı senaryoyu Fırat’ın Doğusuna taşıyarak, PKK/YPG terör örgütlerinin bulunduğu bölgeyi ‘özerk bir alan’ haline getirmeyi amaçlıyor.
Zaten birçok alanda askeri üsler oluşturulmuş durumda. Fırat’ın Doğusunda terör örgütünün 50 bin civarında militanı olduğu söyleniyor. Koalisyon güçleri, askeri eğitim veriyor. Türkiye’nin olası operasyonuna karşı önlemler alınıyor. Resulayn, Tel Abyad, ve Kamışlı bölgelerinde tünellerin kazıldığı, hendekler yapıldığı ve olası operasyonu engelleyici tedbirlerin artırıldığı biliniyor.
Bölgede, ABD’nin söylediği gibi bir “Güvenli Bölge”mi yapılacak ya da Türkiye’nin dile getirdiği gibi bir ‘Barış Koridoru’mu inşa edilecek?
Türkiye, ‘Barış Koridoru’yla, 911 km’lik Suriye sınırı boyunca, ülkeye tehdit oluşturan unsurların ortadan kaldırılmasını amaçlıyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları ile de zaten bu amaçlanmıştı. Şimdi amaç, Ayn el-Arap’tan başlayıp, Derik’e kadar olan kısımda bunu gerçekleştirebilmek.Yani sahadaki kazanımı tamamlamak. Ancak en büyük sorun ABD ve koalisyon ortaklarının bölgede bulunması ve sürekli olarak keşif yapıyor olmaları. Yapılacak bir operasyonda, koalisyon güçleriyle ‘sıcak temas’ ihtimali büyük. Bu nedenle koalisyon unsurlarının bölgeden çekilmeleri gerekiyor.
Türkiye, sahada kazanılanı, masada kaybetmek istemiyor ve ‘Barış Koridoru’ oluşturma ısrarını sürdürüyor. Bölge üzerinde yoğun diplomasinin devam ettiğini de görüyoruz. Ne sonuç verecek göreceğiz.
Sıcak günler bizi bekliyor.