Krizden daha çok zarar görecek olan Türkiye.. Üstelik de, ‘Naziler' ve 'Faşistler’ gibi söylemlerle mağdurluğu Hollanda’ya kaptırdı
Ülkeler arası krizler hep olur ve bunları aşmak için de ‘diplomasi’ vardır. Dün Hollanda’nın Büyükelçisini Türkiye’den ‘resmi’ olarak geri çektiğini açıklaması, iki ülke arasında geçen yıl mart ayında başlayan krizi belirli bir seviyeye getirdi. Diplomasi başarısız oldu ve kartlar yeniden masa üzerine koyuldu.
Ama belli ki Hollanda bu krizi ‘pek’ sevdi.
11 Mart 2017’de Hollanda hükümeti, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Türk toplumuyla ve diplomatik temsilcilerle bir araya gelmek amacıyla yapacağı ziyaretleri engellemişti; hem de diplomatik teamüllerin tamamen dışına çıkarak.
Hollanda’ya gitmeye hazırlanan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni vermedi. Bu da Avrupa’da pek görülmeyen türden bir diplomasi skandalıydı.
Ardından, Rotterdam'da Başkonsolosluğu'na geçmesine müsaade edilmeyen Kaya'nın önce korumaları gözaltına alındı. Kaya'yı aracından çıkarmaya çalışan polis, vinçli çekici getirip aracı zorla çekme girişiminde bulundu. Aracın kilidini açmak zorunda kalan Bakan Kaya, başka bir araçla polis eskortuyla Almanya'ya götürüldü.
Hollanda polisi, Kaya'ya destek vermek için toplanan Türklere polis köpekleri ve atlı polislerle müdahale etti. Müdahale şekli, Avrupa’da az görünen şiddetteydi.
Krizin nedeni de Türk politikacıların 16 Nisan referandumundan önce Hollanda’da Türk toplumuyla bir araya gelmek istemeleriydi. Hollanda’da 17 Mart’ta seçimler vardı ve iki ülke yöneticileri seçim atmosferinde oluşan ya da ‘oluşturulan’ bu krizi kendi kampanyalarında ballandıra ballandıra kullandılar.
Seçimler sonrasında krizin aşılması için görüşmeler yapıldı ancak belli ki aşılamadı. Hollanda Amsterdam’a çağırılan Türkiye’de ki Büyükelçisinin Ankara’ya dönüşüne onay alamadı. Son noktayı koydu ve resmi olarak Büyükelçisini geri çektiğini duyurdu. Üstelik Türkiye’nin Büyükelçi göndermesine de izin verilmeyeceğini duyurarak.
Diyorum ya Hollanda bu krizi pek sevdi. Nedeni basit. Krizden daha çok zarar görecek olan Türkiye…
Duruma bir yakından bakalım…
Bir kere yapılan tüm hesaplamalar, Türkiye ile olan krizin Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye büyük yarar sağladığını gösteriyor. Rutte’nin ‘Halkların Özgürlük ve Demokrasi Partisi’ (VVD), liderliğini ırkçı Geert Wilders’in yaptığı İslam karşıtı ve aşırı sağcı PVV’ye karşı zafer kazandı. Çünkü Wilders’in argümanlarını ‘Türkiye karşıtlığı’ söylemiyle elinden aldı. Seçim sonrası yapılan anket sonuçları, Rutte’nin elde ettiği oyların yüzde 34’ünün Türkiye ile ilgili yürüttüğü politikadan geldiğini gösterdi.
Eh siz de olsanız krizi sevmez misiniz?..
Üstelik geriye çekilip bir baktığınızda Hollanda’nın bu krizden büyük bir kayba uğramayacağını görürseniz.
Hollanda’nın ekonomisi, bugün ‘kriz ve sorun’ yaşamakta olan diğer Avrupa ülkelerinden çok iyi. Zaten Rutte’nin Başbakanlığı sürdürebilmesinin nedenlerinin başında bu geliyor. Hollanda ekonomisinin başarılı gidişatı, seçmenin üzerinde önemli rol oynadı. Hollanda ekonomisi, istatistik merkezinin açıkladığı ilk verilere göre 2016’da yüzde 2,1 büyüdü. Ekonomi böylece 2007’den beri en iyi performansını yakalarken 11 çeyrektir kesintisiz genişlemiş oldu. İşsizlik ise son beş yılın en düşük seviyesine gerileyerek Ocak ayında yüzde 5.3’e kadar geriledi.
Bir de Türkiye ile Hollanda arasındaki ticari trafiğe bakalım.
Türkiye-Hollanda ticaret hacmi 2014 yılında yaklaşık 7 milyar dolar iken 2015’te bu rakam 6 milyar dolara düştü. Hollanda’ya yapılan ihracat 3,2 milyar dolarken ithalat 2,9 milyar dolar.
Unutmayalım ki, Hollanda ülkemizden yurt dışına yapılan yatırım bakımından ilk sırada yer alıyor. Türkiye, kriz sonrası Hollanda’ya ‘Ekonomik Yaptırım’ uygulanacağını söylemişti. Ancak dile getirdiğim bu rakamlar ve GSYİH 756 milyar dolar olan Hollanda’ya ne kadar olumsuz etki edeceği şüpheli.
İşte bu nedenle Rutte ‘krizi’ sevdi.
Bir de olası yaptırımlardan askeri alımların etkilenmesi kuvvetle muhtemel. . Avusturya gibi bazı Avrupa ülkelerinin başlattığı ‘Silah Ambargosu’na Hollanda’nın dahil olması, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sıkıntı yaratabilir. Türk silahlı kuvvetlerinin elektronik sistemleri çoğunlukla Hollanda menşeili…
Dedim ya… Ülkeler arası krizler olur ve olacak. Zaten diplomasi bunun için var. Üstelik, Türk hükümetinin iki bakanını adeta ‘zorbaca’ ülkede engelleyen Hollanda… Türkiye’nin ‘Uluslararası Hukuk’ açısından söyleyeceği çok şey var. Üstelik bu engellemeye karşı ‘demokratik hakkı’nı kullanarak gösteri yapmak isteyen bir kitle, Avrupa normlarının dışına çıkarak yine aynı ‘zorbalıkla’ engellendi, şiddet uygulandı. Türkiye’nin bu tutuma karşı diplomasi yollarını kullanarak söyleyeceği çok şey vardı. Ancak, ‘Nazi veya Faşist’ benzetmeleriyle, ‘Haksız’ durumda olan Hollandalı muhataplarını ‘mağdur’ konumuna getirdi. Diğer Avrupa ülkeleri, ‘Hollanda’nın yanındayız’ açıklamaları yaptı.
Bu krizin ‘getirisi ve götürüsü’de hesaplanmadı belli ki…
Şimdi ise krizin boyutu ‘bir üste’ çıktı.
Haklıyken, haksız duruma düşmek bu olsa gerek…
Türkiye mağdurluğu, Hollanda’ya kaptırdı…