Bundan yaklaşık altı ay önce yine bu sütunlarda, “Türkiye’de konuşulmayan sorun: Irkçılık” başlığında bir yazı yazmıştım.
O yazıda şöyle bir tespitte bulundum:
“Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan felaketlere ‘Vicdan’la bakamayan, ya da vicdansız insanların Türkiye’de giderek arttığını görüyorum.”
Üzülerek görüyorum ki, bu vicdan yoksunu bakış giderek artıyor. Vatandaşlarımın, yılbaşında bayraklarıyla kutlama yapan Suriyelilere tahammülü yok.
Sosyal medyada ‘yalan ve yanlış’ paylaşımlarla halkın Suriyelilere yönelik öfke ve kinini artırma eylemi yapılıyor. Teyit.org’un bizzat resmi kaynaklardan bilgi alarak yalanladığı bir çok paylaşım var.
Suriyeli bir sığınmacının doktor dövdüğüne yönelik görüntülerin, Rusya’da çekildiği, Konya Belediyesi’nin Suriyelilere maaş dağıttığına yönelik görüntülerin, belediyenin sosyal yardımı olduğu, Türk halkının dinden çıktığına yönelik Suriyelilerin Gaziantep’te yürüyüş yaptığı yönündeki görüntülerin de 2012’de Yemen’de ki bir görüntüye ait olduğu anlaşılmıştı. Bu ve buna benzer birçok örneklere yer verilmişti.
Görülüyor ki ortada bir kışkırtma var ve sosyal medya bunun için iyi bir mecra oluşturuyor.
Bir de ‘doğru bilinen yanlışlar’ var.
- Suriyeliler devletten maaş almıyorlar. Kızılaykart ile yapılan yardımların tamamı, (ayda 120 TL) AB ve AB ülkelerinden karşılanıyor.
- Suriyeli gençlerin istedikleri üniversitelere sınavsız girdiği bilgisi yanlış. Yabancı ülke vatandaşı statüsündeler.
- TOKİ’den bedava ev aldıkları, devlet memuru oldukları, seçimlerde oy kullandıkları tamamen asılsız. Bunun için TC vatandaşı olmak gerekiyor.
Geçenlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkladı. Bugüne kadar 76 bin 443 Suriyeliye vatandaşlık verilmiş. Suriyeli olup da çalışma iznine sahip olanların sayısı da 65 bin. Yani 3 milyon 650 bin civarındaki bir sayı için oldukça az rakamlar.
BBC Türkçe’den Selin Girit ve DW Türkçe’den de Burcu Karakaş bu konuda kapsamlı haber yayımladılar. Okumanızı tavsiye ediyorum. Hatta, Selin Girit’in röportajını şuradan izleyebilirsiniz.
Hem Suriyelilerle birlikte yaşayan Türkler, hem Suriyeliler hem de bu konuda uzman isimlerle yapılmış söyleşiler var. Oldukça kapsamlı.
Durum aciliyet gösteriyor. Bir yılbaşı kutlamasının yarattığı tepki bunu gösterdi. Türkiye’de giderek yükselmekte olan ırkçı söylem, davranış ve tepki biçimleri var.
İşin garibi, kimse bu tavırların ‘ırkçı tavırlar’ olduğunun farkında değil. Rahatlıkla, -sosyal medyada da olsa- ‘Suriyeliler kısırlaştırılsın, çocuk doğurmasınlar’ denebiliyor. Buna benzer en ufak bir söz Avrupa’da Türkler için söylense, hemen soruşturma açılır ve bu kişi hakkında mahkûmiyet kararı çıkar. Üstelik davayı Türkler değil, insan hakları örgütleri açar.
Türkiye resmi rakamlara göre 3 milyon 650 bin Suriyeliyi bünyesinde barındırıyor. Son yedi yılda, ‘zorunlu’ olarak, ‘savaştan ve ölümden kaçmak’ amacıyla ülkemize gelişler oldu.
Bu durum daha sonra şekil değiştirebilir veya bu gelişler ‘suistimal’ edilebilir. Ama bu konu hiçbir zaman bir başkasına ‘Nefret’ bakışını beraberinde getirmemeli.
Irkçılık, hiç bir şekilde savunulamaz. İnsan şeref ve haysiyetine kasteden, insan onurunu zedeleyici, yok edici, toplumları birbirinden ayıran bölücü ve parçalayıcı; medeni milletlerin kabul edemeyeceği bir bakış açısıdır, duygu halidir.
Üstelik bundan en çok mağdur olanlar Avrupa’daki Türkler…
İnsanı, insan olarak kabul etmek, insanlığın bir gereğidir.