Hiç oraya buraya çekmeden, ama, fakat demeden Kazakistan'da yaşananların ana nedenlerini sıralayayım: 1) Kazak halkının ülkenin zengin kaynaklarından faydalanamaması, 2) Gelir adaletsizliği ve 3) Tek adam rejiminin getirdiği baskıcı, otoriter hatta diktatoryal sistem...
Kazakistan'da, akaryakıta yapılan zamlarla başlayan ama asıl ekonomik sıkıntıların sebep olduğu sokak olayları nedeniyle hükümet düştü. Hükümet düştü ama, sokak olayları dinmedi, hatta daha da arttı. Çünkü Kazak halkı, sistemin devam edeceğini, zamların indirilmesi ya da hükümetin düşmesinin sorunlara çözüm getirmeyeceğini biliyordu.
Kazakistan, 170 milyar dolar büyüklüğünde bir ekonomiye sahip. Kişi başına düşen gelir miktarı ise 10 bin dolar civarında. Yani fakir bir ülke değil. Sorun, ülkenin özellikle doğal gaz ve petrol açısından çok zengin rezervlerine rağmen, hem verimli bir şekilde üretilmemesi hem de bu zenginliğin halka adil olarak dağıtılmaması...
Trilyonlarca metreküp doğal gaz rezervleri, verimli şekilde kullanılamıyor. Yılda sadece 22 milyar metreküp doğan gaz üretiliyor. Yeni arama çalışması yapılmıyor. Kısıtlı çevre bu zenginliği paylaşıyor ve bu zenginlik kendilerine yetiyor. Halkın içinde bulunduğu yoksulluk ve sıkıntılar göz ardı ediliyor. Ülkede 30 milyar varil ispat edilmiş petrol rezervi var. Hazar Denizi civarında keşfedilmemiş on milyarlarca varil petrol rezervi olduğu tahmin ediliyor. Buna rağmen bir çalışma yok, zenginliğin artırılmasına yönelik uygulanan bir siyaset de yok. Ülkede petrol üretimi günlük sadece 1,5 milyon varil civarında. Bu rakamın çoğu ihraç ediliyor. Yolsuzluğun hat safhada olduğu ülkede gelir, devletin belirli şahısları ve adrese teslim iş adamları arasında paylaşılıyor. Yani halk payını alamıyor.
Halk derken, belirli bir sınıftan da söz etmem gerek. Rus Çarlığı ve Sovyetler Birliği döneminde Kazakistan'a yerleştirilen Ruslar için bu geçerli değil. Onlar ekonomiden aslan payı alıyorlar. Yani onları "kaymak takım" olarak adlandırmak mümkün. Nüfus oranları giderek azalıyor ama, yönetimdeki ağırlıkları ve hatta yolsuzluk yoluyla elde ettikleri maddi kaynaklar son derece yüksek. Yani toplumun diğer kesimine göre hiç adil değil.
Ülkenin "tek adamı" Nursultan Nazarbayev, 35 yıllık iktidarını 2019'da bıraktı. Halkın tepkisini azaltmak amacıyla yapılan bu değişime rağmen, geri planda ülke yönetiminde hep setkin oldu. Onun döneminde oluşan korku ve baskı o tarihten sonra azaldı azalmasına ama, tek adam rejiminin getirdiği adaletsizlik ve olağanüstü yolsuzluk devam etti.
Nazarbayev'in 35 yıl boyunca ülkede oluşturduğu dikta rejimi, 2019'dan sonra da devam etti. Ama halk bu kez, Nazarbayev'in geri planda olduğu, az da olsa korku ikliminin dağıldığı ortamdan yararlanarak sokağa döküldü. Akaryakıta yapılan zam ise sadece öfkeyi ateşleyen fitil görevi gördü.
Almatı'da sopa ve demir çubuk taşıyan bir grup belediye başkanının ofisine girdi. Cumhurbaşkanlığı konutunun önünde eylemler sürerken savcılık binasında da yangın çıktı. Gösterileri bastırmak için ordu devreye girdi. Göstericiler havalimanını bastı, beş uçağı ele geçirdi.
Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, hükümeti görevden aldı ve ülkede olağanüstü hâl ilan edildi. Tokayev, Alikhan Smailov'u geçici başbakan olarak atadı. Hatta eski lider Nursultan Nazarbayev'in Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevinden alındığı da duyuruldu. Ama olaylar dinmedi.
Bu arada, Nazarbayev'in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in desteğini aldığı söyleniyor. Moskova, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsızlığını kazanan Kazakistan'ı kendi "etki alanının" bir parçası olarak görüyor. Ayrıca, Kazakistan'daki protestoların bölgede karışıklık yaratabileceği tedirginliği yaşıyor. Bu nedenle yardım çağrısına duyarsız kalması düşünülemez. Hatta mevcut hâl, Rusya'ya aradığı fırsatı getirdi ve hem ülkede hem de bölgede vazgeçilmez konumu güçlendiren bir durum yarattı.